sometimes¹³

1.1K 126 79
                                        

pencerenin dibinde tırnaklarını kemirirken stresten ölmek üzereydi hanagaki takemichi. kendi mezarını kazmaya bu kadar meraklı olduğu için sinirliydi, kendisine. şeytan diyordu ki yüksek bir binanın tepesinden atlayıp tüm bu dertlerden kurtulmasını istiyordu. bir haftadır uğraştığı durumlar o kadar sinir bozucuydu ki ölse yeriydi. bu aksiyon onun kalbi için yeterince fazlaydı.

neyin cesareti ile baji keisuke'ye dönüp atar yapmıştı onu da anlamıyordu. aklı hiçbir şeyi almıyordu, kafayı yemesine o kadar az kalmıştı ki... evinin karşısındaki kaldırımda oturup ona bakan mikey, onun başında dikilen draken, mitsuya ve baji nefesinin daralmasına neden oluyordu. en sonunda dayanamadı ve kendini sokağa attı.

ölecekse ölecekti, götünü verecekse de verecekti ama bu iş bitecekti. şimdiden yaşlanmıştı, hayatı freni patlamış kamyon gibi sağ sola çarpa çarpa ilerliyorken sakin kalmak onun için sadece mucizevi bir durumdu.

"mikey-kun." dedi, titreyen sesine lanet ederken. birkaç saniyeye kadar gayet cesurdu nasıl bir anda fos olmuştu her şey. "artık gitmen gerekiyor." diye, ekledi. stresten elleri terlemişti, hızla pantolana sildi. baji keisuke'nin bakışları her an onu öldürecekmiş gibiydi, bu da içinde bulunduğu durumu daha boktan yapıyordu.

"emma, seni merak etti." dedi, draken. mikey birkaç saniye bomboş ona baktıktan sonra bakışlarını tekrar hanagaki takemichi'ye döndürdü. onun gözlerinin içine bakmak istiyordu sadece konuşmasa bile olurdu. oğlanı kırdığının farkındaydı ama o da kırılmıştı. hanagaki takemichi'ye canı gönülden inanmıştı, yaşanan şeylerin başkasıyla olması gerektiği düşüncesi onun içinde bir şeylerin kopmasına neden oluyordu.

"mikey, hastalanacaksın hadi gidelim artık." dedi, mitsuya takashi. akşam akşam kardeşlerinin yanında olmak yerine burda olduğu için kendine kızıyordu. arkadaşı çektiği acının, aşk acısı olduğunu bile bilmiyor üstüne üstelik bunu inkar ediyordu. sadece boşa zaman kaybıydı.

"mikey-kun, saat çok geç oldu. söz yarın konuşacağız."

"söz mü?" dedi, sano manjiro çocuksu bir heyecanla.

"söz, valla. erkeklik sözü."

"bir şey diyecektim ama demiyorum." baji keisuke araya yırtık dondan fırlar gibi karışıtğında iki oğlanın da nefret dolu bakışlarına maruz kalmıştı. bu da susmasına yetmişti.

"yarın sabah seni alacağım, tüm gün benimle geçireceksin. tamam mı?"

"okulum var mikey-kun. daha fazla devamsızlık yapamam."

"ama, ama..."

"söz okul çıkışı konuşuruz sonra haftasonu buluşuruz. oldu mu?"

"oldu!" dedi ve hanagaki takemichi'ye sarıldı. onu öpmek istiyordu ama kavga etmek istemediği için öpmedi. sarılmakla yetinecekti, kokusunu içine çekti ve geri çekildi. hanagaki takemichi ise bu olanlara şaşırdı, karşısındaki insan nasıl bir kişilikti çözemiyordu.

"hadi gidelim, ken-chin." gülerek draken'i yanına aldı ve yürümeye başladı. mitsuya takashi de onların arkasından yürüyordu ve bazenleri sano manjiro'ya çıkışıyordu.

"kaldık mı tek başımıza, takemitchy!"

"ne yapacaksan yap ve git." diye çıkıştı. dövecek miydi, sövecek miydi, becerecek miydi artık korkmuyordu. ya da kendini kandırıyordu.

"sadece konuşacağım, ne iş mikey ile?"

"pat diye konuya girdin reis, şaşırdım."

"hızlıyımdır." bu sefer mikey'in kaltığı kaldırım taşına baji keisuke ve hanagaki takemichi oturmuştu.

"aslında bir iş yoktu. ben onu başkası ile karıştırdım ve hava fişek gösterisinin olduğu gün onu öptüm."

"oha lan! sen benden daha hızlı çıktın. bu arada karıştırdım derken?"

"bir arkadaşım vardı ben ona olan ilgilimi yanlış yorumlamışım o zamanlar şu an öyle ilgilenmiyorum onunla."

"vay be, ben daha öpmedim be!"

"mikey mi?"

"yok oğlum, tanrı korusun. o bücür ile işim olmaz, başka bir bücür varda benim. eee, sen devam et."

"neyse işte sonraki olayları az çok biliyorsun atari salonunda beni buldu, ben adice kavga edip kazandım ve kaçtım."

"kapı ne kadar sertse çocuğun bir saat burnu kanadı."

"sonra okuluma geldi ben pencereden atladım, sonra japonca öğretmeni sattı beni evime geldi."

"he buna çok gülmüştüm ben. sende de iyi göt varmış. öyle herkesin yemez atlamak. sonra biz sizi bastık evet, evet oralırı biliyorum. buluşma da ne oldu?"

"bana gay değilim dedi."

"neden öpmüş o zaman seni?"

"hoşuna gitmiş."

"hoşt ulan, çok sinirlendim mikey."

"ben de sinirlendim atar gider yaptım, onu sevmediğimi söyledim ki yalan değil. reis bir haftada nasıl hislerimden emin olabilirim? bir de bu mal durmadan ben gay değilim diyor."

"sen de haklısın."

"işte olaylar bu kadar baji-san. başka bir şey yok. hadi şimdi dövecek misin, becerecek misin ne bok yiyeceksen ye. götüm dondu eve gideceğim."

"yok oğlum, seni mikey zaten mal etmiş. uğraşamam, seninle. hem benim sevdiğim biri var sana kalmadım. ne halin varsa gör gidiyorum ben." baji keisuke oturduğu yerden kalktı ve hızlı adımlarla sokakta ilerledi.

"yemin ederim, çatık ha. nerde deli saçma sapan bir tip var benim çevremde." hanagaki takemichi sinirle söylene söylene oturduğu yerden kalktı ve hızla evine ilerledi. tek duası bundan sonra normale yakın bir hayat yaşamaktı ama mikey ve onun çevresindeki insanları tanıdıkça, bunun saçma bir dua olduğu olduğu kanısına varmaya başladı.

———
733 kelime
yazar çıldırdı...
bugün bir yb daha gelebilir
bu bölüm biraz kısaydı
inşallah okurken eğleniyorsunuzdur
normalde ben angst yazmayı
daha çok severim
bu yüzden yazarken bayağı
geriliyorum komik oluyordur inşallah
diye kendime durmadan telkin veriyorum
neyse reklam yapmak için
bölüm yazdım kdskdkkdkf
yeni kurgu yayınladım
biftekli çitos diye gidin okuyun
kfleldlçşeşfld

sometimesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin