soğuk bir ekim akşamı kampüs her zaman olduğunun aksine ıssızdı. hava iyiden iyiye kararmış, etrafta birkaç öğrenciden başka kimse kalmamıştı. günün bu saatlerinde öğrenciler genellikle çıkış kapısının yanındaki otobüs duraklarına, oradan da şehir merkezindeki eğlence mekanlarına akın ederdi. eh, gençlerdi ve eğlenmek istiyorlardı, bunda garip bir şey yoktu.
üniversitenin yedi yirmi dört saat açık olan mütevazı kütüphanesini gözetlemekte olan johnny suh'a göre asıl garip olan, genç yaşına rağmen hayatında biraz olsun eğlence yahut düzensizlik istemeden emekliler gibi yaşamaktı. tıpkı bir süredir izlemekte olduğu bu çocuğun yaptığı gibi...
çocuk, yani jung jaehyun isimli bu genç, vaktinin tamamına yakınını kütüphanede yahut yurdunda geçiriyor, bölümünden kimseyle arkadaş olmadan, sessizce derslere gelip aynı şekilde geri gidiyordu. ders biter bitmez sınıftan ilk çıkan kişi o olur, herkesten önce gelip arka sıralara oturmayı da ihmal etmezdi. üstelik yurduna giderken diğer öğrencilerin kullandığı yolu değil de daha ıssız ve eski olan koru yolunu kullanıyordu. johnny onu böyle davranmaya iten şeyin ne olduğunu bilmese de sebebini öğrenmeyi gerçekten istiyordu. kalabalıktan hoşlanmadığı kesindi ancak neden?
kısık gözlerle kütüphane kapısını izlerken bir yandan da aklından çıkmayan sorunun cevabını düşünüyordu ki döner kapının hafifçe iteklenmesi ile olduğu yerde dikleşip tüm dikkatini yoğunlaştırmıştı. ince beden, kapıdan zarif hareketlerle sıyrılıp ciğerlerini soğuk havayla doldururken gözetlendiğinden habersizdi. elindeki kitapları çantasına yerleştirmeye koyulduğunda johnny'nin dudaklarının kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. hep böyle yapardı, diğer öğrencilerin aksine kitaplarını çantasına rastgele sıkıştırmaz, daima boy sırasına göre yerleştirildiklerinden emin olurdu. ne de olsa artık onu tanıyordu.
suh, sıcak arabasında oturduğu için dışarıdaki havanın farkında olamıyordu ancak çocuğun montuna sıkıca sarılışına bakılacak olursa hayli soğuk olmalıydı. jaehyun sakince kulaklıklarını takıp koru yoluna doğru yürümeye başladığında, johnny de arabasını çalıştırıp onu takip etmeye başladı. adamın istek ve şehvet ile kararmış gözleri çocuğun ince bedeninde gezinirken direksiyonu tutan elleri çoktan sıkılaşmaya başlamıştı.
'neden otobüse binmiyorsun?' diye sayıklandı kendi kendine.
neden otobüse binmek yerine her gün bu ıssız yolda yürümeyi tercih ediyordu? yoksa bu da insanlardan olabildiğince uzak durabilmek için yürüttüğü politikalardan birisi miydi?
çocuk, koru yolunun ortasında duraksayıp cebinden telefonunu çıkarttığında johnny arabasının içindeki ışıkları kapattı. bu karanlıkta arabasını fark etmesi sorun değildi ancak yüzünü görmesi sorun olabilirdi. jaehyun ise flaşını açarak önündeki taşlık yola tutmuş, ürkek adımlarla ilerlemeye devam etmişti.
artık araba ile devam edilemeyecek kadar dar bir yolun girişine geldikleri zaman, suh o gün için yeterli olduğu kanısına vararak duraksamış, gencin cılız bedeninin köşe başında kaybolmasını beklemişti.
tıpkı bir peri gibi, diye geçirdi içinden onu izlerken. yürümüyor adeta süzülüyordu. zemin bile ona zorluk çıkartmamak için ayaklarının altından kayıp gidiyor gibiydi. hareketleri öyle narin, öyle inceydi ki en son istediği şey bu olmasına rağmen girdiği her ortamda kolayca fark ediliyordu. duru bir güzelliği vardı çocuğun, karamel rengi saçları, kış güneşinin altında kızıla çalıyor ve beyaz, pürüzsüz cildi johnny'i günaha davet ediyordu.
adam, direksiyonun üzerindeki elleri ile ritim tutarken farkında dahi olmadan dışından konuşmaya başlamıştı.
'sanırım artık seninle tanışmamızın vakti geldi jaehyun.'
******
merhabalar herkese!
nasılsınız, iyisinizdir umarım. benim derslerim bitti ve an itibarıyla tatile girdim bu yüzden bir minific yazmaya karar verdim. bu kez not kısmını biraz uzun tutacağım çünkü bir şey söylemek istiyorum, öncelikle bu ficde johnny sadist bir adam olarak tasvir edilecek, hatta belki de biraz ruh hastası. ama en başından uyarayım, fifty shades of gray tadında bir şey değil bu fic, johnny başka psikolojik problemleri de olan takıntılı bir adam bu yüzden lütfen, lütfen bana, onun fikirleri benim fikirlerimmiş gibi bir muamele yapmayın. bir karakteri yazarken onunla empati kurmaya çalışıyorum bu yüzden yazdıklarım aslında benim değil o karakterin düşünceleri. rahatsız olacaksanız elbette kitabı okumamak konusunda özgürsünüz, zaten yetişkin ibaresi koydum oraya. her neyse, hâlâ burada olan herkese tekrar iyi günler diliyor ve sevgilerimi gönderiyorum!
yeni bölümde görüşmek üzere hoşçakalın!
💛☀️🌻🌈🏳️🌈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
professor - johnjae
Action'suç, şehvetin temel taşıdır. suçla yanyana yürümeyen zevk, zevk midir yani? bizi asıl uyaran karşımızdaki zevk nesnesi değil, kötülük fikridir.'