Siyah ceket, aynı renkten topuklu botlarıyla yaslandığı duvardan ayrıldı. Sis çökmüş gözlerini silahını temizleyen arkadaşına çevirdi. Arkadaşı mekanik bir ifadeyle başını temizlediği silahtan kaldırdı ve mavi gözlerini kendininkilerle buluşturdu. Bir bakış yetmişti. İkisi de gözleriyle hazır olduklarını ifade ediyorlardı. Bu işi uzun zamandır yapıyorlardı ve artık alışmışlardı. En önemlisi; ölümden korkmuyorlardı. Aralarında büyük bir sessizlik vardı. İkisi de konuşmuyordu. Genelde Afra bu kadar sessiz olmazdı. Defne, sinsice sırıtan kahverengi saçlı arkadaşı, Afra'ya bakınca dudakları kıvrıldı. İkisinin de kafasının içinde tilkiler dönüyordu. Defne, sarı saçlarını tepeden topuz yaparak kızıl renkli peruğu kafasına geçirdi. Peruk olduğu belli olsa da idare edebilirdi. İkisinin hazırlıkları tamamlanınca ara sokaktan çıkıp ana caddeye doğru yürüdüler. Afra, Defne'nin aksine heyecanlıydı. Hep böyle oluyordu. Korkmasa bile, yaptıkları her iş onu heyecanlandırıyordu. Ana caddeye saptıkları gibi adamı görmeleri bir oldu. Elinde dosyalar ile birlikte merdivenden iniyordu. Bugün biraz daha erken çıkmıştı. Mesaiye kalmadı demek ki diye düşündü Defne. Tedbirlerini alıp erken gelmeseler onu kaçıracaklardı. Bu fikir sinir bozucu geldi o an. Hazırlıkları boşa gitmemeliydi. İki kız birbirine son bir bakış attıktan sonra Afra adama doğru hareketlendi. Yapacağı işi biliyordu. Defne, az ötede duran daha önceden park ettikleri motosikletinin yanına gitti ve hazır bir hâl aldı. Afra, kalçalarını oynatarak adama doğru ilerledi. Adam o sırada arabasına binmek üzereydi ve Afra zamanının geldiğinin farkındaydı. Ayak bileğini burkarak olduğunca acınaklı bir şekilde yere düştü. Adam ilk başta şaşırıp etrafa baktı. Ayağını burkan genç kızın en yakınında o olduğu için sıkıntılı bir nefes verip kıza doğru ilerledi. Adam yardımsever bir ifadeyle Afra'ya yaklaştı. Afra acıyla inledi. Bu adamın en büyük zaafı kadınlara olan düşkünlüğüydü.
"Hanım efendi iyi misiniz?" diye sordu adam. Afra, adamın ne işler çevirdiğini bilmese neredeyse inanacaktı bu sevecen haline. Adam ise her şeyden habersiz bir şekilde ona yardım etmeye çalışıyordu. Sıradan bir gündü oysaki. Her sabah olduğu gibi bu sabahta büroya küfür ederek kalkmıştı. Afra, başını hafifçe aşağı yukarı salladı ve sağ elini zeminden kaldırıp kendisine eğilmiş olan adamın sol cebine götürdü. Dikkatli olmak umurunda değildi adamı tek bir kurşunla öldürebilirdi. Hazırlıklı gelmişlerdi bu yüzden çokta sorun olmazdı. Neyse ki adam fark etmedi ve doğrulup Afra'ya elini uzattı. Afra, masum bir ifadeyle kendisine uzatılan eli tuttu ve yavaşça ayağa kalkarken diğer elinde tuttuğu küçük soğuk cismi hızlıca kotunun arka cebine sıkıştırdı. Adama hafif bir gülümseme yolladıktan sonra teşekkür etmeden arkasını döndü ve kendisini bekleyen motosiklete doğru hızlı adımlarla ilerledi. Defne, Afra arkasına biner binmez gazı kökledi ve hızla oradan uzaklaştılar. Adam şaşkın bir ifadeyle arkalarından baktı.
"Bir teşekkür etseydi bari!" diye homurdanarak arabasına bindi.
Küçük bir kafenin önüne geldiklerinde Defne motosikleti durdurdu. Burası, adamın apartmanının önüydü ve gözlem yapmak için tercih edilecek en iyi seçenekti. Kızlar pencere yanındaki bir masayı seçip oturduğunda garson gülümseyerek onlara yaklaştı, "Buyurun efendim." dedi. Afra kovarcasına elini havada salladı. Garson tuhaf bir bakış atarak diğer müşterilerle ilgilenmek için oradan ayrıldı. Aralarına sessizlik hâkim olurken ikisi de o adamı bekliyorlardı. Bir an önce bitirmek istiyorlardı bu işi. Bu adam için fazla bile zaman harcamışlardı ve bu hem Defne hem de Afra'yı sinir ediyordu. Sonunda adamın arabası göründü. Araba apartmanın önünde dururken, ikisi de pür dikkat arabayı izliyorlardı. Adam gri arabasından indi. Çevresini kolaçan ettikten sonra apartmanın içine girdi ve gözden kayboldu. Artık geriye beklemek kalmıştı. Defne geriye yaslandı ve kollarını göğüs hizasında çaprazladı. Afra ise bacağını diğer bacağının üstüne attı ve cebinden anahtarı çıkardı. Havaya kaldırdı ve incelemeye başladı. Diğer anahtarlara göre fazla küçüktü. Bildiği kadarıyla adamın evindeki kasa, kocamandı. Ayrıca o kocaman kasa ağzına kadar parayla doluydu. Anahtarı geri arka cebine sıkıştırdıktan sonra geriye yaslanıp beklemeye başladı. Saat 20.00'dı. Bu adamın ne zaman uyuyacağı belli değildi. Ama şimdiye kadar gözlemlediklerine göre genellikle erken uyurdu. Afra, karşısında oturan ve düşüncelere dalmış olan arkadaşına baktı. Bakışları bir noktaya odaklanmıştı ve alt dudağını kemiriyordu. Bunu kararsız kaldığında yapardı genellikle. Her şey plana göre gidiyordu. Kararsız kalınacak hiçbir şey yoktu Afra'ya göre. Afra, Defne'nin kolunu hafifçe dürttü. Defne, düşüncelerinden sıyrılıp arkadaşına baktı. 'Ne var?' dercesine kaşlarını kaldırdı. Afra kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesizler
Teen FictionKaranlık sana kollarını açtığında, güzel olan her şey yok olmuştur. Ona teslim olmaktan başka çaren kalmaz. Onlar hiç kimseye ait olamayacak kadar kimsesizler. Yıllarca, ruhlarının taşıdığı ağırlığın altında ezildiler. Onlar, kendi kaderlerini kendi...