Ne olduğunu anlamamıştım. Ben evden bile çıkmayan arkadaş edinemezken nasıl birine düşman olabilirdim ki? Ne yapmıştım bu çocuğa? Ve o sırada korku beni ele geçirmeye başladı. Emir bir anda ayağa kalktı ve beni düşüncelerimden sıyırdı. Ona korku dolu gözlerle bakarken yüzünde o iğrenç pis sırıtış vardı. "Aslında iyi kıza benziyorsun ama demekki sende şehir elması gibi dıştan güzelsin be güzelim." Dedi.
Gözlerine bakarken bal rengi gözlerinde bile delici bir sarı gördüm ve dona kaldım. Doğal bir gözün sarı olması imkan dahilinde miydi? Vücudum titrerken "Neden bahsediyorsun? Ne düşmanlığı? Seni ilk defa bu gün gördüm bunu sana da söyledim. Neden bahsediyorsun?" Diye sordum titreyen sesimle. Sesim o kadar güçsüz çıkmıştı ki ben bile inanamadım. Kendimden hiç bu tonu duymamıştım.
"Ah şu bana yalvaran gri gözlere de bak hele. Seni öldürmek içimi acıtıyor doğrusu. Senin gibi güzele yazıl olacak." Ölüm mü? Tekrar afalladığımda korkudan nefesim kesik kesikti. Çığlık atmak istiyordum ama Nilüfer Anne'den başkası yoktu. Oda birşey yapamazdı. Ayrıca onunda hayatını riske atmış olurdum. Bir anda Emir havalandı ve odamın yüksek tavanına yaklaştı. Zıplamamıştı. Resmen uçmuştu ve çevresinden sarı ışıklar yayılıyordu. Gücünü hissediyordum. Elle tutulur cinstendi. O kadar somuttu ki bu daha çok korkmama sebep oldu. Bir anda bana yaklaşınca arkaya doğru bir adım attım ve yatağımın kenarına çarptım hızla düşerken ona korku dolu gözlerle bakıyordum. Bir anda elini havaya kaldırdı ve içinde sarı ışıklar saçan bir küre gördüm. Bunun me olduğunu bilmiyordum. Bunlar gerçek miydi onu bile bilmiyordum. Tabiki rüyaydı gerçek hayatta olamaz böyle şeyler değil mi? Kesin rüya canım. Kendimi sankinleştirmeye çalışırken bir anda ışık küresi bana doğru yaklaşmaya başladı ve gözlerim ışıktan dolayı acımaya başladı. Ölecektim.
Bekledim, bekledim, bekledim ama ışığın gücü bedenime değmiyordu. Korkudan kapattığım gözlerimi aralayanıca bir anda çevremde mor bir ışıktan kalkan gördüm sarı ışığı tutuyordu be ben daha şoku atlatamamışken önümde kalkanı yaratan şeyin başka bir beden olduğunu görünce biraz daha geriye doğru sığınmaya çalıştım ama zaten yatağıma yapışmış haldeydim. Korku bütün vücudumu ele geçirmişti ve titremesine sebep oluyordu.
Tekrar gözlerimi kapatma isteği duyarken önümde duran siyah pelerinli adamın zorlandığını gördüm. Siyah pelerin. Rüyam. Yoksa. Ama bir kalkanın patlama sesi düşüncelerimden beni kopardı ve ben irkildim. Siyah pelerinli adam Emir'e doğru yaklaştı bir adım ve ellerini kılıç tutar gibi tuttu ve elinde bir anda mor ışıktan bir kılıç biçimlendi. Eski tarzda duran kılıç çok büyük ve koyu mor renkteydi hızla Emir'e doğru bir hamle yaptı ama Emir kaçmıştı. Arkasından bir hamle daya yaptı. Bu sefer Emir yavaş kalmıştı ve pelerinli adam da çok hızlıydı bu yüzden Emirin bi kolunu kesti. Emir'in kan akması gereken kolundan sarı bir ışık yayılmaya başladı ve kolu kendini yenilemeye başladı. Ardından siyah pelerinli adam bu sefere bir bacağına hamle yapıp yarıdan kesmişti. Bu sırada sarı ışık tekrar yayıldı ama Emir yere düşmüştü. Tekrar yenilemeye başlarken kendini Emir siyah pelerinli adam o itici gülümsemesiyle baktı ve ardından adam hemen kalbine mor kılıcı indirdi. Emir sarı ışıklar içinde hafif bir iniltiyle dağılırken siyah pelerinli adam kafasını öne eğmişti ve dizlerinin üzerinde duruyordu. Korkuyla irkilen bedenim kendini yatağa daha çok yapıştırırken düşüncelerim özgür kaldı ve bu adamın nasıl geldiğini sorguladı. Ardından bu adamın ve Emir'in ne olduğunu. Ama ondan önemlisi gerçekliğini. Ağlamak istiyordum ama şokun erkisiyle onu bile yapamayacak haldeydim. Bir anda bütün benliğimi unuttum ve gözlerimi siyah pekerinli adamın sırtına kilitledim. Adam hızlı hızlı nefes alırken soluğunu yavaşlatmaya çalışıyor gibiydi.
Kimdi bu adam?
Adam ben hala yatağa yapışıkken ayağa kalktı hala elinde duran kılıcını mor bir ışıkla yok etti. Nerden bulduğumu bilmediğim bir güçle bende ayağa kalkmıştım ve o zaman adamın boyunun uzunluğunu ve iri yapılığını anladım. Ondan ölesiye korkuyordum ama hayatımı kurtarmıştı değil mi? Adama doğru bir adım attım ama adam sanki hissetmiş gibi anında kafasını yana doğru çevirdi. Bütün cesaretim kırılmıştı ama bir adım daha attım ve aramızdaki az mesafeyi daha da azalttım. Aramızda elli santim kala durdum ve gözlerine bakmaya korktuğum için yere baktım. Ardından adama tekrar baktım ve adam bana döndü. Yüzü burunu kapatacak şekilde maskeliydi ama gözlerimi biraz daha kaldırımca gözlerini buldum. Mordu. Rüyamda ki gibi. Korkuyla titreyen bedenim ona minnet sunmak istercesine elini uzattı ama adama dokunmama saniyeler kala adam geriye doğru büyük bir adım ve bende elimi hızla indirdim. Gözleri üzerimdeydi bunu hissediyordum ama benim bakışlarım yerdeydi. Son bir cesaretle "Kimsin sen?" Diye sordum bana bile yabancı gelen sesle. Hiç bir şey söylemeden öylece baktı, sonunda "Bize kendi dilimizde Hidoi derler. Ama ben senin için koruyucuyum" dedi hızla yüzüne baktım ama konuşmamıştı. Ama sesi duymuştum. Ardından ses tekrar geldi "Benim konuşma yetim yok" dedi. Ağzı oynamamıştı ama sesin ondan çıktığını biliyordum. Sanki zihnimdeydi. "Evet zihnindeyim" dedi tekrardan tek bir mimik oynatmadan. Şaşkınlığımın yüzüme vurmasını istemiyordum ancak bu öyle büyük bir şaşkınlıktı ki vurulamayacak gibi değildi. Korku asaletimi askıya alırken mor gözlü adam gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.
Mor göz. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki. Acaba bunların hepsi birer hayal ürünümü diye düşünmeden edemiyordum. Bedenim kan akışının ani hızlanması yüzünden hafif sarsıntılar geçiriyordu ancak hala bayılmamış olmama ayrı bir şaşırıyordum. Ben kimim düşmanı olabilirdim ki? Ne yapmıştım?
"Doğdun" dedi mor gözlü adam. İlk başta anlamasamda zihnimi okuduğunu hatırladım. Ama doğdum da ne demekti? Hiç bir şey anlamıyordum. Tekrar ses araya girdi ve aklımdan geçen sorunun cevabını verdi "Senin doğumun hiç beklenmeyen bir şeydi. Ve Hidoilerin aksine Nor'lar sizin soyunuzu sevmezler." Dedi net bir şekilde. Kafam karışmıştı Hidoi ya da Nor neydi? Hiç bir şey anlamamıştım. Ona anlamayan gözlerle bakarken düşüncelerimi okumasından rahatsız olduğum için zihnimden "Ağzımdan çıkmadığı sürece bana cevap vermezsen sevinirim" diye geçirdim. Bana sert bir hareketle anladığını gösteren bir hareket yaptı. Açıkçası bu bahsettiği şeylerin ne olduğunu merak ediyordum. Bir kurum falan olduklarını sanmıyorum. Hmm, ellerinden ışık saçan bir komisyon. İlginç olabilirdi aslında. Ama benimle sorunları neydi merak ediyordum ve bunun cevabını karşımda ki kişiden almak istiyordum. Bu konuda biligili gibiydi.
"Adın ne?" Diye sordum.
"Sör Malda" dedi artık tuhaf gelemeyen ama tuhaf gelen zihnimden.
"Pekala Sör Malda, anlat bakalım" dedim artık rahatlamış bir şekilde. Hatta olay bile ilginçliğini kaybedecekti. Zaten gerçek hayattan bir haberdim o yüzden tuhaf gelmemişti. Yani çok fazla. Kendi hayal dünyam içinde yaşadığım için bu tip gerçeklikler bana çok da uzak değildi aslında. Küçükken hayali arkadaşlarımla oynamak daha eğlenceliydi. Tabi bu sıfırın büyümesinden önceydi.Mor gözlü adam sanki birşeyler düşünüyormuş gibi yüzüme bakıyordu. Ortamda ki kısa sessizlikten sonra sorularımı toparladım ve adamın yüzüne baktım. "Yüzünü aç" diye emir verdim sert bir şekilde. Önce kısa bir an afallar gibi oldu ancak o kadar kısaydı ki hayal bile olabilirdi. Yüzüme kas katı bakıyordu.
"Ne için?" Diye sordu. Sanki aklımı okumuyormuş gibi.
"Sana inanmam için dedim." Bir kaç saniye yüzüne baktım ama devam ettim "Sizi bilmem ama ben sadece tanıdığım insanlara güvenme taraftarıyım" diye söylendim. Adam siyah çarşafın altından sırıtır gibi oldu.
"Sen kimseye güvenmezsin" dedi. Bu aslında doğruydu ama bunu nasıl bilebilirdi ki? "Çünkü seni sandığından daha uzun süredir tanıyorum" dedi. Şaşırmıştım. Ama zaten ortamda normal bir durum söz konusu değildi birileri beni izliyor olsa şaşırmazdım doğrusu. Bir anda kısa bir tebessümle kıvrılan dudaklarımla birlikte ellerim havalandı ve mor gözlü adamın yüzündeki kumaş parçasına gitti. Adam hiç bir şey yapmadan beni izliyordu. Kumaşın altından çıkacak şeyi hem merak ediyordum hem korkuyordu bu yüzden kısa bir an duraksadım ama sonra bunu çözmem gerektiğini düşünerek hızla kumaşı çektim. Siyah kumaş parçası elimde kalırken kumaşın sadece yüz kısmını kaplamadığını anlamam gövdeside açıkta kalmasıyla oldu. Büyük kumaş parçası elimdeyken mor gözlü adamın kaslı esmer tenli iri vücuduna bakıyordum. Kasları o kadar belirgindi ki patlayacak gibiydi. Hızla utançtan kumaşı yüzüne doğru attım ama kafasına gelip sadece göğüsüne kadar kapanan bir şekil oluştu. Aslında komikti ama gülmemeliyiyim diye ikna ettim kendimi. Adam kafasındaki kumaşı çekti ve bana sırıtarak bakmaya başladı. Bana baktığı sırada bir anda gözleri mordan koyu griye döndü. Bir anda şaşkınlıkla gözlerim iyileşsede gülmeye başladım. Bana anlamayan gözlerle bakan adama sırıtarak baktım ve onunda yüzü yumuşamıştı. Bende merakımı gizlemeyerek sorsum "Anlat bakalım Sör Malda, sen nesin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIFIR
FantasyBu benim elimdeki tek kozdu. Ona ulaşmamı sağlayacak pek fazla seçeneğim yoktu. O benim içimde yaşadığım sessiz acıların tek çözümüydü. Ama bundan bihaber yaşamına devam ediyordu. Benim onu her saniye düşüncelerinin arkasından izlediğimi bilmiyordu...