2.Bölüm

226 20 4
                                    

Müzik: Taylor Swift - I knew You Were Trouble

Tam bir saattir Chloe' nin dolabımdan çıkardığı elbiselere aynı şeyleri söylemekten sıkılmış bir şekilde kendimi yere attım. Dizlerimi uzattığımda Chloe' nin tiz sesini işittim. 'Korkmadım' diyemem aslında.

''Ash!''

''Ne var?''

''Artık bir şey giy! Her gösterdiğime itiraz ediyorsun.''

''Gösterdiğin elbiselerde dikkat çekici dekolte yerleri var. Sence onlar abartılı değil mi?''

''Senin elbiselerin. Beni ilgilendirmez... Bak bu nasıl?'' Diyerek dolabımın köşelerinden bir elbise daha çıkardığında yine itiraz etmemek için istemeyerek elinden aldım ve ayağa kalktım. Chloe gülerek odadan çıktığında üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup elbiseyi giydim. Dikkat çekici yerleri olsada giymekten başka çarem yoktu. Birkaç dakika içinde Chloe içeriye girince beni baştan aşağı süzmüştü.

''Güzel görünüyorsun. Makyajını yapalım...'' Diyerek beni makyaj masasına otutturdu. Rimel, eyeliner, ruj derken beni hızlıca hazırlamıştı. Saçlarımı kendi hallerine bırakıp çok fazla yüksek olmayan topuklu ayakkabılarımı giydim.

''Artık gidelim mi?''

''Bence de. Benden daha güzel oldun!'' Gülerek Chloe ile odadan çıktığımda merdivenleri zorlukla indim. Bu ayakkabılarla yürümek bir işkenceydi benim için!

Üzerime deri ceketimi alıp evden çıktık. Dışarıda arabasına yaslanmış sigarasını içen John' u gördüm. Bizi farkettiğinde elindeki sigarasını yere atıp söndürdü ve sırtını arabasından ayırdı.

''Nihayet gidebileceğiz!''

''Kes sesini! Ashley' nin hazırlanması uzun sürdü.''

''Şimdi gerçekten gitmekten vazgeçeceğim.''

''Pekala. Hadi, binin arabaya.'' John' u dinleyip Chloe' den önce arabada yerimi aldım. Birkaç dakika içinde onlarda gelince bara doğru yola çıktık. Her ne kadar gitmek istemesem de arkadaşlarım için buna katlanmak zorundayım.

Büyük bir işkenceyle arabadan indim. Üzerimdeki elbiseyi çekiştirip düzelttim. Chloe hızlıca yanıma gelip elimden tuttu ve beni barın kapısına sürükledi. John yanımıza geldiği gibi içeriye girdik. Girer girmez yüzüm buruşmuştu. Boş masalardan birine geçtiğimizde ceketimi çıkarıp sandalyeme koydum. Saçlarımı elimle düzeltip pistteki deli gibi dans eden insanları süzdüm. Gülerek çocuklara döndüm.

''Ne içiyorsunuz?''

''Tekila.'' Dediğim gibi Chloe bana döndü.

''Sence bu ağır açılış değil mi?''

''Umurumda değil. Onu istiyorum.''

''Ah, gelmek bile istemiyordun.''

''Gidebilirim.''

''Şaka yapıyordum.''

''Biliyorum.'' Diyerek kıkırdadığımda Chloe' de bana katıldı. John ise masadan kalkıp barmene bir şeyler söyledi ve tekrar sandalyesine oturdu. Bir şey demeden diğer masalara göz gezdirdim. Birbirini deli gibi öpen çift gözlerime çarptı. İstemeyerek de olsa onları izlemeye başlamıştım ve o an hatırlamak istemediğim günü hatırlamıştım. Bakışlarımı değiştirip masaya konulan tekilayı kafama diktim. Chloe' nin beni uyarmasını umursamadan birkaç bardak tekila içmiştim. Hiç kimseyi duymuyordum. Gözlerimden bir damla yaş aktığında elimin tersiyle yüzümü sildim. Kesinlikle makyajımı yüzümün her yerine bulaştırmıştım. Bunu da umursamayıp barmenden bir tekila daha istedim. Chloe ciddileşip kulağıma eğildi.

''Bu kadar fazla Ash. Bırak.''

''Sana ne? Beni rahat bırakın.'' Diyerek masadan kalktım ve zorla tezgaha ilerledim. Dans eden insanlara çarptıkça gülüyordum. Sanırım delirmiştim. Boş sandalyelerden birine oturup barmenden istediğim tekilayı bir kaldırışta bitirdim. Boğazımdan giden sıvıyla beraber yanaklarımdan gözyaşlarım da süzülüyordu. Şuan ağladığım için aptal olmalıydım. Onun için o gün için ağlıyordum. Çünkü aptaldım. Lanet olasıca koca bir aptal!

Yanaklarımı silip ağlamamayı aklımın bir köşesine yazdım ve barmene bardağımı uzattım. Bana anlamsız bakışlarla baktığında kahkahalarla güldüm.

''Bir tane daha. Sarhoş olmam için daha çok fazla içmem lazım.''

''Emin misin?''

''Hadi!'' Dediğimde bir şeyler mırıldanıp bardağımı aldı ve yeni bir bardakla tekilayı uzattı. Bardağı alıp sandalyeden kalktığımda dengem bozulmuş bir şekilde tekrar sandalyeye oturdum.

''Ayakta duramayacak hale gelmişsin. Ama hala içiyorsun.''

''Bu seni ilgilendirmez! İşine dön.'' Diyerek boş bardağı tezgaha koyup tekrar ayağa kalktım. Tam bir adım atacağım sırada birisine çarpmamla bedenimde kaslı kollar hissettim. ''Seni ahmak! Önüne bak!'' Diye azarlayarak o kolların arasından kurtuldum.

''Yürüyecek durumda değilsin.''

''Sana ne?''

Başımı yerden kalkıp karşımdaki kişiye baktığımda belirgince yutkundum. Karşımda mavi gözlü, saçları dağılmış ve oldukça çekici bir vücuda sahip olan birisi duruyordu.

''Doğru. Sadece senin iyiliğin için söyledim güzelim. Yoksa umurumda bile değil.''

''Ukala!''

Arkama dönüp barın çıkışına doğru ilerledim. Ama aniden olduğum yerde durdum ve tekrar arkama döndüm. Gülerek çarpıştığım kişinin yanına ilerledim. Beni farkettiğinde elindeki viski bardağını tezgaha koydu ve yüzümü incelemeye başladı. O an ise yapmayacağım bir şeyi yaptım. Aniden dudaklarına yapışmıştım ve bunu hiç beklemiyordum.

Irresistible (Louis Tomlinson FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin