1 yıl önce
Sinirli bir şekilde telefonuma gelen mesaja bakıyordum. En yakınım dediğim kişi bana bunu yapıyor olamazdı. Ona sığındığım kişi, tüm ailemi kaybettiğimde bana kollarını açan tek kişi bana bunu yapamazdı.
Belki biri bana şaka yapıyordur diyerek tekrara elime aldım telefonu. Bilinmeyen bir numaradan video gelmişti. Sevgilim ve o, eve giriyorlardı. Sonrasında ise video bitiyordu. Ve bir fotoğraf gönderilmişti. O ikisi aynı yataktaydı. Titreyen ellerle telefonu kapattım. Ne yapacağımı düşünüyordum. O sırada telefonum tekrar titredi. Aynı numaradan bir adres gönderilmişti.
Arabanın anahtarını aldığım gibi gönderilen adrese gitmeye başladım. Gönderilen adres evime sadece 30 dakika uzaklıktaydı. Evin önüne geldiğimde sakin kalmaya çalışıyordum. Derin bir nefes alıp arabadan indim. Bahçeli bir evdi. Ön bahçesinde bir masa ve etrafında sandalyeler vardı. Evi kapatmak amacıyla bahçeye bir sürü ağaç ekilmişti muhtemelen. Kapıya doğru yürüdüm. Kapı tam kapanmamıştı. Sessizce içeri girdim. Duyduğum sesle içim kor gibi yanmaya başlamıştı. Şaka değildi.
Sesin geldiği odaya hızla yürüdüm. Şiddetle kapıyı açtığımda kafasını bana çevirmişti. O ise yatakta uzanıyordu. Yataktan çıkıp üzerini giyinmeye başlamıştı. Bir hışımla yanına gitmeye karar verdim. Sinirimi çıkarmak için suratına tokadı bastım. O an ağladığımı fark ettim. Gözlerimdeki yaşı silip göğsünü yumruklamaya başladım.
"Neden yaptın bunu, neden yaptın ki?"
Göğsüne vurduğum ellerimi yakalayıp durmamı sağladı. Hala ağlamaya devam ediyordum. Elini uzatıp gözümdeki yaşları silmeye yeltendi. Kafamı sağa çevirip bunu yapmasını engelledim. Tek eliyle tuttuğu ellerimi ondan kurtardım.
"Gece bir dinler misin güzelim?"
"Neyi dinleyeceğim Mert! Arkadaşımı nasıl ayarttığını mı? Yoksa beni nasıl kandırdığını mı? Gözümün önünde en yakınım dediğim ailem dediğim kişi ile." Kafamı sağa sola salladım. "Hiçbir şeye değmezmişsin."
Gözüm tekrardan yatağa kaydı. İrem yatağın üstündeki ince örtü ile üzerini kapatmaya çalışıyor bir yandan da ağlıyordu. Ona baktığımı hissetmiş olacak ki kafasını kaldırdı. "Gece ne olur ne dediyse inanma ona"
"Kes daha fazla iğrenç yalanlarınızı duymak istemiyorum." Arkamı dönüp kapıya doğru uzun ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. O sırada İrem beni kolumdan yakalayıp kendini çevirdi. "Gece ne olursun beni dinle. Hiçbir şey göründüğü gibi değil."
Sert bir şekilde kolumu onun elinden kurtardım. "Bunlar hep aynı yalanlar. Bir de sarhoştuk diyin tam olsun." Bakışlarımı Mert'e çevirdiğimde, o çoktan her şeyi kabul etmiş gibi oturup koltukta sigarasını içiyordu. Hiçbir şey demeden hızla evden ayrıldım. Arabaya doğru ilerlerken arkamdan İrem'in çağırışlarını duydum ama kulak asmadım.
Benim için İrem defteri çoktan kapanmıştı.
Arabaya binip gaza bastım. Gerçekten ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu. Şuan eve asla gidemezdim. Çünkü Mert'in ilk geleceği yer burası olurdu.
Bu yüzden direksiyonu sola kırdım ve şehirden bir haftalığına da olsa uzaklaşmaya karar verdim. Rahattım beni merak edebilecek, arayacak kimse yoktu. Sadece bir hafta her şey üstüne oturup düşünmek istiyordum. Ya da sadece bu olaylar bitene kadar uyumak.
Bu şehir anılarımla doluydu. Her caddesinde güldüğüm, ağladığım, içip yerlere kustuğum her sokağında birer anım gizliydi.
Şimdi ise sadece pişmanlık ve tiksinti getiriyordu. O anılar sırtıma bir yük gibi biniyor ve beni altında eziyordu.
Şimdilik kısa bir bölüm oldu ama affola.
Gece şimdi ne yapıcak?
Sizce mesajı atan kimdi ve neden atmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Ateşi
Teen FictionHayatımı yöneten iki duygu Pişmanlık... İntikam... Pişmanlık son bulduğunda ortada sadece alınacak bir intikam kalmıştı. İçimi ateş gibi kavuran pişmanlık, intikamla coşmuş bir şehri yakmıştı. ~17.11.21