- Bölüm 2 -

72 3 1
                                    

- 5 yıl önce -

Gelmek bilmiyordu şu 18 yaş.. 16'sındaydı hala. Zaten okula da 1 sene geç başladığı için 11 yerine 10. sınıftaydı. Zaman geçmiyordu onun için. Bir an önce işe girmeliydi. Ama 18'den önce kimsenin onu kâle aldığı yoktu. Neyse ki 10. sınıfın son ayındaydı ve istese bundan sonra okuldan kaytarabilirdi. Çünkü ders işlenmiyor, okula da kimse gelmiyordu. Tek sıkıntısı devamsızlığıydı ama bu onun kendi eliyle yaptığı bi sorundu, hatta gözünde sorun bile değildi. Çünkü birer ''japon balığı''na benzettiği sınıf arkadaşlarının, ki onlara arkadaş demek bile ona garip geliyordu, en yoğun olarak geldiği sınav dönemlerinde devamsızlıklarını kullanarak onlardan uzak kalmış ve okulun boş günlerinde okula gelmeyi tercih etmişti.

Boş zamanlarını düşünmek ve gözlem yapmakla geçirirdi dışarıda bir yerlerdeyse. Şayet evdeyse de okuyarak, yazarak, deney yaparak ve yine düşünerek geçiriyordu. Ya da uyuyarak. Uykusuz kalmayı da uyumayı da çok seven garip bir yapısı vardı, ki garip olması garip bir şey değildi. Çünkü o zaten başlıbaşına yürüyen gariplik silüetinden ibaretti.

Okul boştu. Bir avuç sigara bağımlısı, kimisi emekliliğe direnen, kimisi başarılı bir eğitim vermekten ve hepsinin de doğru, ya da yararlı, bilgiden uzak olduğu öğretmen topluluğu; bir avuç ya karı-kız, ya sigara gibi gereksiz şeyler, aslında Serhat'ın sigaraya verdiği değer çok büyüktü ama ondan başka kimsenin onun bakış açısıyla bakmamasından dolayı değer düşüyordu, ya da sadece cool görünmek için okuldan kaçarak devamsızlıklarını bitirip okula gelmeye mecbur kalan veya sevgilisi okulda olduğu için okula gelen çocuk topluluğu ve son olarak bir avuç ya öğretmenlere yalakalığa gelen, ya devamsızlık mecburiyeti olan ya da yine eş durumundan okula gelen kız topluluğu vardı okuldaki seslere sebep olan. Bu bir avuç kızın % 92'sinin tek ortak özelliği ev işlerini yapmaya tenezzül etmeyip annesinden ''kaçacak'' kadar cool olmalarıydı. Ve tüm bu topluluğun da tek ortak noktası Serhat'ın hepsinden nefret ediyor olmasıydı. Ha bir de hemen hepsini denek olarak kullanması..

Tabi bu kadar da olumsuz değildi. Serhat denek bulmada zorlanmama konusunda olsun, erken uyanmaya mecbur bırakma konusunda olsun bir sürü alt başlıkta okulun olumlu yönlerini sayabilirdi. Ama okul, daha doğrusu dersler, onun için kesinlikle bilgi kaynağı olarak sayılmazdı. Okuldan nefret etmesinin en büyük sebebi buydu. Çünkü çok sevdiği Sherlock Holmes'ün kadim dostuna söylediği bir söz onun tam da aradığı sözlerden biriydi; ''İnsan beyninin bir sınırının olmadığına inanmak büyük bir gaflettir. Bu yüzden beyni yalnızca gerekli bilgilerle doldurmak gerekir.'' Doğru söylüyordu. Yaşlı insanlar neden bir şey ezberlemekte zorlanıyor? Neden yaşlılığın en belirgin özelliklerinden biri unutkanlık? Madem beynin bir sınırı yok, neden zaman bizi ne yediğimizi bile hatırlamayacak duruma getiriyor? Neden plaka veya mezar taşı okumanın unutkanlık yaptığı söyleniyor? Bu unutkanlığın sebebini insanların metafiziksel şeylere bağlaması tamamen beynin sınırsızlığına inanmaları; YANLIŞ!! Onlarca Ahmet kızı Ayşe'nin doğum ve ölüm yılları veya sokakta gördüğü mavi arabanın 34 dfg 2838 plakaya sahip olması gibi gereksiz şeyler beynin sınırını ilgilendirmiyorsa neyi ilgilendiriyor; cinleri mi, perileri mi, ölenlerin ruhlarını mı? Serhat işte böyle kendi içinde düşündükleri konusunda hiddetlenen, beyninin içinde sürekli diğer insanlarla savaş halinde olan, içindeki kişiliklerin kavgasının bitmek bilmediği bir savaş meydanıydı.

Arkadaşlarının da çoğu ondan nefret ediyordu. Erkeklerin %89'u, kızların %67'si. Erkekler özlerinde hala mağara adamlığı taşıdıkları için her harekete, her hakarete direk kaba kuvvetsel tepkiler verip Serhat'a olan bakış açılarını ebediyen değiştiriyorlardı. Cümlenin anlamına değil şekline tepki verecek kadar ''öküz''dü hepsi. Onlar hakkında ''beyinleri örümcek ağı tutmuş insan cinsinin örnekleri'' derdi kendi içinde. Kızların da nefret eden bölümü ''cool''luk adı altında erkeklerle takılmaktan git gide erkekleşmiş, erkeklere ''güçlü kız'' imajı vermeye çalışırken aslında takıldıkları erkeğin boyunduruğunda olduklarının farkında olmayan, erkeklerle oturup kalkmaktan Allah'ın kadın cinsine verdiği en önemli özelliklerden biri olan komplike düşünme, yani daha ayrıntılı, derin ve karışık bir sistemle düşünme yeteneğini kaybetmiş sıradan ''ortam kızları''ndan oluşuyordu. Kızlarda nefret oranının düşük olma sebebi komplike düşünebilmekti, bu yüzden erkekler tepki verirken onları susturabilecek kadar fikir sahibi olabiliyorlardı Serhat konusunda. Yine de henüz Serhat'ı şaşırtabilecek derecelere gelen bir kız çıkmamıştı karşısına.

Serhat ne çok çirkin ne de çok yakışıklıydı. Kesinlikle tanımlanamayan bir alımı ve çekimi vardı, sessizliği ve giyim tarzı da ona ek bir karizma katıyordu ama yine de ne belli bir kalıba koyulabiliyor, ne de etkisi reddedilebiliyordu. Kızlarda onu anlayanların, daha doğrusu nefret etmeyenlerin, bir bölümü ondan hoşlanıyordu. Herkes onu kendince anlıyordu. Serhat koca bir damacanaydı ve herkes kendi bardağını full olarak doldurabiliyordu. Bu kimisinde aşağılanma, kimisinde tatmin uyandırıyor olsa da, Serhat'ın ne kadar umrundaydı bilinmez.

Serhat asosyaldi ama bir o kadar da sosyaldi. Yani kendine fikir danışanlara cevap verir, gerekirse yol gösterir, herkesin hikayesini takip eder ve bu şekilde kendisine sorulmadan bile fikir verebilecek patavatsızlığı sağlayabilecek kadar bilgi edinirdi. Asosyaldi ama suskun değildi. Asosyalliği sadece yakınında kimseyi kısa bir süreden daha fazla tutmaması ve kimseye ''dostum'' diyememesiydi. Herkes sıkıcıydı. Ve herkesin hayatı birer Türk dizisi gibiydi. Çünkü hepsinin hayatı ''izlemek''ten ibaretti.

Serhat HalisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin