9

6.9K 553 433
                                    

Lütfen arkadan bu şarkıyı açmayı unutmayın bölümün enerjisini daha iyi almanız için

Büyük binanın önü ambulans ve itfaye sesleri ile büyük bir gürültü kalabalığı oluşturmuştu. Yerde yatan kanlı beden hemen örtülmüştü. Çığlık çığlığa bağırarak ağlayan insanlar herkesin içinin acımasına sebep olmuştu.

Kimse bir şey bilmiyordu. Herkes sessizken sadece çığlıklar vardı.

En köşede, duvarın kenarına çökmüş genç hıçkırarak ağlıyordu. Sokak çok aydınlık değildi, akşam saatleri olduğu için hava yeni yeni kararmıştı. Herkes yerdeki bedene odaklı olduğu için fark edilmemişti.

Yerdeki telefonu aldı, son sözlerini o duymuştu. İlk sözlerini beraber söylemişlerdi. Şimdi biri diğerinin son sözünü duymuş, hayatının bitmesine sebep olmuştu.

Ekranı açıp direkt karşısına çıkan yazıyı okumaya başladı. Yeonjun'un kendisinden istediği de buydu.

Yemin ederim istemedim. Ben bunu istemedim. Seninle hep iyi olmak istedim. Beni sevmeni istedim. Ama imkansızdı. Beklemedim senden

Mutlu olmam için çabaladığın zamanlara dayandım. Bir zamanlar beni sevmen ile teselli ettim kendimi.

Çabaladım Soobin, olmadı. Beni hiç sevmedin. Nefretten gözlerin kördü. Bana öyle bir bakışın vardı ki... Yemin ederim nefes almayı bırakmak istedim. Bunu her gün hissettim Soobin.”

Daha fazlasına katlanamamıştı. Sonda bıraktığı şarkının oynatıldığını görünce başlattı.

"its too late,  its too late"

Şarkı tekrar başladığında her cümlesi ayrı ağırdı onun için.

Ağlıyordu, deniyordu ama masum değildi.

Bitmiş olan şeyler geri döndürülemezdi.

Gitmiş olan biri geri gelmezdi.

Ölen biri dirilmezdi.

Yeonjun onu affetmezdi.

Adını ağzına alamıyordu bile.

Elleri titriyordu, kafası uyuşuyordu ve hiçbir şey hissedemiyordu.

Sonunda her şey yok olduğunda, bayılmanın etkisi ile uyuşmuştu.















































































Hiçbir şey unutulmaz. Her şey hatırlanır. Acılar, tecrübeler, mutluluklar.. Ve diğer tüm duygular.

Bunlar kafanın içine yerleşir. Ve hepsi birbirine girer. Belli bir karışıklık ile, saçma bir düzen vardır ama bu doğru olandır.

Eğer bu fazlalaşırsa. Bu karışıklık dengesi bozulursa insan biter.

Ve o denge benim için çoktan bozulmuştu.
































Yeonjun'un ölümünün üstünden bir yıl geçmişti.

Beomgyu bir çocuğa hamile kalmıştı ama bu ölüm olayları yüzünden çocuğu düşmüştü. Taehyun yurt dışına çıkıp yeni bir hayata başlamıştı. Kai ve Beomgyu hala toparlanamamıştı.

Özellikle Kai. Yeonjun'a olan duygularını çok geç fark ettiği için kendine kızgındı ya da başından beri farkında olup kabullenmediği için kızgındı kendine.



Soobin, hastaneye kaldırılmıştı.

Akıl hastanesi.

Tam anlamıyla kafayı yemişti.

Ve bugün bir yıl olduğunu iyi biliyordu.

Onunla aynı günde ölmenin bir lütuf olacağını biliyordu. Tanrı onu bu kadar sever miydi? Ona bu şansı verir miydi? Hak ediyor muydu?





Büyük hastanenin yemek salonuna yemek yemek için gitmemişti bu sefer. Gecenin geç saatiydi.

Kendini öldürmesi birkaç dakika almamıştı.

Kendini öldürmek cümlesi ne kadar basitti.. Kafandakiler seni öldürürse bedenin ölse de bir şey olmaz diye bir söz duymuştu bir yerde. Bedeninin ölümünün bir önemi yoktu.





















Ficin en başından beri bu sonu planlanmıştım. Beklediğim gibi olmadı tam olarak ama oldu sanırım. Beğenmişsinizdir umarım

İsteyen bunu bir son kabul edebilir. İsteyen de devamına inanmak için kaydirabilir.




Boy In The Bubble, Yeonbin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin