"Ölüm..."
Genç kız yanaklarından süzülen yaşları özensizce silip kızarmış, sıcacık burnunu hafifçe çekti. Gözleri ve yanakları çilek gibi olmuştu. Başını yanında oturan gri, tüylü kedisine çevirdi. Yeşil gözleriyle genç kıza bakıyordu.
"Bebeğim..." dedi fısıltıyla. Gözleri doldu. Bebeği gibiydi Demir'i. Anne gibi hissediyordu yanında. Tüylü yanaklarını öpmeyi çok seviyordu genç kız. Kurabiye gibi tüylü patilerini açıp kapatıyor, minicikken eksikliğini hissettiği annesini genç kızın şefkati ile dolduruyordu sanki.
"Demir'im..."
Burnunu hafifçe çekip gözlerini kapattı genç kız. Yanında değildi, biliyordu. Demir'i bir sabah vaktine doğru en güzele kavuşmuştu. Artık yüreğinde yaşıyordu tüylü bebeği.
"Ben genç yaşta ölümü tatmak istiyorum." dedi genç kız gülümsemesi arasından. Elini sıkışan kalbine götürdü. Kalp atışları hızlı hızlı atıyordu. Göğüs kafesinde ağırlık hissediyordu.
"Ölüm çok güzel... Çok güzel fakat ben hazır değilim."
Sertçe yutkundu. Yanaklarından süzülen yaşlarla dudaklarını tekrar araladı. Huzur buluyordu bu halinden.
"Ben Beyaz'ım değil mi? Benim hayallerim var, dualarım..."
Ağlayışı şiddetlendiğinde dudaklarını ısırdı.
"B-ben iyi bir insan olmak istiyorum."
Durdu. Gözlerini sıkıca kapatıp açtı.
"Ve... Ölmek..."
Islanan kirpikleri arasındaki kahvelerini kapatıp soğuk zemine uzandı. Huzurla kıvrılan dudakları ile ölümü hissetmek istedi. Soğuk zeminde kalbinin yanışını söndüremese de nefsinin tozlu raflarını süpürüyordu.
Beyaz...
Beyaz kusursuz olmak değildi. Beyaz... Güzeli istemekte saklıydı...
Genç kız umutla fısıldadı ve Siyah'ının ummadığı bir anında kalbine mutluluk ekmişti. Bilemezdi. Belki de hiç bilmeyecekti Siyah...
"Umutlarım hep taze kalacak inşallah. Dualarım için... Belki bu bedenim yıkanmadan toprakla buluşacak. Her şeyden... Her şeyden çok isterim bunu. Ancak onsuz böyle söner yürek yangınım..."