three

65 10 8
                                    

"y-yani demek istediği," marinette, adrien'a ateş dolu gözlerle bakarken, kagami'ye durumu açıklamaya çalışıyordu.

"evet, demek istediği?" kagami meraklı gözlerle sordu.

"ş-şey.. aa.. şey.."

"ona japonya'ya birlikte gitmek istediğimi söyledim, ama reddetti."

kagami, adrien'ın yalanına tekrar kanmıştı. "ha, o yüzden mi? bende şey samıştım."

ne marinette'den, ne de adrien'dan ses çıkıyordu.

"sanırım 2. seçenektim, değil mi?" kagami masumca içeceğini içti.

"hayır, aslında bendim." marinette, kagami'ye baktı. "senin gelmeme ihtimaline karşı sordu."

"niye hayır dedin o zaman? sende gelseydin ya!" kagami atarlanmıştı.

marinette yalan uydurmaya çalışmıştı. "açık olmak gerekirse.. babamı biliyorsun, eğer gitseydim sürekli arayıp dururdu. hem ailemde burada."

"daha düzgün bahane bulmaya çalış bundan sonra tamam mı, maricim?" kagami, yalanını anlamıştı.

telefonu çalınca baktı. "ah, arayacak zamanı mı buldun anne?"

"bayan tsurugi seni çok önemsiyor anlaşılan?" marinette alayla sormuştu.

"yaa, ne demezsin." telefonu açıp oradan kalktı kagami.

şimdi, sadece ikisi kalmıştı.

"bunu yapman doğru muydu?"

"neyi?"

"kagami'yi diyorum. duygularıyla oynamak zorunda mıydın?"

"hiçbir zaman onun duyguları ile oynamadım."

"yaptığın ne o zaman?"

"sadece öyle sanıyor."

"sende öyle sanmasına izin veriyorsun? kalbinde yeri yoksa, sadece bilmesine izin ver. bir yalanı yaşamak zorunda değil!" marinette sinirlenmişti. içeceğine yöneldi.

"kalbimde yeri olan kişi gibi duygusuz davranamadım."

marinette, ağzını kamıştan çekmeden adrien'a baktı. bahsettiği kendisiydi, değil mi?

"ben geldim." kagami'nin sesi ile hiçbir şey olmamış gibi davrandılar.

"kagami, ben artık gitsem iyi olacak. annem az önce aradı, fırında ona yardım etmem gerekmiş."

"ne? bizde yardım edelim o zaman?"

"ah, hayır gerek yok. size iyi eğlenceler."

"marinette, marinette?" kagami'nin sesine kulak asmadan gitti marinette.

"bizde gidelim o zaman, adrien."

"adrien, sağa çeker misin?"

"neden?"

"çek işte."

adrien, kagami'nin dediği gibi arabayı sağa çekti.

"ne oldu, kagami?"

kagami onun suratına bakmadı. "adrien."

"hm?"

"her şeyi duydum."

adrien'ın bir şey söylemek için ağzı açılsada kagami onu susturdu.

"öyle sandığım için özür dilemeyeceğim. öyle sandırdığın için özür dilemesi gereken kişi sensin."

"kagami, ben.."

"kalbindeki kişi marinette, değil mi? bana orada söylediğiniz her şey yalandı değil mi? ve o reddedilme olayı.. marinette seni o yüzden reddetmedi değil mi?"

"doğru. o yüzden reddetmedi."

"o zaman neden yaptın? neden yalan söyledin bana?"

"sana asla yalan söylemedim."

"adrien, sessiz kalmakta aslında yalan söylemektir. sen beni o zaman reddetseydin şu an senin suratına bakma cesaretinde bulunabilirdim."

yaşarmış gözlerini sildi.

"o yüzden şimdi marinette'e gidiyorsun. sevdiğim kişiye sevdiğin kişiye git demek canımı acıtıyor ama olsun.."

"deme o zaman.."

"zorundayım. kalbinde ben olmadığın hâlde bu şekilde yapmak.. çok utanç verici olur."

arabadan inmeye başladı.

"nereye gidiyorsun?"

"adrien ikimizde eninde sonunda ona gideceğini biliyoruz. ayak bağı olmak istemiyorum."

ilerledi o soğukta kagami. üçününde hiçbir suçu yoktu, onlar sadece sevmişlerdi.

"bir şişe şarap lütfen." kagami bir mekâna girmiş bugünü unutmaya çalışıyormuş gibi sarhoş olmak istiyordu.

"siz burada ne arıyorsunuz?" mavi saçlı çocuğun ona yönelttiği soruya cevap verdi.

"sadece içmek istiyorum, o kadar ki onu bile unutmak istiyorum."

"sanırım reddedildin ha? bende."

"desene, kader ortaklarıyız."

"sizin gibi bir bayanın burada yalnız başına içmesine izin veremem. bugünlük bendensin. bende unutmak istiyorum."

"peki, öyle olsun madem.."

kagami bir daha âşık olamayacağını düşünüyordu, hayatın sürprizlerle dolu olduğunu bilmeden..

l'mour; adrienette.

kawrosies, 091021.

l'mour. adrienetteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin