Ertesi gün yine Jack ile haberleştik. Amacımız büyük bir gökdelenin tepesine çıkmaktı. Annem: Eric kahvaltını yapmadan gitme diye salondan bağırdı. Bir dilim ekmek yedim ve bir yudum su içtim. Ardında telefonumdan Jack'i aradım. Jack çarşıda toplanma noktasında buluşalım dedi. Çantamı alıp ayakkabılarımı giydim. Kapıdan çıkarken abim bana seslendi. Eric nereye gidiyorsun dedi. Bu seni ilgilendirmez diyip kapıyı çarparak kapattım. Arkamdan küfürleri savurdu. Trene atlayıp çarşıya gittim. Jack'i aradım ve sonunda kalabalığın içinde buldum. Jack hadi gidelim dedi. Birlikte çıkacağımız gökdelene doğru yürüdük. Gökdelenin ucu sivriydi ve aydınlık ışıklarla parlıyordu. Ortalama 60 katlı birşeydi. Çok yüksek değildi ama bugün için yeterliydi. Heyecanla içeri girdik ve yürüyerek merdivenleri yukarı tırmandık. Dinlenmeler ile birlikte yarım saate yukarıdaydık. Tavandaki kapağı kaldırıp dışarı çıktık. Buradan mükemmel bir manzara vardı, toz bulutları batan güneşin ardından renkli ışıklar saçıyordu. Manzaranın fotoğrafını çektim ve Jessicaya yolladım. Ardından bana çok güzel görünüyor yarın buluşalım mı dedi.
Hayatımda bu kadar heyecanlanmamıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökdelen
Teen FictionYıl 2062, Şehir New York gün ışığı almayan soğuk bir yer. 3'üncü Dünya savaşı gerçekleşmiş ve Dünya Kuzey Amerikanın elinde. Hikayede Eric adında yakışıklı 17 yaşındaki bir gencin yaşamını anlatıyor....