bekliyorum seni bu yağmurlarda

206 53 53
                                    

Sevgili Subay Hwang Hyunjin;

Sevgilim, bu sana yazdığım bilmem kaçıncı mektup. Sanırım vaktin olmuyor yazmaya, sorun değil. Sana bir şey olmasin yeter. Duyduğuma göre cephe hararetlenmiş. Umarım gelmemiştir sana da bir kurşun. Ayrıca saklayamazsın benden bayım, değişim olacakmış askerlerin arasında, gelirsin sen de değil mi? Bekleyeceğim seni orada söz verdiğim gibi. Dururum ben sözümde aynı senin gibi. Umarım iyisindir oralarda sevgili Hwang, görüşmek üzere.

Çokça öpücük

Perin Lee Yongbok Felix

23 Haziran 1952

Kahraman Subay Hyun;

Haberlere göre dinmiş çatışma ancak hala alamadım senden mektup. Nedenini anlamış değilim ama hala bekliyorum bu tahtadan yapılmış çalışma masasında senin bir mektubunu, tekrardan nefes almamı sağlayacak mektubu. İyi olduğuna inanıyorum, yoğun olduğun ya da mektuplarının ulaşamadığını düşünüyorum (ki bu da bir ihtimal). Umudumu yitirmiyorum usanmadan beklemek için. Sevgim bu genç subaya her gün daha da artıyor, her gün daha da özlemle bekliyorum. Kokunuz burnunda tütüyor, ev sizsizlikten ağlıyor. Kalbim tüm varlığıyla koruyor seni, ama bu aralar çokça ağırlaştı kalbim. Anlayabilmiş değilim ancak üstünde cok düşünmüyorum. Yarım kalmış hayallerimizle bekliyorum sizi, sizin sevginizi, ruhunuzu.

tüm sevgim ile

Sevgiliniz Lee Yongbok Felix

3 Temmuz 1952

Hayallerimin prensi Hwnag;

Bayım, yazmayı düşünür müsünüz artık bana? Cidden endişelerim git gide artmaya başladı artık. Beni unuttuğunuzu düşüneceğim artık...
Umarım iyisindir rüyalarımı her gün süsleyen subay, umarım gelmemiştir başına bir şey, tutabilmişsindir bana verdiğin sözü şu ana kadar. Eğer tutabildiysen eğer, doldur ciğerlerine o kirli havayı ardından düşün yapmak istediğimiz şeyleri, umutlarımızı. Eğer tutamamış isen, şimdi es geçeceğim bu seçeneği. Herneyse, daha fazla yormayım seni subay. Kendine dikkat ve gelecek mektupta görüşmek üzere!

Sizi bekleyen bir aşık

14 Temmuz 1952

Düşlerini peşlediğim sevgilim;

Nerelerdesin sevgilim? Eskiden yazdığın mektuplara ve resimlerimize, anılarımıza bakıyorum durmadan. Gözlerim doluyor istemsizce. Yazdiklarima cevap alamayınca daha da endişeleniyorum elimde olmadan. Garip bir duygu ele geçiriyor durmadan bütün bedenimi. Seni kaybetmiş olmanın düşüncesi bile o kadar yoruyor ki bütün ruhumu, sanki bütün yıldızlar yanıp sönerken bir anda sanki hepsi anlaşmışcasına sönermiş ve bir daha yanmazmış gibi hissediyorum. Ruhum siper etmek istiyor bedenini her bir kurşundan, bombadan. İnsanlar şehit olmuş olabileceğini söylüyor sevgilim. Doğru değil bunlar, değil mi? Eğer doğruysa yeminim olsun dayanamam buna. Lanetler okurum bu vatana, bu topraklara.
Eğer ulaştıysa eline bu mektup lütfen hissettir bana kalbinin atışını.

Sevgiler,

Lee Yongbok

1 Ağustos 1952

Kayıp subayım;

Tatlım, nerelerdesin? İçimdeki umut sönüp yerini bırakıyor büyük bir umutsuzluğa. Bedenim kabruluyor hasretinle. Ruhum ise ağlıyor hıçkırarak, bekliyor senin ruhunu bir kafesin içinde. İnanmak istemiyorum ruhunun bir yıldız olduğuna ancak sevgilim hissedemiyorum artık kalbinin atışını. Sanırım koruyamamış sevgim bir askerin ruhunu. Şimdi içimdeki hasret ile daha da büyüyor ancak ne fayda. Sonu hüsran, başı yıldız.

Umutsuzluğa kapılmaya başlayan sevgilin

24 Ağustos 1952

Resimlerdeki sevgilim;

Çocukluk fotoğraflarımıza baktım, aşık bedenlerimizin yan yana olduğu fotoğraflara baktım. Gözlerimden yaşlar firar etti uzun bir süre, bana aldığın bileklik ve yüzükleri gördüm tekrardan, tekrardan taktım onları insanları umursamadan. Söz veririm sevgilim çıkarmayacağım onları hiçbir zaman. Ardından gözlerim savaşa gitmeden hemen önce çekilmiş fotoğrafa kaydı, sevgilim olağanüstüsün ve eğer bu yıllar kıskandıysa seni, lanetler olsun ona! Düşündüm sevgilim, ya bu seninle olan son fotoğrafım ise? Sence de çok erken değil mi bunun için, beni bırakıp gitmek için, 20'li yaşların için? Daha çocuk olan bu ruhun yaşamak ister dolu dolu, 1950' de başlayan bir savaş ise alır onun ruhunu... Sevgilim, umarım değildir bu böyle. Çocuk ruhumuz ve yaşlı, yorgun bedenlerimiz tekrar bir olur bu karanlık gecelerde.

Seni sonsuz yıllar beklemeye hazır olan Lee,

30 Ağustos 1952

Genç çocuk kalemini bıraktı masaya, derin bir iç çekti. Erkendi daha kaybetmek için onu, kabul edemezdi bunu. Ay ışığının vurduğu masasına koydu kafasını ardından her zaman yaptığı gibi ağlamaya başladı sanki kalbinin haykırışlarını yansıtırmışcasına.
Zordu bu yıllarda aşık olmak, ölümü beklemekti bir nevi. Ölüm ise ansızın gelirdi fakat takip edersi sizi her bir saniye, her bir adım. Bunu en iyi anlayan onlardı, özellikle delinmiş bir kalbin yaşadığına inanmak isteyen bir genç daha da iyi anlardı bunu. Haberi yoktu daha ancak anlardı elbet kalbi sevdiğinin yokluğunu, kalbinin artık atmadığını. Bu hayatta onları yoran bu oyun acımasız davranmaya devam ederdi elbet. Alırdı ruhunun bağlı olduğu ruhu, ardından bu şekilde onsuz yaşamasını isterdi. Gerçekleri kabul etmek istemezse eğer karşısına daha da yıpratan seyler koyardı. Bu şekilde yaşa derdi hep, sormazdı kalplerine ne istediklerini. Yıllar acımasızdı işte, kurşunlar ise alırdı aynı acımasızlığı ile.

Genç yavaş yavaş ayağa kalktı ve dolaba doğru ilerledi. Subay olan sevgilisinin bölümünü açtı, çıkarttı bir kıyafetini. Burnuna götürdü kokusunu tekrar alabilmek için ancak nafile. Ruhu ile beraber kokusu da gitmişti aylar önce yıldızlara...

felix daha ogrenmedigi icin duygusal degil ve diger bolumde mantik hatasi var duzeltmeye useniyorum usenmesem duzeltcem yani bb bide allah icin bu kitap bok yoluna girdi yani ama goruslerinizi merak ediyorum soylerseniz benim sifad cok mutlu olur ...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

felix daha ogrenmedigi icin duygusal degil ve diger bolumde mantik hatasi var duzeltmeye useniyorum usenmesem duzeltcem yani bb bide allah icin bu kitap bok yoluna girdi yani ama goruslerinizi merak ediyorum soylerseniz benim sifad cok mutlu olur o yuzden yani soylesykn tm?? bai

1950, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin