Güzeldi. Min Yoongi güzel öpüşüyordu. Her şeyden çok, o gerçekten güzel öpüşüyordu.
Dolgun dudaklarımın üzerinde hareket eden ince dudaklar sınırımı aşmak istermiş gibi beni bozguna uğratıyordu ve ben daha iki saat önce tanıdığım bu adamı resmen öpmekten zevk alıyordum.
Dili dudaklarımın arasından kayıp damağımı bulduğunda tok ve ince bir ses bütün odada yayılırken kendime gelmiş gibi bir anda geri çekildim ve o sırada anlamadığım bir şekilde cebimde duran telefon yeri boylayarak gür bir ses çıkarttı.
Nefes nefese kalmış bir şekilde önce Yoongi'nin ne oldu dercesine bakan gözlerime ardından ise yere düşen telefonuma bakmıştım.
Ya şimdi buradan çıkıp gider her şeyi unutur ya da burada kalır ve Yoongi ile bütün gecemi geçirebilirdim.
Tabi buna cesaretim olsaydı.
Yerde duran telefonumu hızla elime almış ve koşar adımlarla odadan çıkmıştım. Arkamdan şaşkın bir şekilde bana bakan bir adam bıraktığımın da farkındalığıyla yemek masasına bıraktığım montumu da kaptığım gibi çıkışa doğru ilerledim.
"Jimin?" Peşimden gelip beni takip eden çocuğa döndüğümde hızla bana doğru gelmiş ve sağ elimi kaptığı gibi kendi elleri arasına alarak ne zaman kesildiğinden haberimin dahi olmadığı parmağıma bakmıştı.
"Kesilmiş." Gözleri kesilen yerden bir saniye bile ayrılmazken beni şaşırtan bir şey yapmıştı. Dudaklarını az da olsa kanayan yaranın üzerine bastırmış ve dili yardımı ile yarayı temizlemişti.
Elimi geri çekmek istediğimde ise bana izin vermemiş ve oraya küçük narin bir öpücük kondurmuştu. Kalbim resmen beni terk etmek istermiş gibi atmaya başladığında ise ondan kaçmak istedim. Koşarak buradan uzaklaşmak ve bir daha onu görmemek istedim.
Fakat buna izin vermedi ve koluma asılı montumu alarak bir bebeği giydirirmiş gibi giydirdi üzerime. Bense ne bir şey yapabildim ne de diyebildim. Sadece gözlerimi onun gözlerinden ayırmadım. Onun gözleri ise bana asla dönmedi.
"Ben Bay Yang'a seni bırakmasını söyleyeyim. Geç oldu, uykun gelmiş ve yorulmuş olabilirsin. Biraz dinlensen iyi olur ve ah... unutmadan eve gidince eline yara bandı yapıştır. Benim evimde böyle şeyler bulunmuyor. Üzgünüm."
Konuşmadım. Yemin ederim konuşmak, derdimi anlatmak ve belki de birazcıkta olsa ona bugün için teşekkür etmek istedim fakat yapamadım, dilimin ucuna gelen her şeyi defettim ve son kez Yoongi ile göz göze geldikten sonra geldiğim gibi geri çıktım.
Gözlerim sadece boşlukta dolaşıyordu, halen daha bir şokun içinde miydim? Sadece küçük bir öpücük ile mi bu hale gelmiştim? Belki de bu tamamen Yoongi'nin etkisi altında olmamla gerçekleşmişti.
Kafayı yiyecektim. Küçük bir öpücüğün bile beni bu hale getirmesi inanılır gibi değildi. Resmen çocuğun karşısında put dahi kesilmiştim. Aklım daha yeni yeni kendine gelirken rezidanstan çıkmıştım ve şimdi ise beni bırakacak olan şoförün benim için açtığı arabanın kapısına bakıyordum.
O an beynimin içinden yüzlerce veyahut binlerce düşünce geçti. Hatta geri dönüp dudaklarına deli gibi yapışmak bile istedim. Fakat sonra bu düşüncenin ne kadar da boktan olduğununda farkındalığı ile kapısı açık olan arabaya bindim ve kapının kapanışını izledim.
Bu süre zarfında da gözlerim binanın üzerinde gezinmiş ve rezidansın isminde takılı kalmıştı. Lavinia.
"Lavinia." Dudaklarımdan dökülen kelime ile araba hareket etmiş ve böylelikle tüm o yazılar yavaş yavaş görüş alanımdan kaybolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavinia : yoonmin ✓
Fanfictionmin yoongi, park jimin'in hayallerindeki aşktan bile güzeldi