sometimes⁴

1.6K 144 185
                                    

hanagaki takemichi okulun kapısından içeriye girerken çok dikkatli davranıyordu. tanınmamak için elinden geleni yapsa da pek etkili olmamıştı. şu an herkes onu konuşuyordu, yaptığından sonra konuşmamaları saçma olurdu. hırkasının şapkasını iyice önüne çekti ve bakışlarını yere sabitledi. şu an tüm dünyanın yükü omuzlarında gibi hissediyor, kafasını kaldırıp insanların yüzüne bakmaktan korkuyordu.

tanrı'ya şükür arkadaşları onun işini daha fazla zorlaştırmadım okulun bahçesinde tanımış ve yanına gelmişti. sendo atsushi şapkasını açtığında sinirle ona baktı hanagaki takemichi.

"eşofmanlarımı getirdin değil mi?"

"senin?" yüzünü buruşturarak sorduğu soru ile sendo atsushi kahkaha attı. sonra ise kolunu arkadaşının omzuna atıp okula doğru yürümeye başladılar. "senin malım benim, benim malım yine benim malım. zengin edebiyatı oğlum bu böyle böyle zengin olacağım." diye, konuşmaya devam etti. hanagaki takemichi birkaç saniye arkadaşının mallığına güldü.

"ben seni bugün gelmez sanıyordum." diye bağırdığında tachibana hinata, hanagaki takemichi sinirle dönüp kıza baktı. "sus be! ne bağırıyorsun?" diye çıkıştığında kız göz devirdi.

suzuki makoto "oğlum sen kafayı yemişsin gerçekten." gülerek tachibana hinata'ya katıldığında, hanagaki takemichi içinden tüm arkadaşlarına sövdü. sendo atsushi'nin omzundaki elini sinirle itti ve arkadaşlarına baktı. sonra ise önüne dönüp hızla okula doğru yürüdü. arkadaşları tartışırken onun istediği tek şey yer yarılıp içine girmekti.

sendo atsushi arkadaşlarını azarlayıp arkadaşının peşinden koşmasına rağmen yetişemedi. tachibana hinata ise onların arkasından baktı, "bunların sevgili olma ihtimali?" yamamoto takuya sinirle ona baktı. "çok boş konuşuyorsun, hina." karşısındaki arkadaşını azarlayıp oğlanların peşinden ilerledi.

sendo atsushi ise sonunda arkadaşını sınıfa girerken anca yakalamıştı. oğlanın sinirle sırasına oturduğunu ve kafasını masaya resmen kafa atarcasına koyduğunu gördüğünde kıkırdamıştı. gerçekten arkadaşı salaktı. onu bu yüzden seviyordu yoksa ona katlanamazdı. onun yanına oturduktan sonra saçlarına parmaklarını daldırdı ve oynamaya başladı.

yamamoto takuya sınıfa girdiğinde gördüğü görüntü ile sinirle sendo atsushi'nin elini tutmuş ve hanagaki takemichi'nin saçlarından ayırmıştı. sendo atsushi bununla birlikte şaşırmıştı, arkadaşı bugün gerçekten aşırı sinirli duruyordu.

"take, sence konuşmamız gereken bir şeyler yok mu?"

"hım," hanagaki takemichi kafasını masadan kaldırıp yamamoto takuya'ya baktı ve bıkkınlıkla nefesini dışarıya verdi. şu an onunla uğraşacak vakti yoktu. evet, onun için gelmişti okula ve şu an çok pişmandı. okuldaki adamları her türlü haberi uçuracaktı. hanagaki takemichi bugün son günü olduğundan bile emin değildi.

"özür takuya," diye, mırılandı. "seni incitmek gibi bir hedefim yoktu ama işler bir anda çığırından çıktı. ben bile farkında değildim olayların bu kadar büyüyeceğinin." sendo atsushi, arkadaşının yanında kalktı ve sınıfa giren arkadaşlarının yanına gitti. onların konuşması için diğerlerini oyalayacaktı. o iyi bir arkadaştı.

"take, bu olan şeyler ne?" oğlan sorusunu sormadan birkaç saniye önce yanına oturup kimsenin görmeyeceği emin olduğu an arkadaşının(!) elini tutmuştu.

"ben de bilmiyorum. ah, bilsem." yalan değildi ama doğruda değildi. bu yamamoto takuya'yı inandırmaya yetmemişti bu yüzden kenetlenmeye hazır olan eller birbirinden ayrıldı. hanagaki takemichi yanından kalkıp uzaklaşan arkadaşı izlerken nefesini sesli bir şekilde dışarıya verdi. şimdi gerçekten sıçmıştı.

sometimesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin