"Evet sayın seyirciler. Tüm Türkiye'nin konuştuğu, özellikle ona taktıkları ismle bilinen "Kebabcı" hala yakalanamadı. Türkiye'ye, özelliklede Manisa'ya korku salan bu cani katilin kimliği henüz belirlenemedi. Polisler dün gece yaptığı operasyonda şans eseri olarak Kebabcı'nın işlediği yeni bir cinayetle karşılaştı. Katilimiz 2 kişiyi şişlere geçirmişti."
Televizyonun kumandasına uzanıp televizyonu kapattım. Ev derin bir sessizliğe gömüldüğünde koltuktan kalkıp mutfağa ilerledim. Küçük buzdolabının kapağını açıp kahvaltılık bölümündeki önceden hazırladığım sandiviçi aldım. Yorgundum. Üniversite için ailemden ayrılmıştım. Ama gele gele ünlü bir katilin yaşadığı şehre taşınmıştım. Sandiviçimden büyük bir dilim aldım. Küçük dairemin balkonuna geçtim. Hafiften yağmur yağıyordu. Sokak lambasının ışığı yansıyordu damlalara. Manisa'nın kış havasını içime çektim. Soğuk yüzünden sanki yüzüme binlerce iğne batırıyorlar gibi hissediyordum. Hava yenice kararmış ve sokak lambaları yanmıştı. Üzerimdeki hırkayı sıkıca üzerime sardım. Sandiviçin son parçalarını ağzıma attım. Ayağımdaki ev ayakkabılarıma karşı hala donuyordu ayaklarım. Birkaç dakika balkondan sokağı izledim. yaşlı teyzeler gün boyu dedikodu etmiş, şimdide "günahlarını almayalım." deyip evlerine dönüyorlardı. Bir anne kızgın sesiyle sokağa doğru bağırdı.
"ALİ! LEN GEL İÇERİ ARTIK! HAVA KARARDI!" diye bağırdı. Derin bir nefes alıp arkamı döndüm. İçeri geçtim. Oturma odasından geçip kendi yatak odama geçtim. Kapıda durup şöyle bir dağınık odama baktım. Bir yandan toparlamak istiyor, diğer yandan 'üniversite öğrencisiyim sonuçta' deyip telkin ediyordum kemdimi. Tanınan bir şirkette stajyerdim. Ama daha sonrasında orada çalışabilirdim. Şimdilik reklamlar, afişler ve posterler hazırlıyordum.
Çalışma masama ilerleyip bilgisayarımı açtım. Daha bitmemiş ola