İçinde bulunduğum durumu anlamakta zorluk çekiyordum ve zaman yetimi kaybetmeye başladığımı hissediyordum. Hangi ara bir sevgilisi olmuştu? Yoksa annem, benim canım annem zannettiğim kadar düşünmemiş miydi beni? Bir defa bile ne halde olduğum aklına gelmemiş miydi? Beni ve babamı unutup tüm o güzel anılarımızı unutup kendine, olduğu kişiyi dahi unutturacak yeni bir sayfa mı açmıştı? Olamazdı değil mi bu?
Kendimi adeta bir uçuruma itilmiş gibi hissediyordum. Düşmek üzereyken bir el tutmuştu beni. Yedi yıl boyunca o ele tutundum ben. O elden kuvvet aldım. Ne o eli bırakıp ölmeyi istedim. Ne de o ele biraz daha tutunup o uçurumdan kurtulmayı.
Araftaydım ben. Yaşam ile ölüm arası bir arafta. Yedi yıl boyunca tutunmuş olduğum annemin elini hissedemiyordum şimdi. Düşüyordum. Ölüme yaklaşıyordum her saniye ama korkmuyordum asla. Ölümün pençesini tenimde hissettiğim her an yeniden doğuyordum. Yeniden doğdukça güçleniyordum. Bu uçurumun dibinde cehennemi görecek olsam bile vazgeçmeyecektim çünkü inanıyordum ki annem hayatına başka bir adamı alsa bile bunun mantıklı bir açıklaması vardır ve bizi unutmuş olmaz. Yapmaz bunu bize.
Zihnimden geçen cümleler beni endişenin ve soruların derin havuzuna bırakmışken soğukkanlılığımı korumayı başardım ve ellili yaşlarının ortasında olan orta boylu kadın ağarmış saçlarının arasına karışmış olan gözlüğünü burun kemerine indirirken bizi daha dikkatli incelemeye başladı.
Ben de bu sırada gergin mimiklerimi daha da yumuşatmaya çalışarak konuşmaya başladım "Elbette ki haberim var durumdan fakat üstün körü anlatıp geçmişti ve sizin bildiğiniz kadarını da bize anlatmamıştı. O daha çok benden uzakta olduğu o günleri unutmak ve geleceğine bakmak istiyor. Diğer bir yandan annemi tanıdıysanız bilirsiniz kan kusar kızılcık şerbeti içtim der. Biz de onu bu kadar etkileyecek ne yaşamış olduğunu merak etsek de öğrenemiyoruz ve buna göre bir yol haritası oluşturamıyoruz kendimize. Oysa öğrensek anneme oldukça kötü şeyler yaşatan insanlar cezasız kalmaz. En ağır cezayı almaları için ve anneme yaşattıklarının bir başka bir kadına yaşatılmaması için savaşırız. Bunun için yardım eder misiniz bize? Söz veriyorum sadece aramızda kalır. Anneme bir şey anlatmam." Kadının gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Barın biraz arkamda olmasına rağmen çıkarlarım uğruna peş peşe söylediğim yalanları şaşkın bakışlarıyla dinlediğine emindim. Neyse ki kadın beni dinlemekten Barın'a odağını vermiyordu bile.
Nihayetinde kadın yeşil gözlerini benden alıp köşede duran ayakkabılara baktı ve söze başladı "Şiddet olayları artınca Armina'ya kaç defa söylemiştim oysaki. Ayrıl ondan. Polise git. Dava aç veya herhangi bir şey yap ama hiçbirinde de dinlemedi beni. Dinlemek istemedi. Ya kalbine söz geçirmeyeceğini düşündü ya da polise. Oğlum bu konu öyle hassas bir konu ki. " Duraksadı. Yanaklarından bir-iki damla yaş süzüldü ve o an anladım ki onun da yaşanmışlıkları, çektiği acılar vardı. Sonra bize döndü. " Size sonuna kadar yardım ederim. Bir an için bile olsa yardımımı esirgemem sizden. Hemcinsimi böyle bir konuda yanında olmak her şeyden önemli benim için."
Kadın gözyaşlarını silip yaşının getirdiği bir teyze tatlılığı ile gülümseyerek "Aceleniz yok ise buyurun içeri. Çay ikram edeyim size hem de bir yandan anlatırım olanları. " Barın'a bakarken Barın seçimi bana bıraktığını hissettiriyordu. Ben de "Tabi olur. " dediğimde eve geçtik.
Evin girişinde ceketlerimizi alırken "Bu arada adım Pınar. Sen Göksan olmalısın. Senin adın ne delikanlı?" diye sorarken Barın kendini tanıdıktan sonra Barın ile ben aynı anda "Tanıştığıma memnun oldum. " yanıtını verdiğimizde gülüştük. Kadın da bize dönüp "İllahi gençler siz de. Güldürüyorsunuz gerçekten insanı. " dedi ve kısa bir tanışmanın ardından bize göstermiş olduğu oturma odasına doğru yol aldık. Beyaz bir kapıyı açtıktan sonra krem ve beyaz renklerin ağırlıklı olarak kullanıldığı diklemesine plan bir odaya girdik.
![](https://img.wattpad.com/cover/279870888-288-k901985.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zincirleme Kıyametler
Подростковая литератураGöksan. Katilin bir eksiği, maktülün bir fazlası. Onu tanımlayan bu cümleyi tıpkı işlemediği bir cinayet üzerine atıldığı zamanki gibi kabul etti. Ve bu kabullenişinin ardından yedi yıl geçti, hiçbir şey aynı kalmadı,Göksan bile. Artık işlemediği bi...