-Bölüm 24: Nüfus Artışı-

9 3 0
                                    

Saat: 19.52
14 Ağustos - Cumartesi

Her zamanki kamp ateşimizin başındaydık. Hepimiz, daire oluşturmuş ateşe bakıyorduk. Saat akşam 18.00 gibi barakaya vardığımızda sırayla sıcak duşa girmiştik. Ateşin başına oturduğumuzda hava yağışlı değildi. Hatta tek bir bulut bile olmadığından yıldızları sayabilecek kadar net bir gökyüzü ile karşı karşıyaydık. Ay, hilal şeklindeydi. Oturup konuşmamıza asıl o an başladık. Her şeyi detayıyla anlattık Ozan'la.

Egemen: Ben size dedim ama fırtınayı bekleyin geçsin diye.
Poyraz: Ya ben de öyle yapacaktım, Ebru dedi gidin bakın arkadaşları arıyodur diye.
Ebru: Allah Allah, ben mi suçlu oldum şimdi?
Poyraz: Ya yok! Söylüyorum sadece.
Ozan: Elif'i ne zaman bırakıcaz?
Ebru: Tarık'la Barış arabayı hazırlıyolar, çıkarsınız az sonra yola.
Poyraz: Telefon telefon. Elif senin telefonunda yok mu arkadaşlarının numarası? Gerçi senin telefonun sudan bozulmuştur ama...
Ozan: Telefonunu kaybetmiş.
Poyraz: Nerde kaybettin, su çukurunda mı? Tam olarak, hatırlıyo musun?
Elif: Bizim kamp yapacağımız yerin yakınlarındaydı.
Poyraz: He başından beri yok.

Arabadan çıkıp gelmiş olan Tarık konuşmaya dahil oldu Elif'e bakarak.

Tarık: O senin telefonun muydu?
Elif: Buldunuz mu?
Tarık: Yolun yakınında denk geldik, biri arıyodu, Nazlı ismi.
Elif: Evet evet o. Nazlı arkadaşım benim, burdalar onlar da.
Poyraz: Telefonu kamp alanının yakınında düşürdüysen, oraya geri dönersek arkadaşlarını da bulabiliriz.
Tarık: Ee tamam rota belli o zaman.
Poyraz: Tarık sen hatırlıyo musun telefonu nerde bulduğunu?
Tarık: Oğlum, senin Chevy'nin orda lan.
Poyraz: Harbi mi?
Tarık: Senin arabayı görünce bi yavaşladım, giderken yolun karşısında işte telefonu gördüm zaten, da almadım sahibi gelip alır diye.
Barış: Lan ilk defa duyarlı davranışın aleyhimize oluyo he.
Poyraz: Tamam lan üç / dört kilometre falan.
Tarık: O değil de siz o kadar yolu yürüme niye geldiniz ya?
Poyraz: Baraka yolunun asfalt kısmı oraya kadardı oğlum. Ben napayım, araba kalırsa bi de onla uğraşamazdım. Yürü hadi neyse.

Tarık, Ozan ben ve Elif, Tarık'ın 4x4 arabasına bindik. Barış burda Ebru'larla kalacaktı. Gene iki adet sırt çantası alıp gerekli materyallerle doldurduk içlerini. Yola çıkmamızın üzerine tahmini yarım saat geçti. İmpala'mı görünce arabayı onun önüne park ettik. Dışarı çıktık ve yaklaşık yarım saat boyunca etrafı gezdik. Ozan'ın fark ettiği ışıldamanın olduğu yere doğru ilerledik. O anda omzumdaki ağrıyı ilk kez hissettim. Sanırım adrenalin hormonunun ve soğuğun etkisinden dolayı hissetmiyordum bu zamana kadar. Elimi omzuma atıp yüzğmü ekşittim ama gene de kimseye bir şey çaktırmadan ilerlemeye devam ettim. Işığın kaynağına vardığımızda saat 21.20'idi. Elif, arkadaşlarının kamp çadırlarını teşhis etti. Çadırların önüne geldiğimizde kimseleri bulamadık. Birkaç dakika daha bekledikten sonra ormanın içinden dört kişi belirdi. Elif'in arkadaşlarıymış onlar. Birkaç dakika sarılıp konuştular. Ardından Nazlı isimli olan kızın hangisi olduğunu sorup birkaç şey sordum ona.

Poyraz: Siz burda bu soğukta kalabilecek misiniz?
Nazlı: İlk gecemiz olacak, bilmiyoruz ama çok üşüyoruz.

Ozan bir adım önüme geçip yüzüme baktı hızlıca. Ben de ona döndüm.

Poyraz: Hayır.
Ozan: Evet evet.

İkisi erkek olan, Elif'in dört arkadaşını ikna edip barakamızın yanında kamp yapmalarını söyledik. 1,5 saat sonra tamamen tüm eşyalarla birlikte arabaya doğru ilerledik. O süre içerisinde Ebru iki kere arayıp durum bilgisi istedi bizden. Toplam sekiz kişiydik. Tüm eşyaları aracın bagajına yükledik.

Poyraz: Eee Ozan, nasıl sığmayı düşünüyosun şimdi içeri sivri zeka?
Ozan: Kanka... İki kişi işte öne.
Tarık: Eee?
Ozan: Beş kişi zorlasa arkaya otursa.
Poyraz: Kaldı bir.
Ozan: Bagajda yer var mı?
Poyraz: S***** git çık arabanın üstüne, orda gidiceksin.
Ozan: Gta'daki Swat'lar gibi arabanın yanına tutunarak gideyim kanka.

Birkaç saniye yüzüne baktım küfür edercesine. Bagajdaki birkaç eşyayı ve iki çadırı da arabanın tepesindeki demirlere sabitledik ve bagajda Ozan'a yer açtık. En son herkes arabaya binince yola çıktık ve yarım saatte barakaya vardık. Elif ve arkadaşları, çadırlarını barakanın ve ateşin yanına kurdular. Diğer tüm eşyalarını da yerli yerine koyduklarında saat 01.30'du. Ebru, Gamze, Ozan ve Barış'ın hazırladığı yemekleri alıp ateşin başına geçtik sonra. Yemekte iki ayrı çeşit çorba ve et/tavuk türü ev yapımı yiyecekler vardı. Yemeklerimizi yerken tüm o yaşanan maceramızı baştan anlattık. Yeni kişilerle iyi anlaşmıştık. Kim nerede yatacak sorununu düşündük biraz da. Ben ve Ebru, barakanın bir odasında, iki kişilik yatakta, egemen ve gamze diğer odanın iki kişilik yatağında, Tarık ve Barış, salondaki şöminenin karşısında duran L koltukta, Ozan'sa salondaki diğer kanepede yatacaktı. Elif'in arkadaşları kendi çadırlarında dışarıda kalacaktı. Ateşin etrafında olacakladından dolayı ortam daha sıcak olacaktı. Kendilerine verdiğimiz fazladan kalın kıyafet ve battaniyelerle sıcak kalmalarına yardımcı olduk. Odama gittiğimde Ebru, aynanın karşısında gözünün altına kırmızı asetat kalemimle yazı yazıyordu. Ne yaptığını sordum. Kendine dövme yaptığını söyledi, sonra aynını bana da yapmak istediğini söyledi. Çok istemediğimi söyleyince beni gülerek yatağa itti birden. Ben uzanırken alt dudağını ısırarak , gülümseyerek gözümün altına yazı yazmaya başladı. İşi bittiğinde aynada kendime baktım. "Best couple ever diyebilir miyiz?" dedi sonra bana dönüp. "Öyle şeyler demeyelim hiç, gerek yok" dedim. Ayna karşısında kıyafetlerimden fazlalık olanlarını çıkarırken Ebru beni izliyordu. İşim bittiğinde aynaya dönerek ona baktım. Yakalandığı için gülerek beni omuzlarımdan tutup yatağa yatırdı. Ben, yattığım anda yüzümü ekşiterek sol omzumu tuttum, aynı anda da bakışlarımı kaçırdım. Ebru, birşeyleri sezip nedenini sordu bana. Söylememek için direnince zorla yakamı sol omuzuma doğru sıyırarak açtı. Sabah, köpek saldırısında beni ısıran köpeğin yara izini görmüştü. Çok derin olmayan lakin gene de açık bir yara olan bölgeye hafifçe dokunmaya çalıştı ilk. Ardından biraz azar yedim. Kimseye bir şey belli etmeden ilk yardım çantasını salonda bir yerlerde bulup odaya geldi tekrar. Kıyafetimi çıkartmamı istedi. Dediğini yaptım. Yarım saat kadar süren basit bir ilk yardım uyguladı yarama. Sargı ile omzumu sardıktan sonra işi bittiği için eşyaları toplayıp yatağın kenarına bıraktı. İtinayla  kıyafetimi giydim ve yorganın içerisine girerek sırtüstü uzandım. O da yanıma sokuldu ve birkaç dakika daha konuştuktan sonra uyumaya karar verdik. Yarın olunca şehrimize geri döneceğimiz için bir takım planlamalar yapmıştık.

The Winter Passion: MoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin