yıldıza basıp yorum yapmayı unutmayın ağlarım 😭💖
efe: kwşum
gwlecek mşsin
kartal: siktir amına koyayım|
yine başlıyoruz|
hayır, komiser
gelmeyeceğim
efe: ama swni özlrdim
kartal: ne zaman götünle içmeyi bırakacaksın|
yine mi içtin sen
efe: evrt
kartal: iyi, içmene devam et
efe: swnde gel
birliktr icwlim
kartal: gelemem komiser
ben senin dengin değilim unuttun mu|
efe: paran ypksa ben oderim
dert etme
kartal: tek sorun paraydı zaten beynini siktiğim|
param var komiser
asıl senin oldu da paran yetmedi falan bana yaz
aa dur ya da
rozetini kullan
nasılsa beni kurtarmak dışında her sikimde kullanıyorsun o rozeti
efe: sen bsna kızgın mısın
kartal: bir anlaşma yapalım
sen bana yazma, ben de kızgın olmayayım
anlaştık mı komiser
efe arıyor...
aramayı yanıtladınız.
"ben sana bana yazma, kızgın olmayayım demedim mi komiser?"
telefonun ucundan küçük bir hıçkırık sesi duydu kartal. efe, haddinden fazla içtiğinde ara sıra hıçkırır, yanaklarına kırmızılıklar çökerdi. görüntüsünü tahmin etmek zor değildi bu yüzden. kartal istemsizce tebessüm etti. hep böyle olurdu; efe'yi düşünürken sürekli tebessüm eder, yine de o tebessümü karşı karşıyalarken yapamazdı.
"yazmadım ki, aradım."
efe'nin savunmasıyla kartal kıkırdadı.
"hadi ya, böyle mi kandıracaksın beni komiser?"
bir hıçkırık sesi daha duyuldu.
"ben seni çoktan kandırmadım mı kuşum?"
efe'nin kelimeleri tam telaffuz edemiyor oluşu kartal'ın ciddiyetini bozuyordu. alışmıştı artık, efe'nin içip içip sabahın bir körü mesaj atıp aramalarına. kaç kere engellese, sert çıkışsa da pek işe yaramamıştı. ayrılıklarının ikinci ayından beri böyleydi efe. katillere, hırsızlara, çete liderlerine, hatta kendi amirine bile gösterdiği cesareti, konu aşka gelince bir şişelikti.
"kandırdın, komiser. kandırdın. sonra da ben ayıldım ve ayrıldık."
"hayır, ayılmadın! sen hâlâ aynı haldesin, kartal! benim kuşumsun. hatırlamıyor musun? herkese kartalsın, bana kuş. unuttun mu? biz ayrılamayız."
"artık herkese karşı kuş, sana karşı da kartalım o zaman. kapandı mı mevzu? saat sabahın dördü ve uykumu bölmekten başka bir sikime yaramıyorsun."
efe'nin öğürme sesleri kartal'ın kulağını doldurduğunda yüzünü buruşturdu iğrenircesine. pislik herif diyerek geçirdi içinden.
"k-kartal, ben galiba kustum."
"duydum, pislik herif. bir de marifetmiş gibi söylüyor!"
"yanıma gelip elimi yüzümü yıkamama yardım eder misin?"
kartal kıkırdadı.
"oradan bakılınca bebek bakıcısı falan gibi mi görünüyorum?"
iç çekti efe.
"bakamıyorum ki kuşum, bakamıyorum sana. gel öyle olup olmadığını söyleyeyim."
kartal sustu. cevap veremedi. dudakları aralandı aralanmasına ama, boğazında düğümlendi kelimelerin her biri. ne söyleyebilirdi? boka dönmüş ilişkilerini nasıl savunabilirdi? yanına nasıl gidebilirdi?
"neden susuyorsun? kustum diye mi? özür dilerim kuşum, bir daha kusmam."
başını iki yana salladı kartal.
"he amına koyayım, kustun diye. ama ilişkimizin içine kustun diye."
bu sefer yüzünü buruşturan taraf efe olmuştu.
"o zaman bir daha sevgili olalım ve bu sefer kusmayayım."
geri zekalı diyerek geçirdi içinden kartal. efe'nin sabah bu konuşmaları hatırlamayacağından o kadar emindi ki... bir kere olsun hatırlasın isterdi.
"saçmalayıp durma efe, kapat artık telefonu."
başını, kartal'ın göremeyeceğini bile bile hızlıca iki yana salladı efe.
"hayır, kapatma! sana çok önemli bir şey soracağım."
gözlerini devirdi kartal. yine saçmalayacağından adı gibi emindi. bu yüzden geçiştirircesine konuştu.
"sor, komiser. kapatacağım."
efe, sarhoşluğun getirdiği etkinin her zamankinden daha çok içindeydi çünkü tek şişe değil, iki şişe bitirmiş ve üstüne üç kutu bira içmişti. dürüsttü.
"beni artık sevmiyor musun?"
kartal sustu. seviyorum diyemedi. her şeyi söyleyebilir, her hakareti edebilirdi ama seviyorum demek, kartal'a ilk defa bu kadar zor gelmişti.
telefonu kapattı. efe'nin attığı son mesaja baktı.
efe: seviyorsun
UMARIM KURGUYU ANLAMIŞSINIZDIR!! GENEL OLARAK BÖYLE GİDECEK NASILDI!