Quarrel

32 7 86
                                    

Ertesi gün Yoongi, alacaklı gibi kapısına dayanan babasının mükemmel yüzünüyle güne gözlerini açmıştı.

O daha uykunun üstündeki sersemliğini atamadan yaşlı adam konuşmaya başlamıştı bile.

“Günlerdir şirkete uğradığın yok. Ben ne zaman teşrif edecek acaba derken sen gelmiş burda yaylana yaylana yatıyorsun!”

Yoongi dirseğinden destek alıp yattığı yerden doğrulurken yarı açık gözüyle babasına baktı. “Şirkete gelmem mi gerekiyordu?” dedi uykulu sesiyle.

Yaşlı adam aldığı cevap karşısında iyiden iyiye sinirlenmişti. “Hah! Bir de şirkete gelmem mi gerekiyordu diyor! Bana bak Yoongi, ne kadar istesen de henüz şirketteki bağlarını koparabilmiş değilsin. Kendine gel ve çabuk kalkıp hazırlan!”

Yoongi derin bir nefes alıp saçlarını karıştırdı ve ağrıyan belini yatak başlığına yaslayarak “Hiçbir yere gelmiyorum.” dedi. “Bana halletmem için son bir iş verdin ve ben de onunla ilgileniyorum. Bunun için her gün şirkete gelip sana rapor vermeme gerek yok. Oraya gelip diğer ayak işlerinle uğraşamam. Seninle bir anlaşma yaptık ve bu anlaşmada diğer ayak işlerinle ilgili hiçbir madde yer almıyor. Mümkünse o işlerin için başka birini bul. Mümkün değilse de bu beni ilgilendirmiyor.”

Yoongi babasının renginin beyazdan mora doğru gittikçe koyulaştığını gördü. Ne kadar sinirlendiği umrunda değildi. Onun daha fazla ayak işlerini yapmayacaktı. Şimdiye kadar çok bile sabretmişti.

“Ayrıca sabahın bu saatinde kendi kafana estiği için ahıra girer gibi odama giremezsin.” dedi duvardaki saati göstererek. Yoongi dün gece eve çok geç bir saatte gelmişti ve fotoğraf çekimleri yüzünden bedenini sürükleyerek eve zor atmıştı. Gece 03.00 civarı uykuya kendini teslim etmiş ve şimdi babası yüzünden sabahın 07.00'sinde apar topar uyandırılmıştı.

“Bana bak Yoongi” dedi Bay Min oğlunun yakasına yapışarak. “Hala benim evimde yaşadığını unutuyorsun. Bu evde yaşıyorsan benim kullarıma göre hareket edeceksin! Yoksa-”

“Yoksa ne?” dedi Yoongi buz gibi sesiyle. “Ne yaparsın? Anneme yaptığın gibi bena da mı işkence edersin? Onu kapı dışarı ettiğin gibi beni de mi atarsın sokağa? Senin için zor olmasa gerek. Yapmadığın şey değil nasıl olsa.”

Yaşlı adamın suratı iyiden iyiye morarmıştı. Sinirle elini Yoongi'nin yüzüne indirecekken Yoongi babasını iterek kendinden uzaklaştırdı.

“Senin evinin de servetinin de meraklısı değilim. Bu zamana kadar hep senin istediklerine göre yaşadım. Hep senin o iğrenç egonu tatmin etmek için bir şeyler yaptım ama artık yeter. Bundan sonra o boktan egonu tatmin edecek başka birini bul kendine.”

Bay Min sinirle bağırdı. “Siktir git evimden!”

Yoongi ise ardına bile bakmadan odanın kapısını çarpıp evden çıktı.

Arabasına bindiği gibi nereye olduğunu düşünmeden ilerlemeye başladı. Sinirliydi. Geçmişte yaşadıklarına, bunca zaman sabretmek zorunda oluşuna, annesine ve kendisine yaşattıkları yüzünden çok sinirliydi.

Ne kadar olduğunu bilmeden bir süre etrafta boş boş dolandı Yoongi. Ağrıları her geçen dakika artıyordu. Uykusuzluksa gözlerinde batma ve yanma yapıyordu.

Sonunda kendini fark etmeden Jimin'in evinin önünde buldu. Başını çevirip eve bakarken dünkü kavgaları geldi aklına.

Telefonunu alıp saate baktı. “Saat daha on. Hala uyuyordur.” diyerek son konuşmalarına girdi.

Yoongi: Adres ne

Red String Of Fate | YOONMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin