"abi?"
kapıyı açmayacağımı biliyor, daha doğrusu açamayacağımı. ama ben kapının diğer tarafındayken bile hissedebiliyordum gözlerinden akan yaşları. aslında pek emin de sayılmam, belki kendi yaşlarımla karışıyordu ama yine de emindim onun da ağladığına, içimden bir parça kopuyor resmen nasıl anlamayayım ki? çok tanıdık, iğrenç derecede tanıdık bu olanlar.
aradan biraz zaman geçti. konuşmaya başlamadan burnunu çekti ilk önce, "kimse seni suçlamıyor abi." dedi.
kimse beni suçlamıyor.
kimse.
sen yaptın, sadece kandırıyorlar onlar seni.
ellerime baktım bir süre, ryujin dışarıda çıkmam için birkaç sözcük daha sarf ederken. temiz değillerdi artık, nasıl temizlenecekti ki? o günkü gibiydi her şey, sadece o yoktu bu sefer farklı olarak.
gitmişti, tutamamıştım.
ne çabuk unuttun, sen öldürdün beni!
ağzımdan bir hıçkırık kaçtı, engel olamadım. kapının ardından derin bir nefes sesi geldi çok geçmeden, yaşadığım için tanrıya teşekkür ediyor galiba, ben gelen fısıldayışları böyle yorumladım en azından. her şeyin sorumlusu tanrıyken neden teşekkür tanrıya gidiyor ki? canım acıyor, canı acıyor. niye kimse bizi anlamıyor?
ryujin sızmaya başlayan ağlama sesim ile kapıyı tekrardan çalmaya başladı. gitmesini mırıldandım, sesim ne kadarına yettiyse o kadar konuştum. biliyor o da az çok ne diyeceğimi ilk defa yaşamıyoruz ki biz bugünü. korkuyor o sadece biliyorum. "gidemem ki, yeonjun abi de gitmemi istemezdi." belki de sözcükleri ilk defa canımı yakıyor. sözcükler insanın kalbine saplanır mıymış ki?
yeonjun.
choi yeonjun.
benim arkadaşım. belki de abim.
hayır, ben artık sadece toprak ve adımın yazdığı bir mermerden ibaretim. çiçeklerim bile yok mezarımda gyu. söz vermiştin, kardelenler için.
kardelen.
"abi? hadi çık artık." çok masum söylüyor adımı, değilim ki ben masum. ellerimden akıyor kan, ben görüyorum. siz de görüyorsunuz, bir kere satılarım kanlı benim. bir katilin satırları bunlar, lise öğrencisinin değil. kan damlıyor, süzülüyor çıplak bedenimden. ben kanlıyım, kirliyim, katilim. en uzak kişiyim ben temiz kelimesine.
evet, kendini bil gyu.
ben onun mezarına kardelen bile koyamamıştım.
"ryujin.."
"efendim.. efendim dinliyorum seni." sesi kısılmıştı artık onun da. nefret ettim kendimden yine, neden zarardan başka bir şeyim yoktu şu insanlara?
"onun.. yanına kardelen bırakır mısın?" mezarı diyememiştim, çıkmamıştı o kelime. yaşıyordu ki, ellerimdeydi bir kere o.
ne oldu, katil beomgyu iyilik perisine mi dönüşüyor?
ağlaması daha da şiddetlendi, tıkalı kulaklarımdan ve hafiften kayan bilincimim duyabileceği bir farkla. "neden.. sen götürmüyorsun ki?"
ah, ryujin.
"o beyaz kardelenleri sever." ve benim kanlı ellerim var. "temiz değilim ki ben."
yere düşen kan damlasıydı en son gördüğüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çamura bulanmış zihnim ve sen
Historia Cortaben sessizce ölmeyi beklerken sen gelip ışığı yaktın. taegyu