violin| 4

35 15 5
                                    


Clint, kendini anlamsız bir şekilde öğrenmiş olduğu evin adresinde bulmuştu, ne yapacağını bilemez bir halde sadece eli kolu bağlı ve hafif çarpık bir gülümsemeyle. O günden sonra işi bırakmış, şansı yaver gitmiş ve maaşı ödenmişti.

Yani şans şu anda kendisine iyi davranıyor ve hayalleri ona gelmek için can atıyor gibiydi. Bu onu mutlu etse bile bir yerlerde boşluk vardı, bu soruları, nedenleri; cevapları ve daha bir çok şeyi bulabilirdi. Derin bir nefes alıp mütevazi evin zilini çaldı, içeriden birkaç tıkırtı sesi geldikten sonra kapı ürkekçe açıldı.

Karşısında kıvırcık saçları dağınık topuz yapılmış ve boynunda da siyah büyük kulaklıkları asılı duran Kaylee duruyordu. Bu görüntü oldukça hoştu, elinde olsa tüm gün izler, izler ve izlerdi. Hiç bıkmadan...

"Seni görmek güzel hadi içeri gel."

Rahat tavırla kapının tamamını açtığında kiraz dudakları hafif bir şaşkınlık belirtisi olarak aralanmıştı, nedenini sorgulamak istese bile ilerlemekte olan bedene yetişmesi gerekiyordu. Arkasından gidip kahve tonların hakim olduğu iç açıcı evin içine girdi, sormak istediği onca şey varken başka bir şeylerle ilgilenmek istemiyordu.

"Şanslıyım ki, bende bugün bir şeyler yazmaya uğraşıyordum. Söyle bakalım, cevapladığım sorularında yapmak istediğin şeyleri bulabildin mi? En ve en önemlisi de o prangaları söküp attın mı?"

Clint, Kaylee adındaki genç bayanın kendisini hep tanıyormuş gibi böyle yakın davranmasını beklemediği için eli ensesine gitmiş, utangaç bir tavırla oradaki saçların üstünde gezinmişti. Bu his biraz değişikti.

"Evet, yapmayı istemediğimden emin olduğum işi bıraktım ve asıl yapmak istediğim şey için adım attım ama hala aklımda bazı şeyler var."

"Hadi sor, çekinme."

Sıcak gülümseme güzel dudaklarda yer alırken aynı şekilde gülümsemiş ve 1 haftadır göremediği gece gözlere bakmıştı. "Nereden?" Tek fısıldadığı kelime bu olsa bile sormak istediğini anlayan biri vardı karşısında, sonuçta sadece aklından geçenleri bilen biri bunu rahatça kavrayabilirdi.

"Çünkü Clint, gözlerin eskiden benim insanlara baktığım gibi bakıyordu. O zamanlar ben de böyle bakardım hayatıma her adım atmaya çalışan kişiye. Ön yargılı. Bu insanlar için hep basit, bir kişiyi görmeden bile bunu yapabiliriz ama bir süre sonra beni kendime getiren biriyle tanıştım.

Bana keman öğreten öğretmenim, o bana çok yardımcı oldu ve bana dedi ki: "İnsanlara öyle bakma, eğer onların sana baktığı gibi sen de onlara bakarsan, duygularını ön yargısı olmadan notalara vuran biri olamazsın.  

Ve ön yargıya bulanmış notalar, özünde olmaz ve insanlar bunları hep yaptıkları; bildikleri için sevmezler. Sen, onlara başaramayıp, keşfedemediklerini vereceksin ki; seni dinleyip değişsinler Kaylee.""

Rahat bir tavırla koltuğa oturdu genç bayan, tek nefeste anlattığı şeyler artık ona normal geliyormuş gibi bir hali vardı. "Anlayamıyorum, gözlerim bu kadar mı belli ediyor kendini?" Diye yakındı Clint. Karşısındaki gece gözlerin dediği her şey kalbine başka bir duygu aşılarken çıldırmanın eşiğindeymiş gibiydi.

"Hayır, gayet iyi anlıyorsun. Sadece eski kendini hemen öyle bir çırpıda terk edemeyeceğini düşünüyorsun, sana bir sır vereyim mi Clint?" Oturduğu yerde biraz eğildi, güzel gözlerini kısarken kafasını ona doğru yaklaştırmıştı.

"Benim ismim Kaylee değildi, benim gerçek ismim Cleo'ydu. Ve Cleo 'zafer' anlamına denk geliyordu ama ben hiçbir zaman kazandığımı düşünmedim, hatta kazanmak istediğimi hissetmedim. Ben sadece yapmak istediğimi, istediğim için de yaptığımın farkındaydım.

Keman çalmayı da istediğim için yaptım ve ismimi Kaylee, yani 'saf ve temiz duygularla dolu olan' anlamına gelen ismimle değiştirdim. Çünkü ben ismimin hakkını verdim, veriyorum. Pişman da değilim."


evet, bitiyor.

francis violin and violinist 'clint bartonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin