"Adalet!"
Elinin tersiyle alnını silip kısa nefes verdi genç kız. Kahvelerini karşısındaki yüzlerde gezdirdi. Aynı dil konuşan topluluğa. Ruhunu sıkan düşünceler tutsağına...
"Ben adalet diyorum!" dedi Beyaz, yorgun ama bir o kadar kararlı sesle. Kendinden emindi.
"Eşitlik!" dedi bir adam. Kısa bir sessizlik oluştu. Beyaz gözlerini adamdan çekmedi. İfadelerini ölçmeye çalışıyordu. Derin nefes alıp verdikten sonra dudaklarını araladı.
"Eşitlik... Eşitlik ne demek?"
O sırada bir genç adam yaklaştı genç kızın yanına. Beyaz farkında değildi.
"Ne kadar eşitiz bu dünyada? Hepimiz aynı yolda yürüyemiyoruz bile. Hangi eşitlik? Eşit olmak... Hayır..."
Beyaz başını çevirdi. Siyah çatılmış kaşlarıyla karşısına bakıyordu. Bir aralık başını çevirdi. Siyah devam etti sözlerine.
"Adalet ne demek?"
Beyaz önüne dönüp sağ elini kalbinin üzerine bastırdı. Toprağa bulanmış elleri yüreğini okşuyordu sanki.
"Adalet..."
Boğazına oturan yumruyla yutkunamadı. Burnu sızlıyor, gözleri yanıyordu. İçinden 'Şimdi değil. Olmamalı.' diye geçirdi. Sözünü tamamlamak istiyordu.
"Adalet çocuktur. Dünyada çocukların sesinin kesilmesi hoşumuza gider mi?"
Sıkıntılı nefes verdi genç adam. Toprağa bulanmış pantolonunu çırpar gibi yapıp başını Beyaz'a çevirdi. Genç kız dalgın ve yoğun bakışlarını karşısına dikmişti.
"Beyaz..." diye fısıldadı genç adam. Genç kız başını çevirip Siyah'ına baktı. Kalbinde kırıklar hissediyordu. Boğazındaki yumru geçmek bilmiyordu.
"Gidelim mi?"
Genç kız dolan gözleriyle başını eğdi. Gözlerini saklamak istemişti.
"Nereye?"
Sesi titremiş, genç adamın boğazına yumru dalgası bırakmıştı. Beyaz'ın yanaklarından yaşlar süzülürken Siyah, kızarmış gözlerini gökyüzüne çevirdi.
"En sevdiğin yere..." dedi umutla. Genç kız başını kaldırdı.
"Çok... Çok uzak değil mi?"
Genç adam kısaca güldü. Bu gülüş dünya tutsağından umudun sıyrılmasıydı.
"Yakın... Çok yakın."