"EREN ÖNE GEÇERSEN YEMİN EDİYORUM SIÇARIM AĞZINA"
"YARIŞ YAPIYORUZ AMINA KOYAYIM"
"EE?"
"ZATEN SENİ GEÇMEM GEREK GERIZEKALI"
"BANA NE ULAN PUŞT"
armin masanın altından ayağını uzatıp eren'in bacağına bir tekme attı, "GEBER"
eren, kürdanı elinden kaymasına rağmen şekeri kırmamayı başarmıştı. "hile, hah?" dedi. "şimdi siktim belanı armin efendi"
eren hızlıca şekli çıkarmaya çalışırken ayağa kalktı ve tabiri caizse götüyle armin'i devirdi. evet.
"eren, sıçtırtma ağzına."
"nadanı terk etmedin yaranı arzularsın."
"o benim lafım lan puşt!"
"hadi lan ordak düdük!"
"eren bu şekli çıkarıp götüne sokarım senin."
armin yere düşmüştü, düştüğü yerde şekeri çıkarmaya çalışırmen sağ bacağını havaya kaldırıp eren'i götünden sertçe itti. eren yine şekerini kurtarmıştı ancak mutfak dolabına çarpması kaçınılmazdı.
"ah, en sevdiğim çüküm!"
"bir tane çükün var lan piç!"
"ama en sevdiğimdi, yavşak!"
eren şekeri tezgahın üzerine bırakıp armin'in havadaki bacağını yakalayarak çekti; bu sırada armin umursamazca işine devam ediyordu.
"şekerine sıçarım senin, çükümü katlettin!"
"bi de bayıl istersen feriha!"
eren armin'in elindeki şekere uzandı, armin çevik bir şekilde şekeri ondan uzaklaştırmış ve çalışmasına devam etmeyi denemişti ama eren vazgeçecek gibi değildi. sarışın olanın üzerine atlamıştı.
"göt herif, ver şunu!"
"eren dur yemin ediyorum tekmeyi basarım sikine"
"sen basacaksan sorun yok yavrum, ver şu şekeri amına koyayım"
"şekerimle derdin ne puşt, ayrıca yavşaklığın sırası mı?!"
"ben her an yavşarım pezevenk herif"
"siktir git ulan vallaha basacağım tekmeyi!"
"armin ver şu şekeri"
boğuşuyorlardı, literally boğuşuyorlardı.
"sen daha istediğini nasıl alacağını bilmiyorsun ki amına koyayım!"
"sen ne bilirsin yarram!"
"daha beni tavlamayı beceremiyorsun oğlum sen!"
"nasıl tavlayacakmışım sayın çok bilmiş pezevenk?!"
"işte böyle," dedi armin, az önceki gibi bağırmıyordu. bir saniye içerisinde elindeki korumaya çalıştığı şekeri fırlattı ve eren'in boştaki kollarına kenetlenerek ters çevirip kendisi üzerine çıktı.
her ikisi de durdu, nefes nefeseydiler.
"ilk tanıştığımız zamanları hatırlıyor musun," dedi armin."evet, çok net." dedi eren. sesi fısıldar gibi çıkıyordu, ve hala nefesini toparlayamamıştı.
"ben güçlüydüm, hedefim olan seni elde etmek için yapmadığım hiçbir şey kalmadı. aylarca kız sanılmak, yanımda yapılan benim hakkımdaki iğrenç, aslı olmayan dedikoduları duymak; insanları peşime takmak ve dahası, hepsine katlandım ve başardım. seninle birlikte oldum.
ama sen bugün, önünde hiçbir meydan okuma ve engel yokken korkaklık ediyorsun. yanımda benden bahsediyorsun ama adımı vermek yerine bahsettiğin 3. bir kişiymiş gibi davranıyorsun. beni kaybettin, öyle mi aptal? sana kazanman için olan şansı ben veriyorum; eren. 5 hakkın var. 5 denemeden sonra beni kazanabilirsin, ya da tamamen kaybedebilirsin. sıçarım senin yapacağın sikimsonik planlara da, çürük hedeflere de."
eren ağzı açık bir şekilde uzun saçları omuzlarından sarkan sarışın çocuğa bakıyordu; diyecek hiçbir şey bulamıyordu.
"doğru düzgün bir iş bulacaksın, bundan sonra abinin parasına bakmayacaksın. iyi bir ev, iyi bir araba, birkaç date ve sonrasında teklif. bence hiç fena fikir değil, seni bekleyeceğim, eren jaeger."
•
ab sonlara geldık çok mantıklı seyler beklemeyın
dur zaten bu kıtap hıc mantikli degildi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if we were play for love • eremin
Humoreren jaeger, ayrılışımızın intikamını kötü bir şekilde almıştı.