4. Bölüm: Kal Benimle

20 5 0
                                        

(Ömer'den

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(Ömer'den...)
Tam kalbimin ortasında bir boşluk oluştuğunu hissediyordum. Git gide büyüyen ve kalbimle beraber ruhumu da içine çeken karanlık bir boşluk...

Bu boşluk beni tüketiyordu. Boğulduğumu hissettiriyordu. Ondan kurtulmak için çırpınıyordum. Fakat ben sandığımın aksine çırpındıkça daha çok yok oluyordum.

"Ömer kardeşim iyi misin?" dedi Oğuz panikle odaya girdiği sırada. Bakışlarımı kısa bir anlığına ona doğru çevirdiğimde endişeli olduğunu anlamam uzun sürmedi. Sıkıntılı bir nefes verip, "Değilim," dedim sessizce.

Başımı avuçlarımın arasına alıp gözlerimi yumdum. Odanın ortasında sinirle volta atmaya başladığımda Oğuz ne kadar sinirli olduğumun daha yeni farkına varabilmişti.

"Ne yaparsam yapayım olmuyor Oğuz. Olmuyor!"

Sesim odanın duvarlarına çarpıp yankı yapıyordu. Sinirden kendimi kaybetmenin eşiğindeydim. Belki de çoktan kaybetmişimdir kim bilir?

Sinirden yumruk yaptığım avuçlarım kasılmaya başlamıştı. Eklem yerlerim sıkmaktan bembeyaz olmuştu. Kalbim ise yaşadığım hayal kırıklığından tuzla buz...

"Ne yaparsam yapayım olmuyor," dedim. Oğuz destek olmak istercesine elini omzuma koydu. Bakışlarımı yumruk yaptığım ellerimden alıp ona çevirdim. Oldukça endişeli görünüyordu.

"Ne olmuyor?" diye sordu. Bu sorudaki gizli imayı anlamam uzun sürmedi. Derin bir iç çekip içimi kemiren ne kadar düşünce varsa hepsini dudaklarıma yolladım. Belki de artık bir şeyleri içimde tutmak yerine dışa vurmanın zamanı gelmiştir.

"Ne yaparsam yapayım onun aramıza ördüğü duvarı aşamıyorum. Onu korumak istiyorum ama beni her seferinde itiyor. Üstelik bunu yaparken beni ne hale getirdiğinin farkında bile değil. Bana güvenememesi çok ağrıma gidiyor Oğuz."

Oğuz söylediklerim karşısında anlayışla başını salladı. Yüzüne kondurduğu belli belirsiz tebessümle birlikte mavi gözlerini gözlerime dikti. Omzumdaki eli omzumu daha sıkı kavradığında dudaklarını araladı.

"Hare de böyleydi. Hatta benden tam anlamıyla nefret ediyordu. Ama ben hiçbir zaman pes etmedim. Ona güvenilir olduğumu gösterdim. Sende öyle yapmalısın Ömer. Kamer seni ittikçe sende tıpkı aranıza ördüğü duvar gibi dimdik durmalısın ve emin ol bir gün o duvarları kendi yıkacak," dedi Oğuz kendinden emin bir şekilde. Daha deminki tebessümün yerini sahici bir gülümseme aldı. Bende onun bu söylediklerine karşılık başımı hafifçe sallamakla yetindim.

Oğuz haklıydı. İlk denemede hemen pes etmemeliydim ama bir sorun vardı. Onun başına neyin geldiğini öğrenmeden onun güvenini nasıl kazanacaktım? Ya yanlış bir şey söyleyip onun ördüğü duvarı daha da kalınlaştırmasına neden olursam? Bu ihtimali göze alamazdım.

"Nasıl?" diye sordum.

"Daha onun neler yaşadığını bile bilmiyorum."

Bunu söylediğim sırada gözlerim kapıda dikilmiş sessizce bizi dinleyen Hare, Berk, Sidelya ve Arda'ya takıldı. Sidelya'nın buz gibi soğuk bakışlarını saymazsak hepsi bana endişeyle bakıyordu.

Ay'ın Çocukları SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin