25.10.1997

192 24 167
                                    

25.10.1997

-Sevgili günlük,
Nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum... yani ne diyeceğim, dün gece hayallerimdeki adamla mükemmel bir gece geçirdim mi? Tanrım bu çok utanç verici!-

...

yeşilli genç yüzüne vuran güneş ışığı ile dudaklarını birbirine bastırmış, ellerini doladığı yorganı yüzüne kadar çekmişti sinirle homurdanırken. yüzüne güneş gelmesin diye bedenini öbür tarafa çevridiği sırada gözlerini açmış, karşısındaki manzarayı görmesiyle bedeni olduğu yerde kalmıştı.

...

-Bunu yaptığıma inanmayı reddediyorum...-

...

melezin yüzünü görmesiyle birkaç saniye ne olduğunu hatırlamaya çalışmış, hatırladığı sırada ise hızla kalkıp oturma pozisyonuna geçmişti. birkaç saniye boyunca boş bir ifadeyle duvarı izlemiş, ardından ise hızla bacaklarını yataktan aşağı sarkıtmıştı.

...

-Çok salaksın izuku... hani söz vermiştin kendine, sonrasında ne getireceğini düşünmediğin şeyleri yapmayacağın konusunda... şimdi ne yapacaksın. ah Tanrım nefret ediyorum bundan.-

...

ağrıyan bedenini önemsemeden yerden aldığı iç çamaşırını çillerle dolu bacaklarından geçirmişti yavaş hareketler ile. içten içe ne yapacağını düşünürken tüm düşünceleri birbirine karışmış, titreyen bedeni ise sinirle üstünü giyinmeye çalışmaya devam ediyordu. kendine demediği küfür bırakmamıştı... melezle arasının bozulmasını istemediği için ağlamaya başladığını dudağına dolan tuzlu su ile fark etmişti yeşilli genç. o sırada duyduğu kalın ve yeni uyandığı belli olan ses ile kafasını arkasına çevirmiş, melezi görmesiyle dudaklarını birbirine bastırmıştı. "benden nefret ediyor musun?" söylediği birkaç kelime yeşillinin zihnine saplanıp kalırken ne diyeceğini düşünmüş, ancak hiçbir şey bulamayınca sinirle kendine sövmeye başlamıştı. o sırada todoroki parmağı arasına aldığı yorganı sinirle sıkmış, oturma pozisyonda olduğu için yüzünün önünü kapatan saçlarını geriye ittirmişti. "benden nefret ediyor musun izuku?" kelimeler boğazına dizilmişti yeşilli olanın. dudaklarını ısırmış, parmaklarını çıplak karnının etrafına dolamıştı. o sırada todoroki sinirli ve bir o kadar da mahçup bir ses tonuyla konuşmaya devam etmişti. "üzgünüm ben, sanırım kendim istediğim için seninde isteyebileceğini düşündüm."

"shoto."

"hayır, hayır. sorun değil biliyorum benim suçum. salakça davrandım ve ah... nefret ediyorum bundan. birden ne olduğunu bilmiyorum. sanki her şey sustu ve tek duyduğum şey... üzgünüm. yemin ederim böyle olsun istemedim." elini alnına yaslamış, sinirden aklına gelmeyen kelimeler ile derin bir nefes almıştı. "dinle bu senin suçun değil."

"evet öyle. en başından seni buraya çağırmasaydım. bunların hiçbiri yaşanmayacaktı."

"bunu isteyen bendim. senin durmanı engelleyen kişi de bendim. herşeyin suçlusu bendim senin hiçbir suçun yok shoto yemin ederim."

"benden nefret ediyor musun?"

"hayır. hayır etmiyorum."

"bunlar hiç gerçekleşmemiş olsun mu isterdin?" yeşilli genç duyduğu şeye cevap aramış, ancak bulamayınca kafasını eğmişti. "bilmiyorum. hiçbir şeyi bilmiyorum. korkmaya başladım."

"neyden?"

"bütün bu bilinmezlikten. şimdi ne olacağını kestiremiyorum. ne yaparsam en iyi çözüm yoluna ulaşırım bulamıyorum. eskiden neyi düşünürsem düşüneyim bir çözüm yoluna varırdım, zor yada kolay... ama şimdi aklıma hiçbir şey gelmiyor." dolmaya başlayan gözleri ile bacaklarını tekrar yatağa çıkarmış, kafasını dizlerine yaslamıştı. "ve işin kötü yanı ne zaman yanımda olsan aynı şey yaşanıp duruyor. ne zaman seni düşünsem yada ne zaman senin yanında dursam sürekli böyle oluyor. senin yanındayken yapacağım şeylerin nasıl sonuçlar doğuracağını tahmin edemiyorum shoto... ve bu beni çok korkutuyor. artık ne yapacağımı bilemiyorum-" o sırada sözünü bölen şey bacaklarına dolanan kollarını tutup yüzünün önünü açan melez olmuştu. kafasını kaldırıp yüzüne baktığı sırada buğulanmış gözlerini görmesiyle bakışları onun çift renk gözlerine, hemen ardındansa her zamanki gibi onu sakinleştirebilmek için birkaç kelimenin döküleceği dudaklarına kaymıştı. "biraz hava almak için çıkmaya ne dersin? sanırım ikimizde zor bir gün geçiriyoruz..."

02.09.1997-tododekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin