Evet saat 8:00 olmuştu ve ben yataktan yeni kalkıyodum duş almak için vaktim olmadığı için kalkıp hemen hazırlandım üzerime bol bi tişört giymiştim tişörtün önü biraz açıktı köprücük kemiğimin hemen altında yeni yaptığım geçici döğme vardı bir tel ve üstünde duran iki tane kuş vardı tişört biraz açık olduğu için görünüyodu tabiki doğum lekemde oyle hala arada sırada kendi kendine kanıyodu ama artık önemsemiyodum okula hızlı adımlarla gittim bir ders geç kalmıştım. Hemen sınıfa çıktım sessiz bir şekilde hocadan özür dileyip yerime oturdum ama hiç dersi dinleyesim yoktu o yüzden yüzüm hocaya dönük şekilde kafamı kollarımın üstüne koyup sıraya yattım gözlerimi kapattığım sırada zil çaldı 3. Ders beden eğitimi olduğu için herkes mutlu bi şekilde dışarı koşuyodu bense hala sınıftaydım herzaman en son inip hemen geri yukarı çıkardım yine oyle yapıcaktım herkes indikten sonra aşşağı indim öğretmen yoklamayı aldıktan sonra ben direk sınıfımızın olduğu kata çıktım pek sınıfa giresim yoktu sınıfta artık beni bunaltıyodu koridorda kimse olmadığı için ben de koridorun duvarına sırtımı verdim ve dizlerimi kendime çektim kafamı dizlerime yasladım ve uyudum orda ne kadar kaldım bilmiyorum ama zil çaldığında herkes dışarı çıkmaya başlamıştı herkes koşarak dışarı çıkarken ben oturduğum yerden kalktım ve sınıfa doğru ilerledim.
Bomboştu aynı benim zihnim gibi ama bi fark vardı benim düşünücek çok şeyim varken ben düşünmemeyi seçiyodum ama sınıf öğrenciler olmadığı için boştu. Yavaşça sırama doğru ilerledim. Çantamdan telefonumla kulaklığımı çıkardım neden bilmiyorum ama amaçsız hissediyodum hiç hayal kurmamak boyle bişey evet gerçekten hiç hayal kurmuyodum çünkü hayat herzaman acımasız önce mutlu eder sonra o mutluluğu senden gözyaşlarınla geri alır. Kulaklığı taktım ve tabletten müzik açtım(emir şamur:saçma sapan) listeyi tekrarla ayarına getirdikten sonra Tableti çantama koydum kulaklıktan gelen müzik benim küçüklükten beri en sevdiğim şarkı nerdeyse ezbere biliyodum pencerenin duvarına çıktım ve önüne oturdum sırtımı pencerenin duvarına yasladıktan sonra sınıfa biri girerse diye perdeyi kapattım. Pencerenin demirliklerine tutunan elimi gevşettim ve yorgunlukla bakan gözlerimi kapattım...Şarkı deişmişti (tuğkan:geber) çalan şarkı beni dahada çok hüzünlendirdi. Daha fazla dayanamadım önce görüşüm bulanıklaştı sonra sol gözümden bir damla yaş kendini atarcasına kitpiklerimin arasından kurtulup yanağıma düştü sanki çıkmak için uzun zamandır bekliyomuş gibi arkasındanda diyer damlalar intihar edercesine gözümden düşmeye başladılar sessizce ağlamaya devam ettim hıçkırıklarımı tutmam gerekiyodu yoksa biri gelip ağladığımı görebilirdi. Hıçkırıklarımı tutmaya çalışırken bir yandanda dudağımı ısırıyodum ağzıma kan tadı gelince fazla ısırdığımı anladım ve elimi dudağıma götürdüm. dudağım kanıyodu önemsemedim nasılsa geçer dedim ve gözlerimi kapattım...
Bu sefer başka bir müzik (dolu kadehi ters tut:anamız babamız yok deriz) bu şarkı bana sevdiğim çocuğu hatırlatıyodu (emre) biz onunla ne kadarda çok savaş vermiştik kimse bizim sevgili olduğumuzu anlamasın diye. Ne kadar çok göz yaşı dökmüştüm bizi ayırmasınlar diye ama olmadı başaramadık ayırdılar bizi uzaklaştırdılar birbirimizden şimdi onsuz nefes bile alamaz hale gelmiştim. Oysaki ilk başta kendime söz vermiştim bu kadar bağlanmamaya ama işte insan kendine hakim olamıyo onun o güzel kokusu o bakışları herşeyi beni kendine çekiyodu. Ne yapabilirdimki herşey bir anda oldu yasak bir aşktı bizimkisi ikimizde biliyoduk bunu ama bile bile sonumuzun nasıl olucağını bildiğimiz halde bir umut bu yola çıkmıştık hiç bir zorlukta birbirimizden kopmadık hep bi yolunu bulduk hep bir şekilde yine onun kokusunu içime çekme şansım oluyodu. Ama artık yok çünkü onu benden aldılar götürdüler onu burdan çok uzaklara artık ona ulaşamıyorum bile.
Artık daha fazla ağlamama dayanamayan burnum kanamaya başladı maskem kan olmuştu dudağıma doğru ilerleyen sıcak kan dudağıma deydiğinde birden irkildim maskeyi çıkarttım ve pencerenin önünden kalktım yere bir iki damla kan düştü maskemi çöpe attım ve çantamdan peçete çıkarttım. Sakindim acı hissetmiyodum sadece kan. Herzaman boyle oluyodu ağladığımda kılcal damarlarım zarar görüyodu ve burnum kanıyodu çok fazla ağlayan bir insan olmadığım için önemsemedim. Önce dudağıma kadar inan kanı sildim sonrada burnuma bi peçetyi katlayıp koydum burnum tıkalı olduğu için artık kan akmıyodu. Pencerenin önüne geçtim ve yine aynı pozisyons geldim dizlerimi kendime çektim kafamı demirlere yasladım ve bahçede gülerek oynayan yada koşuşturan çocukları gördüm hepimiz aynıydık bi fark yoktu hepimiz insandık sonuçta bu kadar acıyı neden sadece bana yüklemişlerdi ben sevdiğimin sesini duymak için bile aylarca beklemiştim ama işte herkesin kendine göre sorunları var.Pencerenin demirlerine bir kuş kondu ve ötmeye başladı sesi huzur veriyodu gözlerini gözlerimden ayırmadan ötmeye devam etti sanki bişey anlatmak istiyo gibiydi ve ötmeye devam etti birden kapının açılmasıyla kuş korkup uçup gitti. Kuşun arkasından bir süre baktım sonra sınıfa kimin girdğine bakmak için perdeyi biraz araladım . Zil çalmıştı beden dersi bitmişti herkes sınıfa arkadaşlarıyla girerken bana garip bakışlar atıp yanımdan uzaklaşıyolardı
Aceba ben ne yaptımda benden bu kadar nefret ediyolardı bilmiyodum sormayada cesaretim yoktu sessizce sırama geçtim matematik dersiydi ve ben yine uyuycaktım gözlerim çok fazla yorulmuştu artık hemen ayağa kalktım ve zil çalmadan önce kantine gittim zilin çalmasına çok az kalmasına rağmen kantin hala doluydu bi tane beyaz çikolata ve meyve suyu aldıktan sonra koşarak sınıfa gttim zil çaldığı anda merdiven kalabalıklaşıcağı için zil çalmadan sınıfa girmek istiyodum kalabalık yerleri sevmiyodum insanların herşeyinin yalan olduğunu düşünüyodum gülerken ağlarken mutluyken üzgünken sinirliyken tüm duygularının yalan olduğunu düşünüyodum insanlar herzaman gözümde yalancı olarak deildi ama çoğunluğun yalan soyledine eminim.sınıfa ulaştığımda nefes nefese kalmıştım hemen sınıfa girdim ve yerime oturdum yanımda oturan çocuk çokton oturmuş öğretmeni bekliyodu biraz bekledikten sonra öğretmen gelmişti dersi dinlemeye çalışıyodum ama 'emre' aklımdan çıkmıyodu yaşadığımız herşey gözümün önünde bir anı gibi geçip gidiyodu o anları düşündükçe dudağım istemim dışında kıvrılıyodu gülümsüyodum gerçekten güldüğüm tek zaman emreyi düşündüğüm zamanlardı yaklaşık 15 dakikadır ders anlatılıyodu ama ben hiçbirini duymuyodum sonra burnumda bi sıcaklık hissettim burnum yeniden kanıyodu maskem yine kan olmuştu vampire benziyodum ayağa kalkıp öğretmenden izin aldım ve lavaboya gittim yıkıyodum ama durmuyodu kan ne kadar uğraşsamda durmadı. Bazen boyle inat ediyodu durmamakta bende fazla uğraşmadan peçete koydum ve sınıfa çıktım kapıdan girerken bir yandanda maskemi takıyodum zaten açık olan kapıdan girerken sivri ucu bana dönük olan çiviye elim çarptı önce elime baktım nokta nokta küçük kanlar çıkmaya başlamıştı önemsemedim yerime oturdum kapının ordan benim sırama kadar gelen yola baktığımda yerdeki kanları gördüm hemen elime baktım çok fazla kanıyodu derimin içini görebiliyodum neden bilmiyorum ama canım yanmıyodu bir süre elimden yere damlayan kanı izledim. Anlamsız kırmızı bir sıvı.kanım sıcaktı aktıkça deydiği yerleri yakıp kavururcasına gidiyodu. Yanımda duran çocuk endişe ve korkuyla elime bakıyodu parmak kaldurıp öğretmene soyliceği sırada onu durdurdum çantamda peçete aramaya başladım bulamayıncada ufak bi küfür mırıldanarak etrafıma baktım önümdeki çocuk küfürümü duymuş olucakki arkasını dönüp bana baktı. Sessiz bi şekilde "peçeten varmı? " dedim hayır anlamında başını sallayıp önüne döndü. Çaresizlikle etrafıma baktım bu histen nefret ediyodum çaresiz olmaktan çaresiz kalmaktan nefret ediyodum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bilinmeyene doğru
Teen Fictionbir anda herşeyin yalan olduğuna inanmak evet zor ama malesef oyle -nereye gidiyosun uyuyan güzel. ne kadarda gıcık sırf derse sürekli geç kalıyorum diye bana uyuyan güzel diyodu kollarımı arkadan kurtarmaya çalışırken daha sıkı tuttu yarama deymesi...