Sabah uyandı...
Yanağına esen tuhaf bir esintiyle önce bir irkildi. Bu yaz ayının en sıcak gününde böyle soğuk bir esintiyle karşılaşmayacağını uykudan afyonu patlamadan önce bile sezmişti. Çapaklı gözünü esen tarafa, pencereye doğru çevirdiğinde gökyüzünü kaplayan o kara bulutları fark etti. Ve o bulutlar...Bulutlar çocukluk zamanlarındaki gibi beyaz pamuk tarlalarını hatırlatmıyor, daha çok kızgın anne ve babasının birbirleriyle olan kavgalarından aradaki gerilimi hatırlatırcasına birbiri içerisine karışıyordu. Tam bu anda "Dünya'nın başka bir ucunda gelişen benzer bir olayı gözlemleyen benim gibi kim vardır?" sorusunu düşündü. Ya O bakar mıydı aynı manzaraya ve hayatlarında çokça benzerlikleri olan bu iki beden, kavga etmeye başlayan bulutların arasında birbirlerini düşünüp, ne koşullarda olurlarsa olsunlar verdikleri yemini mi gerçekleştiriyorlardı? Bu fikri düşündü.
Çocukluğundan bu yana bütün utanışlarına tanık bir kadın ve onun uzakta olması, içindeki gizemli bahçenin anahtarını kaybetmiş hissi yaratmış, içine oldukça kapanan bir bünye olmuştu ve O buralardan uzaktaydı.
Onun uzaklara gidişi, yolculukları ve vedalaşmaları sevmeyen bir adamın hasretli göz yaşlarını biriktirdi kendi içinde. Erkekliğe ilk adım attığı gün, işlemi yapan doktor bozması sünnetçinin "Artık erkek oldun ve erkekler ağlamaz!" ihtarına inat göz yaşlarını izlediği kara bulutlardan önce dökmeye başladı. Yeni uyandığı yatağın buruşmuş çarşafları göz yaşından dökülen ilk damlalarla nemlendi sonra da aynı noktaya düşen damlaların belirgin izleri belirdi yatakta ve o kareyi görünce aklına birlikte geçirdikleri ve uyku sonrası şekerlemelerde birbirlerinin yüzlerini izledikleri o sahneler geldi.
Bir nisan sabahında günün sıcak ya da soğuk olacağını göstermediği, tam gülücüklerden dünyaya nem katıldığı anda, yağan yağmurun ıslattığı bedenler gibi; özünde sıcak, samimi ve bir o kadar ıslak teller... Birbirinden çok uzaktaydı.
Aynı yer kürenin çocukları olarak, birbirimizin midelerine kelebekler yerleştirin, ayaklarımızı yerden kesen bu kelebekler için koza olur onları büyütür, üç günlük dünyanın düşmanlarından kendimizi uzaklaştırırdık.
Zaman dediğimiz kavramın farkına çok Einstein'ın çıkardığı dili görüp gittiyse üniversitede değil de annem öldüğünde farkettim... Ve o günden sonra da uzakta duran bedenime, Aysel'e, ulaşmak için başka bir kara bulut bekledim. Çünkü bilirdim... Aysel'de benim gibi aynı kara bulutlardan korkar ve beni düşünürdü... Düşünmeliydi.. O vardı... Evet evet vardı! Ve de düşünüyor olmalıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzaktakilere Kara Bulutlar Yön Verir
Short StorySabah uyandı... Yanağına esen tuhaf bir esintiyle önce bir irkildi. Bu yaz ayının en sıcak gününde böyle soğuk bir esintiyle karşılaşmayacağını uykudan afyonu patlamadan önce bile sezmişti. Çapaklı gözünü esen tarafa, pencereye doğru çevirdiğinde g...