Defne, otele geldiklerinde horul horul uyuyan arkadaşına rağmen bütün gece dayanmış ve yarının planını yapmıştı. Buradan sonra gidecekleri yer New York'tu. Los Angeles'a gelip Eral ile buluşmak, planın bir parçasıydı. Aslında, her şey New York'ta başlayacaktı. Gece boyu şu ana kadar kullandıkları paraları ve bundan sonra kullanacakları parayı hesapladı. Kasanın şifresi ellerindeydi. Ama kasanın yerini hiç kimse bilmiyordu. Yarın Eral ile birlikte işletecekleri adam dışında. İflas eden Akdel Holding'in sahibi Mete'ydi. Ayrıca kumar oynayarak bütün paralarını kaybeden de Mete'ydi. Defne, araştırmalarına göre Mete'nin o büyük holdingi denetlemesi için daha çok genç olduğunu görmüştü. Daha 25 yaşındaydı ve miras babası ölünce ona geçmişti. Babasının ölümü de fazla tuhaftı. Birden kalp krizi geçirip öldüğü belirtiliyordu internet sitelerinde. Ama bu olayın altında yatan bir gerçek vardı anlaşılan. Bu gerçekleri de yarın öğrenmeye çalışacaktı. Yarın görüşecekleri adam, Mete'nin sağ koluydu. İnternette görülen her resimde yan yanaydılar ve oldukça samimi görünüyorlardı. Holding batınca bu adam ortalıklarda kaybolmuştu. Nedenini hiç kimse bilmiyordu. Ama birkaç gün önce Los Angeles'ın sokaklarında görülmüştü. Defne, Türkiye'de iken sahte kimliğiyle adam ile iletişime geçmiş, sahte iş görüşmesi ayarlamıştı. Los Angeles'a gelmelerinin nedeni buydu. Adam, gece boyunca barda olacağını söylemiş, barın ismini söyleyerek oraya gelmelerini istemişti. Yarına göre her şey belirlenecekti. Aklında planlamaları kurdu ve saat gecenin 4'ünde yatağına, Afra'nın yanına girdi.
Koşuyordu. Yokluğa doğru, sonsuzluğa doğru koşuyordu. Bitmek bilmeyen bir yol uzanıyordu karşısında. Ağlıyordu. Soğuk, damarlarına işliyordu ve ayak tabanları koşmaktan acıyı hissedemeyecek hale gelmişti. Gözyaşları tek tek yanaklarından süzülüyor, boğazını ıslatıyordu. Arkasından birisi onu kovalıyordu. Karanlık birisi... Bu ona tanıdık geldi. Arkasından gelen adam, onun canını istiyordu. Etrafı karanlıktı. Boşluğun içindeydi ve bitmek bilmeyen bir yolda ölümüne doğru koşuyordu. Adamdan kaçıyordu. Hem ölümden kaçıyor hem de başka bir ölüme doğru koşuyordu. Saçları dalgalanarak havada arkaya doğru savruluyordu. Sonra bileğinin sertçe tutulduğunu hissetti. Artık yakalanmıştı. Arkasından gelen her kimse onu omuzlarından tutup hareket etmesini sınırlamıştı. Sonra ellerini fark etti. Küçüklerdi. Ayaklarına baktı. Küçük bir çocuğun ayağı gibiydi. Sonra kafasına dank etti. Kendisi küçük bir çocuktu. Bu hali kendi çocukluğuydu. Eski anılarından kopup gelmişti kendisi. O güne. O korkunç güne geri gitmişti. Nedensiz bir şekilde sürekli ağlıyordu. Adam yavaş bir şekilde onun omzunu sıvazladı. Birkaç saniye sonra yavaşça aşağılara doğru kaydırdı büyük ellerini. Sonunda, adamın elleri onun küçük ellerine ulaştığında içinin ürperdiğini hissetti. Adam, onun elini kendi avuçları içerisine alırken titrek bir nefes verdi. Adamın yüzü görünmüyordu. Sadece ağzı gözüküyordu ve onun yukarısı gölgelenmişti. Adam sinsi bir şekilde gülümsedi.
"Defne." diye fısıldadı adam. Küçük ellerini, adamın büyük ellerinden hızlıca çekti ve kulaklarını kapadı.
" Hayır! Hayır!" diye fısıldadı Defne.
Adam bir kez daha onun adını fısıldadı. Artık fısıltıları haykırışlara dönüşmüştü.
"Hayır!"
"Defne?" dedi Afra endişeli bir sesle. Defne ne zaman böyle kâbuslar görse içinin paramparça olduğunu hissediyordu. Defne derin derin nefesler alarak yatağından doğruldu. Gözlerini yumdu ve sadece rüya olduğunu kendisine hatırlattı. Sonra alnındaki ter damlalarını elinin tersiyle sildi. Afra samimi bir şekilde elini Defne'nin omzuna koyup sıvazladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesizler
Teen FictionKaranlık sana kollarını açtığında, güzel olan her şey yok olmuştur. Ona teslim olmaktan başka çaren kalmaz. Onlar hiç kimseye ait olamayacak kadar kimsesizler. Yıllarca, ruhlarının taşıdığı ağırlığın altında ezildiler. Onlar, kendi kaderlerini kendi...