New World Need's us !!!

741 17 3
                                    

SOUND OF THE DEATH
Bir grup insan piknik yapmak için bir ormana giderler. Vardıklarında grubu yönlendiren, rehberlik eden Tony'nin tuvaleti gelir ve çalılıkların arasına giderken, "Ben çalılıkların arkasında çiçekleri sulamaya gidiyorum" der. Gruptan uzaklaşır. Gruptakiler rahatsız olur ve aralarından bazıları "Tony, ben sana demedim mi çıkmadan tuvalete gir diye." "Bu Tony'nin başına birşeyler gelmezse bana da şerfesiz desinler."Ya onu bunu bırakın da biz nerede konaklayacağız? Nerde piknik yapacağız? Burası çok taşlık..." gibi konuşurlarken, bir anda Tony'nin olduğu yerden bir çığlık sesi gelir. Sesinden Tony olduğu ve ne kadar korktuğu bellidir; gruptaki insanlar endişeli ve korkulu bir ifadeyle Tony'nin yanına giderler.Yerde, yüzü gözü çürümüş, hayatlarında hiç görmedikleri, vücudu kesik ve kopmuş et parçalardan gözükmeyen bir yaratık vardır. Çok korkarlar çünkü yaratık arkadaşı Tony'yi yer. Arkadaşları Tony'yi kurtarmak için geç kalmışlardır. Onu kurtaramayacaklarını anlayınca hepsi birden oradan korkarak kaçarlar.
Onlar yollarına devam etsinler biz de asıl ana karakterlerimizden biri olan David ve Desmond'ın yanına gidelim. David ile Desmond birbirinden çok ayrı iki kardeşlerdir, Desmond 7 yaş daha büyüktür. Bunlar bir gün sabah uyandıklarında evlerinin kapısı açık içerisi yapraklarla dolmuş, heryer dağılmış halde bulurlar. Gece barda çok içtiklerinden sarhoş olmuşlardır, sabah kalktıklarında da hiçbirşey hatırlamazlar. İkisinin de içinde kötü bir his vardır ve bu kötü hissi bulmak için birlikte dışarı çıkarlar. O ara bir çığlık sesi duyarlar çok gürültülü ve kargaşalı bir ses. Bir sürü insan toplanmıştır, bundan şüphelenirler ver evlerine geri dönerler. Kendilerine malzeme hazırlayıp tekrar gördükleri yere giderler. Yanlarına silah, bıçak, birkaç yemek ve şarjör alırlar. Dışarı çıkıp yola koyulurlar. Bir süre yürüdükten sonra önlerine duvar çıkar. Gördükleri yere varmak için o duvardan atlamaları gerekir, atladıklarında çalılıkların arkasında parçalanmış bir insan ve onu yiyen birini görürler. Tabi çok normaldir ki onlarda çok korkar ve şaşırırlar. Önce bir geri çekilir ve birbirleriyle konuşmaya başlar, David:
-Bu da ne böyle?
-Geri dur, tehlikeli olmalı.
"Merak etme ağabey ben kendi başımın çaresine bakabilirim" der, David kararlı bir şekilde.
-Tamam, şimdi bunu nasıl alt etmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerek.
"Demek içimizdeki kötü his buymuş" der, şaşkın bir şekilde David.
"Tamam, yaratığın kalbine nişan aldım, ateş ederim eğer ölmezse. Hazır!" der ve o ara David tetiğe basar. Beyninin suyunu çıkarır, aylak önlerine yığılır. Desmond çok korkar, çünkü hiç beklemediği bir anda yanında silah sesi duyunca şaşırır.
David ve Desmond, fark etmeden diğer grubun geçtikleri yerden geçerler. Diğer grup başka birini daha görür, tedbirli bir şekilde yavaşça yanına yaklaşır. John arkası dönük adama "Hey, ellerini kaldır ve yavaşça bize dön" der korkarak. Ancak hiç aldırış etmez ve kımıldamaz. John yavaşça adamın yanına gider. Aslında o da bir aylaktır ama bunun farkında değillerdir.Tam yanına gelmiştir ki birden arkasına döner ve o anda çok büyük bir gerilim yaşanır. John geriye doğru gelirken ayağı takılır ve yere kapaklanır. Gruptan Jose, o aylakın bacağına tekme atar, hemen yanından Benjamin gelir ve aylakın kafasına doğru 4-5 kere ateş eder, sonunda ölür ve tehlike şimdilik geçmiş olur. Grupta çok büyük bir gerilim yaşanır. Yollarına devam ederler. Karşılarında çok büyük bahçeli bir ev vardır, hemen bahçeden içeri girerler öncelikle kapıyı çalar tekmelerler ama kimse açmaz bunu birsürükez tekrarlarlar ama kapıyı birtürlü açan olmaz. Kapıyı kırmayı denerler o da olmaz. Grubun üyeleri bahçeyi toplamaya başlarlar,o sıra John:
-James, Jose diye seslenir.
Dışarıda başka insanlar da varsa onları da kendi gruplarına katmak için gönderir. Ancak başlarına geleceklerden hepsi habersizdir, çok yakınlarında bir hapishane vardır.
Bu arada David ve Desmond harabe'nin ortasında ateş yakmak için hazırlanırlarken çalılıkların arasından asker kıyafetli, vücudu yara bere içinde biri gelir. Desmond silahını ona doğru tutar, ancak bu seferki aylak değildir. David asker kıyafetli adam'ın üzerini arar, yanında bir çanta da vardır. Çanta'nın içinden boy boy silahlar çıkar, hepsini alırlar üzerinden de bir tabanca ve hiç kullanılmamış şarjörler çıkar. Oturup konuşurlar, yabancı:
-Benim adım Mitcheal buraya gelirken başıma çok kötü olaylar geldi. Adını öğrenebilir miyim?
-David. Bu da ağabeyim Desmond.
-Memnun oldum.
-Bu olay başlamadan önce asker olduğun kesin, peki neredeydin? der Desmond.
Mitcheal "En iyisi ben size başımdan geçen olayı anlatıyım, kampımızın etrafı sarılmıştı, bizde topladığımız herkesi, her şeyi topladık ve tek güvenli yer olan Mexica'ya giderken helikopterimize hiç farkedemediğimiz bir cisim çarptı, çok şanslıydım çünkü o kadar kişi içinden yalnız ben hayattaydım. Alabildiğim tek malzemeler bunlar, işte bu kadar"der. Ve iki kişi daha yanlarına gelir. Bunlar Jose ve James'dir.
Onlar da tedbirli bir şekilde karşılarına otururlar, birbirlerini tanımadıklarından kimse rahat değildir. Bunun üzerine Jose elini uzatır ve:
-Merhaba benim adım Jose.
-Ben David, o ağabeyim Desmond o da yeni buluştuğumuz asker Mitcheal.
Jose:
- Büyük bir grubumuz var yaklaşık 10-11 kişiyiz daha yeni bulduğumuz büyük bahçeli bir evin oraya kamp yaptık. Başka biri var mıdır diye aramaya çıkmıştık, işte sizi bulduk.
Henüz daha tam birbirlerine güvenmeseler de birlikte kampa gitmek zorunda olduklarını bilirler. James gruba telsizle ulaşmaya çalışırken grubun üyelerinden olan Allison ulaşır ve:
-Kartal'dan Sürgüncü bir'e, Kartal'dan Sürgüncü bir'e, beni duyuyor musunuz? Ben James.
-Seni duyuyorum James, ben Allison, başka birilerini bulabildiniz mi?
"Bulduk birazdan geliriz, senin John'a haber vermen lazım tedbirli olsunlar" der ve telsizi kapatır.
Biraz sonra yola koyulurlar, baya bir yürüdükten sonra kamp yerine varırlar. Kapıda onları karşılayan birkaç kişi vardır. Hemen silahlarını alır ve içeri o şekilde girerler. İçeri girdiklerinde onları Benjamin ve Dean karşılar. Benjamin:
-Merhaba ben Benjamin Dwan bu olay olmadan önce bana pizzacı çocuk derlerdi. Şimdi de sizi tanıyalım?, der.
David:
-Ben David o da ağabeyim Desmond Grayds, ağabeyim dağcı bende Subaydım. Buraya iki aylık ara için gelmiştim ki bu olaylar oldu. Mitcheal:
- Ben de Mitcheal
Akşam önce herkesin hangi görevi yapması gerektiğini karar verirler. Gece bahçede yattıklarında iki kişinin nöbet tutması gerekir. Bu iki kişi de Franklin ve Martin'dir. Gece ikisi arasında konuşma geçer, Martin:
-Sence yeni gelen bu üç kişiye güvenmeli miyiz?
-Benim gözümde iyi birine benziyor, hem subay olduğunu duydun belki güvenliğimiz için de iyi olur. Ben David'e güveniyorum galiba...
-Ben pek emin olamadım evet iyi yani subay olmuş disiplinli ama bize benzemezse sorunlar çıkabilir. İçimde kötü bir his var, daha etrafımızı araştırmadık bile kim bilir daha ne var etrafımızda, der.
Sabah olur, herkese yemek verirler yemekleri azaldığından dışarı yemek arayışına çıkarlar. Dean, David, Allison ve Angel yemek aramaya çıkarlar. Kapısı kırılmış bir eve rastlarlar.
Dikkatli bir şekilde içeri girerler, Dean yatak odasına girer David'de dışarıda bahçeyi araştırır, o arada Dean'ın arkasından aylak çıkar. Tam ısıracaktır ki Angel seslenir,"aylak var, dikkat et" Dean son anda döner ama geç kalmıştır aylakın ellerinden tutsa da bu yetmez yere düşer ve aylak da onun üzerinde çırpınır, David bahçede olduğundan hiçbirşey duymaz o ara Allison, "David!!!" Diye bağırır, David hemen eve doğru koşar. O sıra Angel bulduğu tornavidayı Dean'a doğru atar. Dean yakalar ama kafasına saplayamaz. Artık öleceğini anlar ve yorgun düşer tam o sırada elinde silahla kapıdan içeri modern kıyafetli silahın ucunda susturucusu olan bir adam aylağı kafasından vurur.
Kim olduğunu bilmezler ama arkadaşını kurtardığı için ona minnettardırlar. O sırada arkadan David gelir ve:
-Ben David ve az önce arkadaşımız için yaptığın şeyden sana borçlu ve minnettarız.
-Benim adım Roder, yaptığım şey insanlık için çok normal bir şey, bana borçlu değilsiniz.
-Herhangi bir grubun var mı yoksa tek misin?
-Hayır, grubum yok. Tek başımayım, sizinle birlikte devam etmemin bir sakıncası yoksa gelirim, der ve yola koyulurlar. Allison ve Angel malzemeleri alır ve yola koyulurlar Kampın yanına gelirler, tam o sırada John David'e:
-Sen kimsin de bize sormadan bu adamı buraya alıyorsun kendini ne sanıyorsun. Sen buraya daha yeni geldin der. Ve üzerine doğru yürümeye başlar. Bir anda herkes oraya toplanır ve kavgayı önlemek için John'ı tutarlar. David "tamam bırak, abartamya gerek yok oy birliğiyle kalıp kalmıyacağına karar veririz. Ancak sana şunu söyleyeyim ki o, arkadaşımız Dean'ı kurtardı",der. Yavaşçana ortalık açılmaya başlar ve herkes rahatlar. Tam o sıra John David'in kulağına "haddini bil" der. David, John'un yüzüne bir yumru atar John da aynı şekilde David'e yumruk atar. Tam böyle devam ederken Jose:
-Aylak, aylaklaaarr!!!,diye bağırır. Anında kavga biter, hemen gruptan Jose, John, James,Benjamin, Martin, Franklin, Desmond, Mitcheal ve David ellerine silah aldıkları gibi aylakların yanına gider. Köşeyi döndüklerinde en az 7 düzine aylak vardır. Kamp alanına doğru geliyorlardı ve o an ne yapacaklarını bilemezler. Şoka girmişçesine bakakaldılar.

SOUND OF THE DEATHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin