4.Bölüm

195 17 2
                                    

Müzik: Avril Lavigne - Wish You Were Here

''Her şey için teşekkür ederim.'' Diye tekrar aynı şeyi tekrarlayarak arabadan indim. Kıkırdadığını duyduğuma yemin edebilirdim. Büyük adımlarla evin kapısına ilerledim. Son defa arkama dönüp arabanın içinde oturan Louis' ye baktım. Gülümsemesine karşılık elimi salladım ve daha fazla zaman kaybetmeden eve girdim. Çantamı yere fırlatırken merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladım. Kendimi banyoya attığımda küveti soğuk suyla doldurdum. Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp ayakkabılarımı bir kenara attım. Ardından bedenimi suyla buluşturdum. İlk birkaç dakika titremişti vücudum. Ama alışmıştı.

Louis. O iyi birisiydi. Onunla tanıştığım için şanslıydım sanırım. Yeni bir arkadaşım olmuştu. Biraz ukala olsa da beni güldürmeyi başarıyordu. Farklı bir insandı. Ona çabuk alışmıştım. Tabi onun dört arkadaşına da. Liam, Harry, Niall ve Zayn. Hepsi iyi çocuklardı. İlk başta beni çok farklı bir kız sanmışlardı ama Louis her şeyi anlatınca benden özür dileyip eğlenmeye başlamıştık.

Vücudumun büzüşmesiyle suda çok fazla kaldığımı anladım ve zamanımı boşa harcamamak için yavaşça küvetten çıktım. Bedenime sardığım havlu ile odama ilerledim. Dolabımdan rahat kıyafetlerimi çıkarıp iç çamaşırlarımla beraber üzerime geçirdim. Islak saçlarımı kurulayıp taradıktan sonra aşağıya indim. Mutfaktan portakal suyumu alıp salona girdiğimde masanın üzerindeki dergileri karıştırdım. Birkaç haberlere bakarken telefonumun sesini duydum. Elimdeki bardağı masanın üzerine koyup yere attığım çantamın içinden telefonumu aldım. Arayana baktığımda biraz şaşırmış birazda gülmüştüm.

''Alo?''

''Ashley.''

''Efendim b-baba?... Sesini uzun zamandır duyamıyorum. Artık sana 'baba' demekte bile zorlanmaya başladım.''

''Üzgünüm. İşimin yoğunluğundan seni arayamadım. Ama sen beni arayabilirdin.''

''İşinin yoğunluğundan arayamıyorsun. Ben seni arasaydım işinin yoğunluğundan konuşabilecek miydin peki?''

''Ben...''

''Artık yalan söylemeyi bırak baba. Neden beni aramaktan çekiniyorsun? Annem ile ayrıldıktan sonra Londra' yı terk ettin.''

''Ashley ben üzgünüm... Bir şeye ihtiyacın var mı?''

''Yok baba. Eğer beni her defasında 'bir şeye ihtiyacın var mı?' diye sormak için arayacaksan hiç arama. 1 yıl boyunca yanıma gelmedin. Aramana da gerek yok. Görüşürüz.'' Dediğimde telefonu kapattı. Bir şey demeden. Telefonu kulağımdan çekip koltuğa attım. Neden ben? Neden bunların hepsi benim başıma geliyordu? Önce annem, Jeremmy. Daha sonra ise babam. Artık kimsem yoktu benim. Ailem diyebileceğim birileri yoktu!

Gözlerimden yaşlar akmaya başlarken koltuğa oturdum ve ellerimi başımda birleştirdim. Ağlamak istemiyordum. Annem, Jeremmy ve babam yüzünden ağlamaktan nefret ediyorum.

''Ashley! Evde misin?''

Ağlamaktan John' a seslenememiştim. Birkaç dakika sonra salona geldiğini sesinden anlamıştım. Beni bu halde gördüğünde önce sıçramış ardından hızlıca yanıma gelmişti. Ellerini yüzüme yerleştirip ona bakmamı sağladı. ''Ash, iyi misin? Ne oldu?''

''Neden John? N-neden bunlar bana oluyor?''

''Ne olduğunu söyle bana bebeğim. Hadi.''

''O aradı. Ve bana her zaman ki gibi 'bir şeye ihtiyacın var mı?' diye sordu. Tek söylediği şey bu.'' Dediğim an gözyaşlarım daha çok akmaya başladı. John ise başımı göğsüne koymakla yetinmişti. Başıma dudaklarını bastırdıktan sonra ona sarıldım. ''Beni bırakma John. Beni lütfen bırakmayın.''

''Asla. Kesinlikle seni bırakmayacağım. Seni bırakmayacağız... Hadi. Yüzünü yıkayalım.''

''İstemiyorum.''

''Hadi.'' Dediğinde dirensem de beni kucağına alıp yukarıya çıkardı. Banyoya girdiğimizde yüzümü soğuk suyla yıkadı. Elinden havluyu çekip aldığımda yüzümü kuruladım. Banyodan çıkıp merdivenlerden ineceğim sırada gözlerimin kapanmasıyla yere düşmem bir oldu. Gerisi ise koca bir karanlıktı zaten.

xxx

Kulağımın içinde yankılanan bipleme seslerinin bir an önce durmasını diliyordum. Gözlerimi açmakta ise zorluk çekiyordum. Göz kapaklarım bantlanmış gibiydi. Baş ucumda duran makineyi alıp yere atmayı o kadar çok istiyordum ki anlatamam. Duyduğum tek şey o lanet olasıca makinenin sesiydi. Göz kapaklarımı yavaşça araladım. Bu zor olsa da sonunda başarmıştım. Başımı sağa çevirmemle Chloe' nin yanımda bitmesi bir oldu. Bir eliyle saçlarımı okşarken diğer eli elimi tutuyordu.

''Tanrım! Uyandın. Beni çok korkuttun Ash... Bir şeyin var mı? Su ister misin?''

''Ben... İ-iyiyim. Su istiyorum.'' Dediğimde yatağın yanında bulunan küçük masanın üzerindeki bardağı alıp bana uzattı. Yatakta doğrulmama yardım ettikten sonra elinden bardağı alıp suyu içmeye başladım. Bu iyi gelmişti. Başımı tekrar yastığa koyduğumda Chloe hızla odadan çıkıp dışarıda ki insanlara bir şeyler söyledi. Ardından içeriye John ile girmişti.

''Tanrı' ya şükürler olsun. Ashley senin için korktum güzelim.''

''Ben iyiyim John. Buradayım işte.''

Odanın kapısı açıldığında hepimiz bütün dikkatimizi içeriye giren yaklaşık kırk yaşındaki erkek doktora verdik. Yanıma gelip gözlerime baktıktan sonra masanın üzerindeki dosyayı inceledi.

''Bayan O' connell, kendinizi şuan nasıl hissediyorsunuz?''

''Çok iyi hissediyorum. Eve gideceğim.''

Doktor, John ve Chloe dediğim şeye gülmeye başladığında onlara yorgun bakışlarla bakıyordum. Doktor gülmeyi bırakıp dosyayı incelemeyi bıraktı.

''Birkaç saat daha burada kalıp sizi gözlemlemeliyiz.''

''Nasıl olduğumu sordunuz ve bende çok iyi olduğumu söyledim. Daha fazla burada kalmamın ne alakası var?''

''Bayan O' connell, bayılmışsınız. Evet bu çok fazla önemli değil ama yere düştüğünüz için başınıza büyük bir darbe almışsınız. Bu yüzden sadece birkaç saat beklemenizi istiyorum.''

''Pekala.'' Diyerek başımı diğer tarafa çevirdim ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Doktor 'geçmiş olsun' deyip odadan çıkmıştı. Chloe karşımdaki sandalyeye oturup elini elimin üzerine koydu.

''Olanları John anlattı. Lütfen artık bunları unut. O eski zamanları unut. Kendine zarar veriyorsun.''

''Yapamıyorum Chloe. Yapamıyorum. Artık eskisi gibi değilim. Sürekli o günü hatırlıyorum.''

''Bunu beraber atlatacağız tamam mı?''

Onu onaylamak için zorlukla başımı salladığımda gözlerimi kapattım. Biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Hiç olmadığı kadar. Sonsuza kadar uyumak istiyordum. Tek isteğim bu.

Irresistible (Louis Tomlinson FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin