Acı.
Ne ki acı? Neyden doğar bu acı? Gerçek acı fiziksel mıdır yoksa duygusal mı? Ya da, gerçek midir acı? Görebildiğimiz kadar mı acır yoksa hissedebildiğimiz kadar mı? Yoksa, görüp hissedebileceğimizin en derinine kadar da hissedebilir miyiz bu "acı" denen şeyi? Acı. Kanayan mıdır kanatan mı? Peki ya yardım edebilir mi her birimize, alkol ya da sigara? Belki de alkol ile sigara.
Havuz.
Hayat bir havuz olsa, havuzun suyu neyden olurdu? Aslına bakarsanız, suyun her bir tanesi her birimiz olurduk. Bir su taneciği kadar olduğumuz şu hayatta, göze alamayacağımız ne var? Sahi en kötü ne olabilir? Güneş mi buharlaştırır bizi? Buharlaştırsın. Geri dönüyor olacağız. Elbet bir gün, yağmur yağıyor olacak. Her birimiz en sonunda bu havuza yeni bir su taneciği olarak dönüyor olacağız. Evet, yeni. Yepyeni. Acı tanesi olan birimiz yepyeni bir huzur tanesine dönüşecek. İsterse her şeyi yapabiliyor olacak. O birimiz, sensin. İçinde bulunduğun havuz çok büyük. Unutma, havuz büyüdükçe ihtimaller de büyüyor.
Güneş.
Yanlış. Doğumu ardında umulan medetler, duyulan tüm umut... Yanlış. Buharlaşıp yenilemeyi bekleyen su tanecikleri olduğumuz şu hayatta, her birimiz her zaman şanslı olmuyor. Her birimiz geri dönemiyor. Ya yenilenemezsek? Ya dönemezsek havuza? Ya umutlarımız sadece mezarımızdaki toprak tanecikleri olarak kalırsa sonumuzda?
Güneş, bilinmez olan.
Güneş, güvenilmez olan.
Güneş, yakıcı olan.
Güneş, çekici olan.
Güneş, sen olan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caroline
Non-Fiction-Önsözleri kimse okumaz. "Coraline, hepimizin içinde Coraline'den parçalar vardır. Şu an her birimiz olmak istemediği bir karakter, bir beden taşıyor. Her birimiz kendi eksiklerinden yakınıyor. Her birimiz geleceğe dair kaygılı. Çokça. Ölüm, her bi...