chapter six

511 53 28
                                    

kuru pijamalar jaehyun'un üzerine tam oturmuştu. çocuk omuzlarının ve göğsünün bir kısmını açık bırakan toz pembe satenden hoşlanmıştı, bu onun en sevdiği renkti. saçlarını elleri ile dağıtıp yavaşça profesörün odasını süzdü, adamın kokusu her yere sinmişti ve dürüst olmak gerekirse bu hoşuna gidiyordu.
tanıdık, güven veren bir kokuydu.
çekingen hareketlerle odanın kapısının aralayıp dışarıya göz gezdirdi.
yemek yapacağını söylemişti değil mi?
öyleyse johnny mutfakta olmalıydı, bu durumda jaehyun iyi bir misafir gibi ona yardım etmeliydi. zarif ellerini trabzanlara yaslayıp merdivenleri inmeye başladı, bir yandan da etrafı inceliyor, mutfağın nerede olabileceğini kestirmeye çalışıyordu.

duyduğu çatal bıçak seslerine kulak kabartarak açık renkle dizayn edilmiş odaya girdiğinde haklı olduğunu fark etti. profesör yemek hazırlıyor, bir yandan da jaehyunun daha önce hiç işitmediği bir şarkıyı mırıldanıyordu. aniden seslenirse onu korkutabileceğini düşünerek terliklerini yerde sürdüğü birkaç adım atmış sonrasında ise teklif etmişti.
'hey, yardım edebilir miyim?'

adam onun geldiğini hiç fark etmemiş gibi şaşkın gülümsemesi ile arkasını dönüp çocuğu süzdü. vay canına, jaehyun hiç şaşırtmıyordu huh?

johnny'nin onun için kendi elleri ile seçip özenle satın aldığı geceliği giymiş, dünya üzerindeki en güzel şey olarak öylece dikilirken masumiyet dolu sesiyle yardım teklif ediyordu.
'domatesleri doğrayabilirsin.' diye mırıldandı sakince, çocuğun güzelliği aklını başından alıyordu.

tezgaha, hemen yanına yaklaşıp johnny'nin kendisine uzattığı bıçağı alan beden öyle güzel kokuyordu ki suh aklını yitirmemek için ne yapması gerektiğini bilemiyordu. jaehyuna yakışacağını düşünerek aldığı gecelik şimdi kendisi için sorun oluşturmaya başlamıştı, çocuğun açıkta kalan omuzları ve boynu suhdan bir karış uzaklıktayken çıplak teni oldukça davetkar görünüyordu. adamdan daha kısa olduğu için hafifçe başını kaldıran jaehyun sormuştu, 'kabuğunu da soymalı mıyım?'

profesör hızla başını salladı,
'hayır gerek yok, kendini incitirsen bunun sorumluluğunu üstlenemem.'

jaehyun tatlı tatlı gülümsedi,
'sizi ele vermem.'

'seni.'

'ah evet.'

demek artık sakalaşıyorlardı, huh? johnny hâlâ gülerken söylemişti, 'şaka bir yana ben domatesleri soyup sana vereceğim sen de dograyacaksın, anlaştık mı?'

'aslında ben de soyabilirim, gerçekten.'

'pekala madem öyle söylüyorsun.'

adam elindeki domatesi olduğu gibi jaehyun'un önüne bırakıp çocuğu izlemeye başladı. onun kendisine zarar verecek bir şey yapmasını istemezdi, bunu yapmaya yetkisi olan tek kişi johnnydi öyle değil mi?
bıçağı alıp ince kabukları soymaya başlayan bedeni izlerken sakince sordu, 'bunu nereden öğrendin?'

'neyi?'

'bıçak kullanmayı, kendine doğru tutuyorsun.'

'annem öğretmişti' diye cevapladı çocuk, 'annem her erkeğin kendine yemek pişirebilecek yetenekte olması gerektiğini düşünüyor, bunu kadınlardan beklemeleri çok saçmaymış.'

'sence de öyle mi?'

güzel çocuğun kafası karışmış görünüyordu, sanki hangi cevabın johnnyi tatmin edeceğini kestirmeye çalışır gibiydi, oysa hepsi edebilirdi.

'öyle' dedi sonunda. 'erkekler birçok şeyi karşı taraftan beklemeye meyilli gibi.'

suh tezgaha yaslandı, 'mesela?'

professor - johnjaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin