jaehyun bazen öylece yatağında uzanıp hayaller kurardı.
tek başına kaldığı yurt odasının perdelerini sıkı sıkıya kapatır, rahat bir pozisyon aldıktan sonra gözlerini yumardı. hiçbir şey yapmadan, saatlerce ve saatlerce düşünürdü. beyninin içinde, gerçeküstü düşünceleri ile başbaşa kalmayı seviyordu. üstelik hayallerinde daima rahat ve kendinden emin olurdu. kimseden korkmasına, gelecekte olacaklardan endişe etmesine gerek kalmazdı.hyun bunu kimseye anlatmamıştı ancak oldukça ürkek bir insandı.
bir keresinde bu durumu arkadaşı ethan'la paylaşacak gibi olmuşsa da çocuk ona erkeklerin hiçbir şeyden korkmaya hakkının bulunmadığını söylediği anda bunun sonsuza dek kendisinde kalması gereken bir sır olduğunu anlayıvermişti.
denklem basitti.
ethan'ın dediklerine bakılacak olursa erkekler korkmazdı, jaehyun korkağın teki olduğuna göre birileri bunu öğrenirse onun erkek olmadığını düşünürlerdi.kimliğini, huylarını, hislerini bastırmayı öğrendiğinde henüz on iki yaşındaydı.
ürkek, zarif ve sessiz bir çocuktu jaehyun. saçlarını taramak için arkasına oturan arkadaşının kendisine zarar verecek bir şeyler yapmasından korkarak diken üzerinde bekler, geceleri uyurken odasındaki nesneleri ucube yaratıklara benzetir, elinde olmaksızın en korkunç olasılığı hesaplayarak oluşabilecek koşullara uyum sağlayabileceği çeşitli yollar düşünür, her gece annesinin de -tıpkı babasının yaptığı gibi- kendisini terk ettiği yahut zarar gördüğü kabuslar görür, daima dinler, düşünür ve üzülürdü.
başlarda bu denli sessiz, içine kapanık değildi. arkadaş edinmeye, hayata tutunmaya, başkaları ile bir şeyler paylaşmaya çalışmış ancak kısa süre içerisinde dünyanın düşlediği gibi bir yer olmadığını anlamıştı. başka insanlar jaehyuna baktığı anda ne kadar kırgın, üzgün bir çocuk olduğunu anlayıp ondan uzak duruyorlardı.
belayı başlarına sarmak istemiyorlardı sanki...böylece yalnız kalmayı tercih etmeye başladı hatta zamanla yalnız kalmayı sevdiğini fark etti.
kendi halinde yaşayıp gidiyor, kimseye yaklaşmayarak başkalarından beklentilerini sıfıra indiriyordu. herkes bilirdi ki beklentinin olmadığı yerde hayal kırıklığı da olamazdı, öyle değil mi?
eh, doğrusu bu politika şimdiye dek oldukça güzel işliyordu.
geçen çarşamba'ya, jaehyun profesöre aşık olana dek.
ne zaman ki adam onu hastaneye kadar götürmüş, yanında durup jaehyuna desteğini göstermişti işte o zaman hyung kalbini ısıtan sıcak bir şeyler hissetti. garip, ömrünün sonuna dek kimseyi sevemeyeceğini düşünürdü oysa yanılıyordu. hyun çok çabuk aşık olurdu. ihtiyacı olan tek şey doğru zamanda doğru miktarda ilgiydi.
son bir hafta içinde öyle sırılsıklam aşık olmuştu ki odasında uzanıp hayal kurduğunda yaptığı tek şey hocasını düşünmekti. nasıl bir evde yaşayacaklarını, ne kadar mutlu olacaklarını...
beraber kitap okumaya başlasalar çok romantik olmaz mıydı?
uslanmaz bir aşk romanı.
belki johnny uykuya dalmadan önce jaehyun için dışından okumayı dahi tercih ederdi. neden bilmiyordu ancak içinden bir ses beraber uyusalar artık kabus görmeyeceğini de söylüyordu. öyle ya johnny güçlü, kendinden emin, disiplinli ve temkinli bir adamdı. kuşkusuz jaehyun onun yanında güvende olurdu.peki şimdi hissettikleri de neydi?
madem johnnynin yanında güvende hissedebileceğini düşünmüş, daha da kötüsü ummuş, istemişti öyleyse neden korkmuş hissediyordu?
neden perdeleri kapalı, karanlık yurt odasında yatağının üzerinde uzanmış, tek eli ile boğazındaki parmak izlerini saklamak ister gibi kaparken sessizce göz yaşı döküyordu?
neden mutsuzdu?evet, apaçık mutsuzdu.
iki gündür annesinden gelen çağrılara cevap verememiş, haftasonu boyunca odasında inzivaya çekilmişti. onunla konuşmaktan kaçınıyordu zira annesi ses tonundan dahi jaehyunun mutsuz olduğunu anlardı.
şimdiyse toparlanması, derse gitmesi ve gelir gelmez de annesini araması gerekiyordu. kadıncağızı daha fazla merakta bırakmaya, endişelendirmeye hakkı yoktu.
gözlerini elinin tersiyle silip ayaklandı, dolabına bakınıp giyecek bir şeyler aradı ve bakışları suh'un tavsiyesi ile aldığı somon rengi bluza kaydığında onu giymek istediğine karar verdi. nasılsa bunu kendisi için yapıyordu, ilk defa yabancı birisi ona giydiği bir şeyin yakıştığını söylemişti.
böylece yatağın üzerine bıraktığı bluzu ve favori kotunu hiç düşünmeden üzerine geçirdi, çantasını, eşyalarını da toparlayıp atkısını taktığında ise artık hazırdı.derse girip, profesör ile karşılaşabilir, hiçbir şey olmamış, olanlar onu şaşkına çevirmemiş gibi davranabilirdi. doğrusu öyleydi de...
jaehyun ne kadar düşünürse düşünsün adamın bunu neden yaptığına anlam veremiyordu.
bir tür fetiş olabilirdi veya gerçekten ona zarar vermek istemiş olabilirdi. olabilir miydi?hiçbir yere varmayan fikirleri ve karmakarışık kafasında dönen replikleri düşüne düşüne fakülteye vardığında her zamankinin aksine biraz geç kalmıştı. yine de arka sıra boştu, böylece oraya ilerlemekte vakit kaybetmedi. tanıdık sandalyeye oturur oturmaz not defterini, eşyalarını çıkartmaya hazırlanıyordu ki ön sırasında oturan kızların konuşmalarına kulak misafiri oldu.
'ciddi olamazsın... bu çok havalı!' diyordu birisi. 'sırf o istedi diye yurttan buraya otobüs seferi koyduklarına inanamıyorum.'
karşısındaki arkadaşı ise heyecanla atılmıştı, 'ne demezsin, bölüm başkanı olmak böyle bir şey demek ki...'
üçüncü bir kişi de onlara katıldığında konuşma hararet kazandı, 'dekanla arasının çok iyi olduğunu söylüyorlar, belki de o yardımcı olmuştur.'
'bilemiyorum' diye çıkıştı hyunun kim olduğunu kestiremediği bir öğrenci. 'nedense ona bakmak dahi tüylerimi diken diken ediyor. karanlık bir adama benziyor ve bize iyilik yapmış olması da garip.'
bu cümlenin ardından öğrenciler sessizleşti ve jaehyun da tek kelime etmeden ders için hazırlık yapmaya devam etti.
nasılsa bu mesele artık onu ilgilendirmezdi. korkmuştu, aynı şeyi -onun karanlık bir adam olduğunu- kendisi de hissetmişti, şimdiyse tek yapması gereken hiçbir şey olmamış gibi derse gidip gelmek ve duygularını bastırmaktı.
derin bir iç çekip çantasından okuma kitabını çıkarttı, arkasına yaslandı. önünde hayli uzun saatler varken yapılacak en iyi şey düşüncelere dalmak olabilirdi, ancak yanlış olanlara değil. jaehyunsa bunun için kitap okumaktan daha iyi bir yol bilmiyordu.
****
birkaç kişi bölümle ilgili sorun olduğunu söylemiş bu yüzden kaldırıp yeniden yayınladım. eğer hâlâ problem varsa bana söyleyebilir misiniz?
(hepinize iyi akşamlar! 💛🧚🏻♂️☘️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
professor - johnjae
Ação'suç, şehvetin temel taşıdır. suçla yanyana yürümeyen zevk, zevk midir yani? bizi asıl uyaran karşımızdaki zevk nesnesi değil, kötülük fikridir.'