10.Bölüm

347 19 19
                                    

Aşk her şeyin başlangıcı, ortası ve sonudur.

La Cordaire


10

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

10.Bölüm
Bulut eli yüzü kan içinde yine yağmurdan sırılsıklam olmuş bir halde kaldırımın kenarında durmuş öylece kızı izliyordu.
​Tilya önce benzettiğini, aklının ona oyun oynadığını düşünmüştü ama gözlerini birkaç defa kapatıp açmasına rağmen adam hala orada duruyordu. Gerçek olduğunu anlayınca bir ok gibi fırladı yerinden. Sokağa indiğinde üzerinde ince bir pijama vardı. Bir terlik giymeyi bile akıl edememişti heyecandan. Yağmur taneleri usul usul dökülürken kızı gören Bulut bedeninin tüm acısına rağmen ayağa kalktı. Tilya sokağın ortasında öylece duruyordu. Ağır adımlarla birbirlerine doğru yürüdüler. Yan yana geldiklerinde Tilya ne yapacağını bilemez bir halde gözlerini kırpıştırıp, dudaklarını kemirirken Bulut kızı kendine çekip öpmeye başladı. Bu öyle bir öpücüktü ki günlerce susuz kalmış bir adamın kana kana su içmesi, dakikalarca nefessiz kalmış bir canlının temiz havaya kavuşması gibi...
🌧
​Sokak lambasının altında, sabaha karşı bir saatte, çıplak ayak ve kana bulanmış bir yüzle hiçbir şeyi umursamadan uzun uzun öptüler birbirlerini. Tutkuları dinmeye başlayınca yavaş yavaş çözüldü dudakları. Bulut kızın sırılsıklam olmuş saçlarını okşadı. Tilya parmaklarını adamın yaralarında gezdiriyordu. "Benim en sevdiğim masal Rapunzel'di." Diye söze başlamıştı Bulut kısık bir sesle. Genç kız gülümsedi. "O masalı okuduğum ilk günden beri hayalimdeki kadın hep böyle güzel saçlara sahip, tıpkı o kitaptaki çizim gibi yeşil gözleri olan böyle güzel bir kadındı. Kader işte buldum Rapunzelimi." Tilya şimdi alelade gülüyordu. "Ama masal bu ya benim rapunzelim düşman ülkenin düşman kralının kızıymış meğer." Kızın gülüşü donmuştu yüzünde. "Çok isterdim beyaz atıma atıp gidebilmeyi seni masallardaki gibi... ama yapamam... yapamayız. Bu bir masal değil." Dedi Bulut gözünün kenarından bir damla yaş süzülmüştü. "Bulut..." diye fısıldadı kız. "Yol yakınken vazgeçmek en doğrusu. Ben korkak bir adam değilim kendim için değil endişem. Ama seni solduramam. Buna cesaret edemem. Daha ne ile mücadele ettiğimi bile bilmeden..." derken sözünü kesti kız "Bilmeden harcama beni." Diyerek. Bulut yüzünü okşadı kızın. "Biliyorum. " diye fısıldadı Bulut. Alnını kızın alnına yaslamıştı. "Bulut yapma..." diye inledi Tilya. Adam kızın alnına bir öpücük kondurup geri çekildi "Hayatını mahvedemem. Ben alışırım ama sen... güçlü bir kadınsın evet yapamazsın da demiyorum ama... Hoşça kal." Deyip arabasına doğru yürüdü Bulut. "Ya hayatım sana bağlıysa?" diye bağırdı kız arkasından aynı anda bir şimşek aydınlatmıştı her yeri. "Ya benim hayatım sana bağlıysa Bulut Koçoğlu?" diye bağırdı yeniden kız ama aynı anda duyulan korkunç bir gök gürültüsü sesini bastırmıştı...
🌧
1 Ay Önce
​Tilya Bozbey malikanesindeki odasında sırt üstü yatmış tavanı izliyordu. Öğrendiği gerçek darmadağınık etmişti kızı. Günlerdir odadan çıkmamış yememiş içmemiş perişan bir haldeydi. Odanın kapısı açılınca "Yemeyeceğim. Çıkın dışarı!" diye bağırdı kim olduğuna bile bakmadan. "Yemezsen yeme kocaman kızsın bizim söylememiz gerekmez yemek yemeni." Diyerek İskender girince içeri gözlerini devirip yatağın üzerinde bağdaş kurup oturduktan sonra "Ne oldu? Bana bir diyeceğin mi var?" diye sordu Tilya. İskender büyük odanın bir duvarını komple kaplayan kitaplığın önünde gezinirken "Beklediğin şeyi söylemeyeceğim lakin bir anlaşma yapmaya ateş kes imzalamaya geldim." Dedi kıza bakmadan. Tilya güldü "Peki ama önce benim sana bir sorum var." Derken parmakları ile oynuyordu. "Dinliyorum." Dedi İskender bir kitap çekip incelerken. "Handan annem değil... miş ya... inan buna şaşırmadım biliyor musun? İçimden o kadına karşı o kutsal ilahi sevgi hiç gelmedi. Belli ki oda kendi çıkarları için susup kabul etti beni gerçi ne kadar kabul gördüğüm de belli ama... Sen.. İskender Bozbey sen gerçekten benim babam mısın?" adam böyle bir soru beklemiyordu. Yaklaşık iki üç ay kadar önce öğrenmişti Tilya Handan'ın öz annesi olmadığını. O günden beri ailesine karşı gizlediği bütün duyguları açığa çıkmış resmen savaş açmıştı hepsine. Tabi kendi çapında. Babası gibi bir adamdan kaçmak zordu, babası gibi bir adamı üzmekte zordu ama şimdilik yapabildiği sadece düzene karşı gelmek hırçınlığını adamın yüzüne yüzüne akıtabilmekti. "Senin neyin olduğumu kalbinde hissediyorsun Tilya. Anlamsız bir soru bu." Derken kitabı rafına geri koyuyordu. "Ben kaç yaşımdayım İskender Bey?" diye sordu kız. Adamın içinde bir yer sızlamıştı bir an. Tilya gerçekten hayatta değer verdiği tek insandı belki de. Ona bile kendini sevdirememiş olması canını acıtıyordu. "Yirmi beş mi?" diye sorarken kıza bakmıyor hala kitaplarla ilgileniyordu, üstelik sesinde tek bir duygu yoktu.
🌧
Kız güldü "İnsan hatasını ne zaman yaptı onu bari bilir." Derken bacaklarını yataktan sarkıtmıştı. İskender bey kızının yirmi sekizinde olduğunu tabi ki biliyordu. Şuan sadece Tilya'ya istediğini verebilmek için öyle bir cevap vermişti. "Hadi teklifi duyalım." Dedi kız sabırsızca. Bu konuşmanın bir an önce bitmesini istiyordu. Adam gelip yatağın karşısındaki tekli koltuğa oturdu. ceketinin düğmesini açıp bacak bacak üstüne attı. Karşısında kızı vardı ama o sanki çok önemli bir iş görüşmesi yapacakmış gibi bir edadaydı. "Özgürlüğünü istiyordun, pekala şimdilik en azından bildiğim onayladığım bir yerde kendi evine çıkabilirsin. Stajını tamamlayamamıştın, yine benim onayladığım bir yerde eğitimini tamamlamak için ne gerekiyorsa yapabilirsin. Normal insanlar gibi olmak istiyordun buyur sahne senin yaşa yaşayabildiğin kadar." Diye sıralayınca Tilya ne diyeceğini bilemedi bir süre ardından "Annem? Annemin kim olduğunu nerede olduğunu bilmek istiyorum." Diye ekledi. "Hahhh evet bir de o konu var. Sana annenin kim olduğunu ve nerede ne yaptığını da söyleyeceğim." Dedi İskender. Kızın yüzünde inanamaz bir ifade vardı "Ciddi misin?" diye kekeledi. "Gayet ciddiyim. Ben bir iş adamıyım Tilya. Ülkenin en akıllı en başarılı adamlarından biriyim. Pazarlık yapmayı iyi bilirim çıkar sağlayacağım yere iyi sunum yapmayı da. Yani deyim yerindeyse kaz gelecek yerden tavuk esirgemem." Derken kibirliydi İskender. Kız güldü "Tabi ya. Karşılığı var. Ne istiyorsun?" diye sordu sinirle. "Şimdi sen bu adamı sevmiyorsun değil mi kızım?" derken kendini işaret etmişti İskender. Kız cevap vermedi. "Beni bu adama dönüştüren kişilerden intikamımı almama yardım etmeni istiyorum." Deyince "Benden mi?" diye sordu Tilya şaşkınca. "Evet güzel kızım senden. Her ne kadar istemesen de sevmesen de sen benim kızımsın. Çocuklarım içinde bana en çok benzeyen sensin. Madem senin de kendi hayatın için isteklerin var karşılıklı anlaşalım." Bir süre sessiz kaldı ikisi de ardından "Ne yapacağım peki?" diye sordu Tilya ayağa kalkmış odanın içinde dolanıyordu şimdi. "Dedim ya intikamımı almama yardım edeceksin." Dedi İskender ses tonu o kadar sakindi ki kızı delirtiyordu. "Onu anladım da nasıl?" diye sordu. "Aşkla." Demişti İskender. Kız güldü "Benimle dalga mı geçiyorsun?" diyerek. "Az önce dedim ya beni bu hale getirenlerden diye. Ben bu hale aşk yüzünden geldim. Benim kalbimi taşa çeviren, bana hata yaptıran aşktı. Şimdi can düşmanımdan bizde aşk ile intikam alacağız. Tecrübe ile sabit." Derken ayağa kalkmıştı İskender.
🌧
"Eşref Koçoğlu ismini duydun mu?" diye sordu kızın karşısında durup. Tilya olumlu anlamda salladı kafasını. Sonuç itibariyle yirmi sekiz yıldır İskender Bozbey ile yaşıyordu. Hasımları veya dostları kimdir en azından kulak aşinalığı vardı. "Peki ya Bulut Koçoğlu?" deyince bu defa olumsuz anlamda sallamıştı. "Güzeeeel... Ödevin Bulut Koçoğlu güzel kızım. Özgürlüğünün anahtarı Bulut Koçoğlu... Annenin adresi Bulut Koçoğlu." Demişti adam. Ardından kısa süre içinde Tilya evden ayrılmış Pars'ın ayarladığı eve taşınmıştı. İskender aralarındaki anlaşmadan kimseye söz etmemesini özellikle tembihlediğinden Pars kardeşi adına mutluydu. Uzun süredir Koçoğlu ailesini gözetleyen İskender Bulut'un da hukuk okuduğunu öğrenince karar vermişti bu plana. Hukuk büroları minimum iki stajlık yer açmakla yükümlüydüler. Bulut'u yanına alabilmek için staj kadrosu açmıştı Akif ki bu işlerle vakit kaybedecek bir avukatta değildi. İskender Akif'in kadrosunda yer olduğunu öğrenince sevinçten havalara uçmuş hemen Tilya'ya yakın civardan bir ev ayarlatmıştı. Böylece dönem ortasında adres dolayısıyla staj yeri değişimi yapabilecekti kız. Her şey kusursuz ilerlemişti.  İskender Maddi anlamda yıkabilirdi Eşref'i ama onun isteği maneviyattı. Kırk iki yıl evvel olanlardan da hala Eşref'i sorumlu tutuyordu. O olmasa Nalan ile mutlu olacağına inandırmıştı kendini. Yıllarca ailesine sızmaya çalışmış bir türlü başarılı olamamıştı. Şimdi elinde ucu belirsiz bir planı vardı ama denemeye değerdi. İskender Bozbey planının dezavantajlarını da hesaplamıştı elbette. Kendisinin de dediği gibi o çok akıllı bir adamdı. Planının ters tepmesine karşı kozları hazırdı. Tilya'nın içinde kendisine benzeyen bir yanı olduğunu çok iyi biliyordu. Günün birinde oğulları bir yana kurduğu bu imparatorluğu Tilya idare edecekti bundan emindi. Asi kızını böylesine riskli bir planın içine atarken duyguların bu kadar çabuk devreye girebileceğini tabi ki tahmin etmemişti ama hesaba katmadığı bir şey de değildi.
🌧
Günümüz
Şirketteki son görüşmelerinde "Bana Koçoğlu ailesini ver sana hayatını vereyim." Demişti İskender kıza. Çakan şimşeklerin altında uzaklaşan aracın arkasından bakan Tilya'nın kulağında adamın bu cümlesi çınlıyordu. Bana Koçoğlu ailesini ver sana hayatını vereyim...
🌸🌸🌸
-Herkse Merhaba. Sormak istediğiniz bir şey olursa yorumlara bekliyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim 🙏

Çıkmaz (Bulut ve Tilya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin