"Hyunjin ile buluşacağız."
"Ne güzel." dedi Felix mırıldanıp Minho'yu onaylayarak. Gözleri çizip karaladığı deftere odaklanmıştı.
"Felix ne zaman dediklerime kulak asmayı düşünüyorsun?"
Felix gözlerini yarı açık hale gelecek şekilde kısarken başını Minho'ya çevirdi.
"Yani barda ilk içkilerden konu açıp ardından diğer arkadaşlarıyla tanıştığını ve eski sevgilisinin onu yakasından bırakmadığını sana yakınarak anlattığını, biranın üzerine döküldüğünü ve onun kıyafetlerini giydiğini anlatmanı duymadığımı mı sanıyorsun?"
Minho şaşkınca yüzüne baktı. Bir süre sonra başını reddercesine sallayarak iç çekti.
"Bir tepki ver o zaman." dedi sonradan.
"İlgimi çekmiyor. Hyunjin de züppe kılıklı birçocuk. Güvenme ona. Eski sevgilisini aldatmış zaten. Seni de aldatır, sonra çok canın yanar."
"Sen nerden biliyorsun be?! Melek gibi adam Hyunjin!"
"O gün yukarı katta birlikte oturduğum masada eski sevgilisi vardı. Hyunjin'in aldattığını falan söyledi. Yanındakiler de olayı biliyordu üstelik."
"Şahitler yani?"
"Evet. Bu yüzden bir an önce bağlantını kes onunla."
Minho cevap vermedi. Kollarını önünde birleştirip başını eğdi. Bir süre düşündü. O sırada Felix çizimine odaklanmıştı.
Chan'ı çizmeye çalışıyordu. Silmekten incelen ve neredeyse yırtılmak üzere olan bir kağıdı daha çevirip yeni bir sayfa açtı. Beyaz, kalemin kirli siyah ucuyla kirlenmemiş bir sayfa.
Tekrar ve tekrar, çizmeye başladı. İlk önce temeldeki çizgiler sonra yavaş yavaş organlar, gölgelendirmeler, perspektifler.. Bir türlü onu bu beyaz kağıdın üzerine yakıştıramıyordu. O kat kat daha güzeldi ve onu silinebilecek olan beyaz bir sayfaya çizmesi saçmaydı. En azından Felix öyle düşünmüştü.
Elindeki kalemi yorgunca defterin ortasına bıraktı. Kollarını güzelce gerip arkasına yaslandı. Derin bir iç çektikten sonra ona bakan Minho dikkatini çekmişti sonunda.
"Ne var? Ne bakıyorsun öyle öldürecekmiş gibi?"
Minho kafasını ondan öte çevirerek iç çekti. Kalkarak sınıftan dışarı çıktı. İşte şimdi sınıfta tek Felix kalmıştı. Öğle arasını bu aptal boğucu sınıfta geçirmeyi bırakmalıydı.
Etrafına bakındı birkaç saniye. Ardından tekrar kağıda döndü. Aklına gelen satırları döktü deftere el yazısıyla;
Mavi melek
Mavi bir melek
Chris
Christopher
Trafik ışıklarıResmin hemen altına yazmıştı. Bazen rastgele şeyler yazardı çizdiklerinin altına. O çizimi çağrıştıracak şeyler, ya da çizimin ta kendisi. Farketmezdi.
Ellerini başının arkasına aldı kalemini tekrar defterin üzerine bıraktığında.
Chris üzerine düşünmeyi bırakmalıydı. Telefon numarasını bile almamıştı. Ne bekliyordu ki?
Hayır, en azından okuduğu liseyi söyleseydi içi rahat edecekti ancak onu bile yapmamıştı. Kendi aklına küfredip duruyordu bu yüzden. Neden her şey birbirine karışmıştı ki, bir yandan bu kadar fazla anlam bulurken?
Düşünmek istemedi. Onun yanında kesinlikle ne yapacağını kestiremiyordu. Sanki sadece Chan'ın yanında kendi olabiliyordu da, hayatı boyunca hiç kendi olmadığı için benliğini kontrol edemiyordu. Garipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue'r |Chanlix ✔️
Fiksi PenggemarFelix, okulun yolu için adımladığı bir gün, yaya geçidinin karşısında mavi saçlı bir çocuk görür. Blue is the Warmest Color filminden esinlenilmiştir. 🎉 #3 Skzship