11. Şapşal

200 16 1
                                    

Multimedia : Justin

Bölüm Şarkısı: Drake Take Care ft. Rihanna

Kalktığımda saat dokuzdu neden bukadar erken kalktım acaba ne yapacaktım yürüyemiyorum da aferin bana kocaman bir alkış. Justin'e baktığımda o da mışıl mışıl uyuyordu. Biraz onu izlesem nolurdu çok tatlı uyuyor. Dün dedikleri aklıma gelince titredim Haklıydı ben ne zamandan beri Linda'nın dediklerini inanır oldum Justin benim için gerçekten farklıydı ona aşık mıyım bilmiyorum ama ondan hoşlandığım kesin o çok iyi birisi tamam bazen gerçekten gözü dönüyor ama aslında iyi biri. Justin hafiften kıvranmaya başladığında kafamı çevirip gözlerimi kapattım bu hareketi neden yaptığım hakkında hiçbir fikrim yok. Justin ayağa kalktı ayak ritminden belli yanıma geliyordu beyaz yatağa yani yanıma oturup önüme düşen bir tutam saçı alarak kulağımın arkasına sıkıştırdı. Beni uyandırmamaya özen gösterdiği belliydi.

" Neden Linda' ya inanıp beni üzüyorsun prenses ben sana o kadar çok değer verirken sen niye o kaltağa inanıyorsun" dedi kısık bir ses tonuyla. Tepkisiz kalsamda aslında bana değer vermesi çok hoşuma gitmişti. Onu aslında gerçekten kırdım çünkü Linda'nın nasıl bir insan olduğunu biliyorum. Yavaşça yerimde kıpırdandım ve yeni uyanırmış gibi gözlerimi açtım. Bana salak salak gülüyordu.

" Günaydın prenses " dedi hala sırıtırken.

" Günaydın " dedim normal sesimle.

" Bugün alçıların çıkıyormuş " dedi.

" Bugün nasıl çıkacak bir ay kalması gerkmiyormu kırıldı Sonuçta " dedim.

" Bence senin hafızanda gitmiş prenses sadece incildi ayağındakini şimdi çıkaracaklar kolundakini bilmiyorum " dedi. Bana prenses demesi hoşuma gidiyordu kendimi özel hissediyorum. Prenses. Justin'in prensesi. Aman be ben ne saçmalıyorum.

" Teşekkür ederim Drew" dedim yatakta dikilerek.

" Her zaman prenses " dedi yanağımdan makas alarak. Birbirimize mal mal bakmaktan başka birşey yapmıyoruz şuan. Justin'i seviyorum. O aşkın sözlükteki anlamı. Onu o kadar çok öpmek istiyorum ki! Dur bir dakika aslında öpüyorum. Justin ne ara dudaklarıma yapıştı ve ben ne ara ona karşılık vermeye başladım. Aman tanrım çok güzel. Nefessiz kalana kadar öpüştük ta ki kapının açılma sesine kadar.

" Aman Tanrım çok özür dilerim "

Anna ciddi misin en güzel yerinde.

" Be- Ben gerçekten özür dilerim" Anna hala saçmalarken Justin yalandan öksürdü ve Anna sesini kesti.

" Ben şey için gelmiştim. Immm şey... Elena baban geldi ve doktorlarla görüşüyor" Babam mı tabiki gelecekti o hayatta Ingilterede durmazdı. Kapı aniden tekrar açıldı ne oluyor ya ölmedim ben yaşıyorum.

" Elena. Kızım. Özür dilerim seni burada tek bırakmamalıydım" Babam bana sarılırken aynı zamanda kemiklerimide kırıyordu.

" Baba iyiyim ama heran kemiklerim kırılabilir" dediğimde babam aniden geri çekildi.

" Özür dilerim" dedi kapı tıklatıldı ve içeriye kocaman bir çiçek demeti ile yüzünü kapatmış biri girdi içeri. Yüzünden çiçeği indirdiğinde çığlığı bastım. Mark.

" Aman Tanrım Mark "

" Biriciğim"

Bana hala sarılırken Justin'in yumruğunu sıktığını gördüm gözleri alev topuna dönmüştü.

" Iyi misin" diye sordu.

" Evet çok iyiyim " dedim yatağımın köşesinden kalktı ve o da herkes gibi ayağa dikildi. Kapı tekrar tıklatıldı ve bu sefer içeri hemşire girdi.

As Long As You Love Me (Beni Sevdiğin Sürece)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin