5.Bölüm

169 13 1
                                    

Müzik: Olly Murs - Seasons

Üzerimdeki tişörtümü çekiştirerek bir defa daha aynanın karşısına geçtim. Klasik ve soluk duruyordum. Bu da benim şimdiden canımı sıkmaya başlamıştı bile. Dolabımın karşısına geçip tam bir saat önce yaptığım gibi yine karıştırmaya başladım. Lanet olsun ki okula giderken giyebileceğim düzgün bir kıyafetim yoktu. Aklıma gelen ilk şeyle gülümseyerek kendime biraz renk vermek istedim.

Altımda ki toprak rengi olan şortumu çıkarıp dolaptan aldığım kırmızının koyu tonlarında olan pantolonumu giydim. Üzerine beyaz salaş tişörtümü geçirdiğim gibi tekrar aynanın karşısına geçtim. (Multimedya.) Evet, en azından az önce giydiğim kıyafetlere göre bunlar güzeldi. Yatağın üzerindeki çantamı ve kot ceketimi alıp aşağıya indim. Ayakkabılarımı giyince kendimi dışarıya attım.

2 gün önce hastaneden çıkmıştım. Aslında şuan evde yatarak dinlenmem gerekiyordu fakat 2 boyunca yatıp dinlenmekten sıkılmıştım.

Arabaya bindiğim gibi çantamı yanımdaki koltuğa attım. Birkaç dakika içinde arabayı hareket ettirip okula doğru yola çıkmıştım. Yol kenarında birbirlerini sarılmış bir şekilde yürüyen çiftleri görünce gülümsedim. Hepsi çok tatlı duruyordu. Benim için.

Okula geldiğim arabayı düzgün bir yere park edip çantamı aldığım gibi aşağıya indim ve yavaş adımlarla binaya girdim. Koridor sessizdi. Telefonumdan saate baktığımda hala derste olduklarını fark ettim. Omuz silkip dans odasına gittim. Bugün önemli bir dersim yoktu. Bu yüzden günümü her zaman ki gibi burada geçirecektim. Çantamı yere koyup üzerimi değiştirmeye başladım. Bayan Elizabeth' in ısrarı üzerine buradaki dolabıma dans kıyafetlerimden bir tanesini koymuştum. Hazırlandığımda saçlarımdaki tokayı çıkarıp omuzlarımdan düşen saçlarıma baktım. Oldukça uzamıştı. Kesmeyi ise hiç istemiyordum.

Daha fazla zaman kaybetmeden bilgisayardan müzik açıp dans için hazırlandım. Gözlerimi kapatıp derin nefesler alıp verdim ve...

Müziğin ritmine göre yeni hareketler elde etmiştim. Telefonumun zil sesiyle bilgisayarda çalan müzik birbirine karışmıştı. Ortaya çıkan iğrenç sesi dinlememek için yüzümü buruşturarak bilgisayara yaklaştım ve müziği durdurdum. Çantamdan telefonumu çıkardığım gibi arayana baktım. Chloe.

Nefesimi düzene sokmak için yere oturduğum an aramayı cevaplayıp hızla telefonu kulağıma yaklaştırdım.

''Efendim?''

''Ne yapıyorsun bebeğim? Nasıl hissediyorsun kendini?'' Ellerimle yüzüme yapışan saçlarımı geriye attığımda ayaklarımı uzattım.

''İyi. İyiyim.''

''Bugün biraz eve geç geleceğim. Bir sorunu yok değil mi?''

''Bir sorunu yok Chloe. Hatta kendi evine artık dönebilirsin. Kendimi iyi hissediyorum.''

''Hayır. Tam anlamıyla iyileştiğini görmek istiyorum.''

''Chloe ben okuldayım.''

''Ne? Ashley neden bunu yaptın? Tanrım, senin evde dinlenmen gerekiyordu.''

''2 gün boyunca evdeydim. Sıkıldım.''

''Bugün önemli derslerin yok. Dans için geldin değil mi?''

''Çoktan başladım bile.''

''Kendini yoruyorsun ama bundan haberin yok. Bekle orada. Yanına geliyorum.''

Telefonu yüzüme kapattığında oflayarak kulağımdan uzaklaştırdım. Çantamın içine koyduğum gibi ayaklarımı uzattım. Saçlarımı toplarken Chloe görüş alanıma girdi. Çantasını omzuna asıp yanıma geldiğinde hızlıca elini alnıma koydu.

''Güzel. Ateşin yok.''

''Ateşim mi? Chloe yapma lütfen. Sadece bayıldım. Ateş ile bir alakası yok.''

''Olabilir. Her şeyin önlemini almalıyız... Çorbanı içtin değil mi?''

''Evet.''

''İyi.''

''Bugün ne işin var? Neden eve geç geleceksin?''

''Önemli bir şey değil. Sadece alışveriş yapacağım.''

''Yalan söyleme Chloe. Bunu gözlerinden anlayabiliyorum. Sen, ben olmadan kesinlikle alışverişe gitmezsin.''

''Olabilir. Bu defa sen olmadan deneyeceğim.''

''Chloe.''

''Tamam. Birisi ile buluşacağım.''

''Kiminle?''

''Troy.''

''Troy' mu? Ciddi misin?''

''Evet!''

''Anlat hadi. Bu nasıl oldu? Troy hiçbir kıza bu teklifi etmez.''

''Bilmiyorum. Yemekhanede John ile biraz kavga ettik. John sinirle masadan kalkıp gittiğinde Troy arkadaşlarıyla konuşup oturduğum masaya geldi. O an kalp atışlarım hızlandı. Bir an rüyada gibi hissettim kendimi.''

''Ah, buna sevindim.'' Dediğimde Chloe' ye sarıldım. ''Peki, John ile neden kavga ettiniz?''

''Bunun hakkında konuşmak istemiyorum. O tam bok kafalı herifin teki! Hem Troy ile bulaşacağım için çok mutluyum. John hiç ilgilendirmiyor beni.'' Dediğinde gülerek sırtımı duvara yasladım. Anlaşılan fena halde kavga etmişlerdi.

''Şimdi sıra sende küçük fare.''

''Ne?''

''2 gün önce. Bardan hangi arkadaşınla çıktın? Geceyi onunla geçirdiğin arkadaş kim? Biliyorsun, bunu konuşmak için zamanımız olmadı.'' Dediğinde gerilerek ayaklarımı kendime çektim.

''Tanımazsın. Ben dansa devam edeceğim.'' Diyerek tam ayağa kalkacağım sırada Chloe kolumdan tutarak beni tekrar yere otutturdu.

''Hiçbir yere kaçamazsın. Anlat Ashley.''

''Anlatsam ne fark edecek? Tanımadığını söyledim.''

''Hadi.''

''Tamam. Şey... Adı Louis. Çocukluğumdan beri arkadaşız. Barda onunla karşılaştık. Biraz konuştuk işte. Daha sonra evine gittik.''

''Bu çocukluk arkadaşı yoksa-''

''Kes sesini! Öyle bir şey olmadı. Louis iyi birisi. Sadece arkadaş olduğumuzu söyledim.''

''Pekala. Kaç yaşında? Nerede oturuyor?'' Ah, siktir! Hadi ama Chloe. Bunları öğrenip ne yapacaksın ki? Lanet olsun kaç yaşında diyecektim? Nerede oturduğunu bile bilmiyorum!

''Sana diyorum Ashley.''

''Ha? Şey... 23 yaşındaydı sanırım. Evet, 23''

''Yakışıklı mı?''

''Chloe!''

''Tamam, sadece şaka yapıyordum.'' Diyerek beni kollarının arasına aldığında saçlarımla oynamaya başladı. ''Belki bir gün çocuklarının babası olur? Ne dersin?''

''Chloe dedim! Aptalca şeyler söyleme.'' Kollarının arasından kurtulup ayağa kalktığımda müziği açtım. Elimle odanın kapısını Chloe' ye gösterdim.

''Şimdi çık lütfen. Dansa çalışmam gerekiyor. Karşımda böyle sırıtmaya devam ettiğin sürece sinirimi bozuyorsun.''

''Pekala. Ben gidiyorum. Ama bu konu burada bitmedi. Onunla tanışmak istiyorum. Louis hakkında konuşurken sesin titredi ve kızardın. Ona aşıksın.''

''Seni bekliyorum.'' Derken o ayağa kalkıp yanağıma küçük öpücük bırakmıştı. Gülmeye devam ederken odadan çıktı. Hızlıca aynaların karşısına geçip kendime baktım. Öncelikle kızarmamıştım ve konuşurken sesim kesinlikle titremedi. Düzgün konuşmuştum. En önemlisi ben aşık değilim! Sadece Chloe' ye yalan söylediğim için böyle olmuştum. Eğer barda Louis' nin dudaklarına yapıştığımı söyleseydim ne yapacağını hayal bile edemezdim ki şuan bile edemiyorum. Umarım bunu öğrenmezdi. Peki ben Louis ile nasıl konuşacaktım? Sonuçta Chloe onunla tanışmak istedi ve eğer dediğini yapmazsan her gün bunu söyleyip dururdu. Tanrım, yardım et bana.

Irresistible (Louis Tomlinson FanFiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin