Düşman ele geçirir ruhunu

203 47 14
                                    

Bitmiş çatışma, o ruhu aldıktan sonra. Alıp götürmüş evine, evinden yıldızlara. Yıldızlar selamlamış saygıyla subayın genç ruhunu, ruhu saygıyla süzülmüş arkasında bıraktığı cansız bedene son kez bakarak.
Son mermi atıldıktan sonra ölmek için genç bedenin yanına koşmuş Lee, kabullenmek istememiş bunu. Gövdesi kanlar içindeki bedene sarılarak konuşmaya başladı;

"Hadi kalk temizle gövdeni, eline al silahını. Subay dediğin böyle midir? Bırakır mı cephesini, yurdunu, sevdiklerini? Gider mi kalbindeki kurşunla? Pes eder mi bu kadar kolay? Düşünmez mi geride bıraktıklarını? Söyle lütfen, hadi!. Hiç kimsesi olmadan mı bırakacaksın biricik sevgilini? Taze yağmur kokusunu almadan, temiz havayı  soluyamadan birakamam seni. Sevgiline yazdığın mektubu veremem ben, lütfen kalk. Ayaklarının altından kayıp gitmesine izin verme bu yarımlanmamış hayatın."

Sarstı ardından yerdeki cansız bedeni, hıçkırarak ağlamaya başladı, devam etti ağlayışlarının arkasından

"Zamanın varsa eğer hala ruhunu tutabilecek, düşün geride bıraktıklarını. Nasıl gidebilirsin tek bir lanet kurşunla? Savaş almasın seni sevgilinden, tut sözünü. Ne kadar üzülür sevgilin düşünsene? Hem erkek adam tutar sözünü yapmaz böyle. Kalplerimizi adadığımız insanları hani bırakamadın sen bu şekilde? Ciğerlerine doldur bu barut kokusunu, kirli havayı. Kaldır göğüsünü, temizle kanını. Sevmezsin sen dökülmüş kanı. Lütfen.... kalk artık. Hadi al tekrardan nefes. Iyiyim ben de, tekrardan atışalım, sinir et beni. Yemin ederim kızmam sana, sadece lütfen tekrar atsın bu delik kalbin. Hadi..."

Arkadan başka bir asker bağırdı Lee'ye

"Düşman birlikleri gelmek üzere, gitmemiz lazım. Hadi!"

"Kalk Hyunjin, seni böyle görürlerse zarar görürsün. Canın yanar iyice. Ya ruhun da zarar görürse? Ya düşman ellerine düşersen? Naparsın o zaman? Kalk Hyunjin, kalk gidelim. Yatma böyle yerde nefes almadan, ruhunu teslim etmişcesine."

"Lee, gitmemis lazım. Bırak onu. Ölmüş o artık, bizimde mi girsin bedenimize binlerce kurşun?"

"O kalkmadan gidemem, ölmedi o. Sadece çok yoruldu."

"Üzgünüm, artık o edebi bir uykuda."

"Onun daha tamamlaması geren hayalleri var, sarması gereken bir kalp var. Uyuyamaz böyle sonsuza kadar."

"Lee, geliyorlar hadi"

"Özür dilerim Hyun, çok özür dilerim. Uyandıramadım seni, kurtaramadım ruhunu. Söz veriyorum sana, kollayacağım sevgilini. Elveda sonsuzluk üstüne, görüşürüz. Görüşürüz çoban yıldızı..."

Çoban yıldızı askerin cansız vücudunu gördükten sonra saatlerce ağladı başında, bekledi kalkmasını. Saatler sonra başka bir asker daha göründü uzaktan. Yürüdü yavaş yavaş yanlarına. Yerdeki bedeni görünce durdu ilk başta, ardından yere çöktü inanmazcasına. Sarstı yerdeki bedeni, uyanması için çabaladı saatler boyu. Kıpırdamadı yerdeki beden. Gözlerini çoban yıldızına dikti, çoban yıldızı gözyaşlarını düşürdü yeryüzüne sanki öldü dermiş gibi. Ağladılar o gün, o gece. Çabaladılar ruhu geri dönsün diye. Söndü ancak vücudundaki her ışık, karıştı toprağa, diğerlerinin göz yaşları altında...

 Söndü ancak vücudundaki her ışık, karıştı toprağa, diğerlerinin göz yaşları altında

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
1950, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin