Elindeki kan lekeli mektup sevgilisinin onun için olan son sözleri, son bekleyişiydi. Ne kadar acıtacak olsa da canını okumak zorundaydı som defa benliğini hissederek.
Çiçek kokulu sevgilim, hep böyle seslenirdi melek olmuş sevgilisi ona. İlk açıldığı gün böyle seslendi, ilk kavgalarından sonra. Hep ilklerinde böyle seslendi, şimdi ise son mektubunda. Akan gözyaşları kalbinin yükünü atmak ister gibi daha da hızlandı, nefes almak daha da zor bir hal aldı o an. Her şeye rağmen devam etti okumaya, aşkına ihanet etmeyerek.Çiçek kokulu sevgilim,
Sevgilim, umarım iyisindir. Içimde garip bir his var, belki sana mektubun sonunda söyleyeceğim şeyden dolayıdır. Sakin ol, meraklandığını biliyorum ancak bu bir sürpriz!
Öncelikle bana bir söz vermeni istiyorum. Eğer ben ölürsem, hayatını yaşamaya devam et. Yeni aşklara yelken aç, gül her şeye inat. Pes etme, umutsuzluğa kapılıp mutlu etme bu acımasız hayatı. Kırlarda dolaş, bir ağacın gövdesine yaslanıp kitap oku beraber yaptığımız gibi, geceleri yıldızlara bakıp seni oradan izlediğimi unutma. Ve kendini ne zaman yalnız ve çaresiz hissedersen, gözlerini kapat sevgilim. Benim sesimi hatırla ve sana yön versin yarınlar adına. Ruhum koruyucun olur, korur seni bütün kötülüklerden.Lee kapattı gözlerini, düşündü sevgilisinin sesini. Sanki gerçekten yanındaymış gibi ona "buradayım sevgilim, yanındayım" dediğini ardından sarıldığını hissetti. Bu hissin arkasindan ise koca bir hiçlik ve soğukluk. Kapattığı gözlerini açıp buruk bir gülümseyle okumaya devam etti mektubu;
Biliyorum, ölürsem eğer çok kızarsın bana, ancak sevgilim dediklerimi yapmayı es geçme, olur mu? Eğer dersen neden yazdın bana bunları diye sorarsan eğer, olurda ruhum ayrılırsa bedenimden seni yalnız ve bir başına bıraktığımı düşünüp kızma bana diyedir. Şimdi geldik sürprizime, sevgilim cephe bu sıralar durgun ve bu yuzden yanına gelebilirim. Kokunu o kadar özledim ki çiçek kokulu sevgilim, anlatamam sana. Burnumda tüter kokun bu barut kokusunun arkasından. Eğer son kez sarılamadan ayrılırsam bu dünyadan, yeminim olsun affetmem kendimi. Çok çok özledim seni, kokunu, benliğini, her şeyini. Ve unutma sevgilim, bu dünya fazla küçük bizim aşkımız için. Gece ve gündüzün buluştuğu güne kadar, elveda.
Kahraman subayın Hwang Hyunjin
23 Haziran 1952
Biten mektupla beraber bütün gücünün de bittiğini hissetti yaşayan. Ölmek için oldukça genç bir ruh, bu acıları çekmek için fazla naif bir vücut. Elindeki mektuptaki kan lekesi çarptı tekrar gözüne, dokunurken bile canının acımasından korktuğu bedende acımasızca giren bir kurşundan dolayı olan bu kan lekesi, sanki bütün gerçekleri belli etmek ister gibi bulaşmıştı mektuba.
Lee, üstüne giymiş olduğu sevgilisinin üstünü kokladı tekrardan, kokusu da uçup gitmişti bu dünyadan. Baktı son kez çoban yıldızına, çoban yıldızı belli etti kendini tekrardan. Kapattı gözlerini ruhu yıpranmış olan çocuk, düşledi subayın sesini, sevgisini, mektupta yazanları hissetti. Hwang'ın ruhu soğuktan korumak istedi sevdiğini, sardı sıkı sıkı kalbi atanın bedenini.
"Bizim sevgimizi kıskandı 1952, ayırdı bizi sonsuzlukta. Buluşuruz ancak sevgilim dediğin gibi gece ve gündüzün buluştuğu gün. Elveda, elveda sana da."
final, yani ne diyebilirim bilmiyorum pek umarım beğenmişsinizdir. diğer kurgularımda görüşürüz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1950, hyunlix
Fanficher gün bekler ay ışığının altında bir mektup daha 100921-161121 angst, by @derastra