2

11K 1K 957
                                    

"Alo, oğlum neredesin"

"Şimdi okul bitti anne, arkadaşımla ders çalışmaya gideceğim"

"Bugün çalışma, eve gel"

"Neden"

"Büyükbabanlar geldi"

"Bugün önemli bir konuyu çalışacaktık aslında, ama onunla konuşup gelmeye çalışacağım. Şimdi kapatmam lazım anne görüşürüz"

"Görüşü-"

Annesi cümlesini bitirmeden telefonu kapattı ve spor salonunun büyük kapısını ittirdi. Sınıftan acele ile çıktığı için kolları arasında zar zor taşıdığı kitaplar ile bunu yapmak fazlasıyla zor olmuştu.

İçeriye baktığında kimseyi görememişti. Biraz daha ilerledi ama yine kimse yoktu.
Yandaki sandalyelerin birine çantasını ve elindeki eşyaları bıraktı ve biraz daha ilerledi, içerisi bomboştu. Ona gel diyip gelmemişti, yine mi kandırılmıştı?

"Soobin? Burada mısın?" sesi ne çok kısık ne de çok yüksekti.

Bir süre daha durdu, tam telefonunu almak için sandalyedeki çantasına gidiyordu ki o sırada soyunma odasının kapısının kapanma sesi geldi. Ve ardından Soobin'in sesi salonda yankılandı, "Buradayım, üzerimi değiştiriyordum"

Soobin'in üzerine giydiği kolsuz tişört ile kol kasları ortaya çıkmıştı. Sorun şuydu ki, o kaslar Yeonjun'un zarar görmesine sebep oluyorlardı.

Büyük zararlar.

Zihinsel ve fiziksel olarak.

Sandalyeye bıraktığı çantasına dönüp içine kitapları doldurmaya başladı. Titreyen elleriyle bunu yapmak zor oluyordu.

"Geç kalmadın" ensesinde hissettiği nefes irkilmesine neden olmuştu. Ne diye aniden arkasından sesleniyordu ki?

"Çok korkaksın Choi, hala küçük bir çocuk gibisin"

"Eve gidebilirmiyim?"

"Neden? Kaçmak için mi? Cidden küçük bir çocuksun. Oysa beni sevdiğini sanıyordum"

"Büyükbabamlar ziyarete gelmişler. Onları zaten yılda bir kez görüyorum"

"Ne güzell, ben de onları göreyim" Soobin'in kolları Yeonjun'un beline sarılmıştı. Yeonjun'sa her saniye daha fazla geriliyor ve korkuyordu.

"Soobin-"

"Belin çok ince" kafasını omzuna yerleştirmişti şimdi de. Amacı neydi?

"Ne yapmaya çalışıyorsun"

"Saçlarının kokusu da güzel" Soobin kafasını biraz daha öne ilerletmişti. Yeonjun burnuna dolan içki kokusunu hissettiğine gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

"SEN SARHOŞ MUSUN?"

Soobin bir kahkaha patlatmıştı.

"Evet ama çok değil. Şimdi olanları sonradan hatırlarım sanırım"

"Soobin, belimi çok sıkıyorsun"

"Hayır" belindeki ellerini biraz daha sıkılaştırmıştı. Yeonjun boğuluyor gibi hissediyordu. Zaten nefesleri düzensizdi, birde belinin sıkılması nefes almasını daha çok zorlaştırıyordu.

"Eee büyükbabanları görmeye beni de götürecek misin?"

"Ta- tamam ama lütfen beni rahat bırak"

Soobin Yeonjun'un belindeki ellerini gevşetip kendini geri çekmişti. Bu sadece oyundu.

Çocukken oynayamadığı oyunları şimdi mi oynamaya çalışıyordu?
Sanmam,
Çünkü çocuklar böyle oyunlar oynamazlar. Onlar masum düşünür, masum oynarlar.
Yani çoğunluğu...

Yeonjun sandalyedeki çantasını sırtına geçirip arkasında gözleri yarı kapalı ona bakan(?) Soobin ile ne yapacağını düşünmeye başladı. Önce kendine gelmeli diye düşündü.

Bu kadar saf ve aptal olduğu için kendi haline acıyordu.
Ona zorbalık yapan çocuğu düşünüyordu. Ona zarar vermesine rağmen..
Gerçekten çok aptaldı.
Yada sadece fazla vicdanlıydı.

Boy In The Bubble, Yeonbin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin