Eline silah alan herkes aylakları öldürmeye gelir. Allison:
- Biz de geliyoruz, size yardım ederiz.
Franklin:
- Sakın, sakın gelmeyin malzemeleri toplasanız bize yeterli yardımı yaparsınız, sizi de tehlikeye sokamayız.
Aylaklar o kadar fazlalardır ki artık dayanamazlar ve kamp alanına dönerler. Nerdeyse herkesin mermisi bitmiştir. Bir ellerinde bıçak diğer ellerinde tabanca ve kalplerinde de şu ana kadar hiç olmamış büyük bir korku vardır. Jose ve Martin, gruptan buldukları herkesi bir araya toplar ve oradan giderler. Bahçe'nin içinde sadece David, kalır. David silahını kılıfından çıkarırken silah ayrı bir yere düşer aylaklar geliyordur, ancak o silahı alması gerekir. Silahı almak için koşar ve alır ancak tam yanında aylak vardır, çaresiz kalır aylak üzerine atlar diğer taraftanda daha fazla aylak gelir çok korkar biraz daha idare ettikten sonra artık dayanamaz ve tam o anda Allison elindeki silahla aylağın kafasından vurur. Sadece Allison değil bahçenin kapı tarafında da Franklin vardır. Franklin:
- Hey!!! hadi buradan çıkmamız lazım, diye bağırır.
Sadece üçü vardır, diğerleri gitmiştir ancak nereye gittiklerini bilmiyorlardır. Hemen kamp alanından çıktıktan sonra oradan uzaklaşırlar. Allison yanındaki telsizi çıkartır:
- Kartal'dan, Sürgüncü 1'e beni duyuyorsanız cevap verin, diye sürekli tekrar ederken Martin duyar ve heyecanlı bir şekilde:
- Seni duyuyoruz Allison ben Martin, yanında biri var mı? Allison:
- Evet, şu anda yanımda Franklin ve David var, biz iyiyiz.
Martin sinirli bir şekilde:
- Kahretsin!!! der ve o arada telsiz bozulur. Allison David'e:
-Bu da neydi böyle, yaşadığını duyunca bir anda sinirlendi, aranızda bir şey mi oldu?
David:
- Sadece aramız iyi değil, herhalde kavga çıkardığım için bana güvenmiyordur, zaten yeni geldik. der ve yürümeye devam ederler.
Onlar yollarına devam etsinler biz diğer gruba bakalım.
Başka yerler bulmak için yürürlerken çok büyük bir yere rastlalar, buranın yanlarında teller vardır. Kapıları sapasağlam ve evin kapısında da anahtarı vardır. Jose:
- Kapıda anahtar var teller düzgün ve yerler de temiz burada kesin bir şey olmalı dikkatli olmalıyız, derken bahçenin dışından bir adam Martin'i omzundan vurur. Dahası da vardır birsürü kişinin silahları vardır. Birden çatışma başlar, başkaları onların ölmesini istiyordur, neyse ki yanlarında silahları vardır, silahları vardır ama mermileri kalmamıştır. Mitcheal çantasını çıkartır orada bir sürü şarjör ve silah vardır. Silah aldıkları gibi savaşa başlarlar. Dikkatli bir şekilde içeri girerler, neyseki içeride birileri yoktur. Yabancıları kısa bir süre içinde öldürürler aralarından Jose Angel'ı içeriye sokmaya çalışırken kapının önünde vurulur. Angel tabancayı alır ve ateş etmeye başlar Mitcheal:
- Sen onları oyala ben Jose'ı içeri sokucam.
Bir süre sonra herkesi öldürürler ve hemen öldürdükleri adamların silahların ve mermilerini alırlar. Martin'i de hemen içeri alırlar. Onları tedavi etmeleri gerekir ama tedavi etmek için doktor gerekir. Roder:
"hey ben doktorum. Jose ve Martin'i koltuğa yatırın, onları iyileştirmeliyiz" der.
Mitcheal ve Roder, onları tedavi etmek için evi hazırlarlar. Roder, Mitcheal'a bazı malzemeler olduğunu ve onları bulmak için diğer evlere gitmesi gerektiğini söyler. Mitcheal ilaçları aramak için yola koyulur. Jose çok kötü yaralanmıştır, çok kan kaybediyordur. Martin ise baygın bir haldedir. Benjamin acı bir şekilde Roder'a:
- Jose boşuna uğraşma. Bu bizim için yolun sonu, burada öleceğiz.
Roder:
- Hayır Jose, sizi kurtaracağız, burada ölmeyeceksin. Bana güven. der Jose artık uyuduktan sonra yanına Angel gelir.
Hüzünlü bir sıfatla Roder'a:
- Demek sen doktorsun, durumları nasıl, onlar kurtarabilecek misin?
Roder:
- Merak etme ikisi de kurtulacak, Jose'nin durumu iyi gibi ama Mitcheal ilaçları zamanında getirmezse hayati tehlikesi var. Sana birşey soracağım, hep birlikte takıldığınız kız senin kardeşin miydi?
Angel:
- Hayır, ama birbirimizi öyle görüyorduk. biz yıllar önceden tanışmıştık çok yakın arkadaşlardık, her şeyimizi önce birbirimizle paylaşırdık. Ama şimdi, tek ben kaldım başka kimse yok.
Roder:
- Hayır, yalnız değilsin yani o şu anda öylesin ama o hayatta, telsizle ulaştık. Yanında David ve Franklin var. Merak etme Allison onların yanında güvende.
Şimdi de Allison'ın yanına gidelim. Onlar yollarına devam ederken birden arkadan adamın teki koşarak Allison'ın sırtındaki çantayı çalar ve koşmaya devam eder. David ve Franklin de arkasından koşarlar, David yabancıya çelme takar ve Franklin ile birlikte adamı yumruklarlar. David silahını çıkartıp adama doğrultur. Tam ateş edecektir ki arkadan bir kadının sesi gelir:
"Dur !!!" der ve yanına gelip:
- Yapmayın, lütfen. Başka şansımız yok sanmıştık özür dileriz hiç erzakımız yok bütün malzemelerimiz bitmişti.
Franklin adamı yerden kaldırır. Adam çok korkmuştur. Yabancı David'e:
- Dostum özür dilerim.
David çantayı Allison'a verir.
David:
- Adınız ne? Erkek olan cevap verir:
- Benim adım Brian o da Alaina sizin isminiz ne?
- Ben David.
- Allison.
- Ben de Franklin
Brian:
- Sizinle birlikte gelebilir miyiz?
Franklin:
- Aslında biz de kaybolduk ama..
Bir anlık arkadaşlarına bakar ve gelebilirsiniz tabi. der.
Hep beraber yola koyulurlar.
Yolda dolaşırken bir harabeye rastlarlar, Brian ateş yakmak için odun toplamaya, David ve Franklin de yemek aramaya çıkarlar. Allison Alaina'a:
- Sizin hikayeniz nedir, buralara nasıl geldiniz?
- Biz birbirimizi çok seviyorduk ama ailemiz bizim buluşmamıza karşılardı. Bu yüzden beni kaçırdı bu olaydan birkaç ay sonra da bu olaylar gerçekleşti.
- Sizin için üzüldüm, umarım mutlu olursunuz.
Hemen sonra da diğerleri gelirler, ateşi yakıp geceyi orada geçirirler. Sabah olur Allison kalkar etrafına bakar Franklin yoktur. Hemen David'i kaldırır ve Franklin'in olmadığını söyler. Ayağa kalkar diğerleri de kalkar ve etrafı aramaya başlarken çalıların arasından çıkar.
-Hey, millet yeni telsiz buldum çalışıyor da doğru sinyali yakalarsam bizimkilerle iletişime geçebiliriz.
Biraz uğraştıktan sonra açık bir kanal bulur sürekli aynı şeyi tekrar edip duruyorlardır. Dedikleri şeyde "ölülerin dünyasına hoşgeldiniz" bundan şüphelenirler, korkunç bir ses tonuyla söylüyordur, herhalde bu bir ses kaydı falandır. tekrar kanalları değiştirirken bu sefer. "Bizi duyan varsa cevap versin" diye tekrarlıyordur. İşte bu ses Roder'ın sesidir. Franklin cevap verir:
-Seni duyoruz Roder ben Franklin neredesiniz?
-Etrafı tellerle örtülü çok düzgün bir yere geldik asıl siz neredesiniz?
-Biz çok karışık biryerdeyiz. Üzerinde ortası açık bir harabedeyiz.
-Tamam bizden Jose ve John sizi aramaya geliyorlar, der ve telisi kapatır.
Yürümeye başlarlar bayağa yürüdükten sonra karşılarına Mitcheal çıkar.
Mitheal:
-Oh tanrıya şükür sizi buldum, durumlar çok kötü. Dean ve Benjamin vuruldu, gittiğimiz yerde savaş çıktı. Bende onlar için ilaç ve malzeme aramak için yola koyulmuştum o sırada da harita buldum. Yanındakiler kim?
-O Brian o da Alaina yeni karşılaştık. Pek hoş bir tanışmanız olmadı ama çok iyi insanlar. Bak şimdiden söyleyeyim oy çoğunluğuyla onları almak istemezlerse ben de yokum. Onlar çok iyi insanlar ve diğerleri gibi insanların bizim gibi cesur insanlara ihtiyaçları var. Bütün hayatlar değerlidir, Mitcheal:
-Tamam bende katılıyorum sana sen olmazsan bende yokum, hadi artık gidelim de orada kararlaştırırız, dedikten sonra yola koyulurlar. Belli bir zaman geçtikten sonra Allison:
-Mitcheal, en son grubun yanındayken Angel da orada mıydı, hayatta mıydı?
Mitcheal:
-Merak etme, o hayatta gayet iyi...
derken birden bir çığlık sesi gelir, hemen sesin geldiği yere koşarlar. Birde ne görsünler, karşılarında yabancı biri ve Angel'i tutsak almış kafasına silahı dayamıştır. Yabancı, guruba:
-Silahlarınızı bırakın, yoksa kafasını patlatırım.
John
-Dediğini yapın, nasıl olsa arkadaşımızın kafasının parçalanmasını istemeyiz, tüm hayatlar önemlidir öyle değil mi?
İşte şimdi tam sırasıdır, David gruba söylemek istediği şeyi söylemeye başlar. Yavaş, yavaş sakinleşirler, herkes silahını bırakır, yabancı adam hariç. Aslında amacı yabancının aklını dağıtmaktır. Ve başarırda tam o sırada evin kapısı açılır ve Jose sürünerek gelir kapının sesini duyan yabancı silahı oraya döndürür. Dean yabancıyı, yabancı da Jose'i vurur. Franklin Angel'i oradan uzaklaştırır. John adamın silahını alır ve bahçenin karşısındaki yarım duvara dayar üzerini ararken kolunda "S ve D" harflerinin iç içe girmiş bir dövme vardır.
John:
-Buda ne anlama geliyor söyle, hemen.
Yabancı:
- Bunun anlamı, ölülerin sesi biz hep sizi izliyorduk hepiniz ama hepiniz ölüceksiniz.
Desmond, elinde silahla gelip adamın kafasından vurur ve adamı aşağı atar.
David:
- Daha şimdi dedik, tüm hayatlar değerlidir diye.
Desmond:
-O eskide kaldı kardeşim, artık herkes kendini korumayı bilsin. Bu bir savaş ve eğer savaşmazsanız ölürsünüz, bu yeni dünyanın bir kuralı. Ölülerin dünyasına hoşgeldiniz!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOUND OF THE DEATH
ActionDünyaya hakim olan ses (Ölülerin sesleri) dünyayı kasıp kavururken bir grup insan hayatta kalma mücadelesiyke baş başalar. Bu gurup, diğerlerini öldürmekten hiç çekinmiyor. Sound Of The Deaths Öncelikle merhaba arkadaşlar. Yazdığı...