"Onu gördüm diyorum. Erkek bir sevgilisi vardı. Sevgilisi bu okuldan değildi hatta."
"Nerde gördün?"
"Okulun yakınındaki parkta."
"Zaten şüpheliydi. Şimdi eminim. Christopher bir ibne Carla. Ona bedelini ödetmeliyiz. Justin, Agustus ve Jason'ı da çağırmalıyız. Onlar da kendi arkadaşlarını. Onu güzelce sıkıştıralım."
Karşısındaki sarışın gülerek baktı ona. Ellerini birbirine sürterken sırıtıyordu.
[...]
"Hey Christopher! Aptal çekik buraya bak."
"Ne istiyorsun Jason? Burda ne işin var?" dedi Chris ona dönerek. Yağmur hafifçe atıştırıyordu ve bir an önce eve gitmek istiyordu, ancak karşısındaki buna pek aldırmıyor gibiydi.
Jason ona hızla yaklaştı, adımları geriye çekilmeye fırsat bulamadan yüzüne gelen yumrukla sarsıldı Chris.
Gözlerini zorla açarken sıcak kanın çenesinden aşağı süzüldüğünü ve ağzından içeriye girdiğini hissedebiliyordu. Kanın demirin kokusuna benzer tadını alınca yüzüne tiksinmiş bir ifade koydu. Vücudunu dikleştirmek için belini kaldırdığında arkasından birinin karnına yumruk atmasıyla acı bir bağırışla geri adımladı.
"Bizim parkta oğlanlarla elleşecek kadar düştün mü Chris? Gerçi bir ibneden ne beklenir ki?!"
Justin ve yanında getirdiği üç kişi Chris'e tekme tokat vurmaya başladı.
Belinde, sırtında, çenesinde, göğsünde, burnunda, karnında; kısaca her yerinde hissettiği yumruk ve darbelerle Chris yere yığıldı. Bacaklarını ve karnını tekmelemeye başladılar. Sıcak acı iliklerine kadar işleyip canını yakarken yardım istemek için bile ağzını açamıyordu.
Diğerlerinin onu tehtid eden, ona hakaret eden, ona lanet okuyan sesleri kulağında yankılanmaya başlamıştı. Şu an ölseydi, ne güzel olurdu. En azından o öyle düşündü. Keşke bir bıçak çıkarsalar ve saplasalardı kalbine. Daha az acıtırdı ruhen ve bedenen belki de.
"Hey! N'apıyorsunuz siz?!"
Changbin'in sesini duymuştu. Changbin, Avusturalya'daki tek Koreli arkadaşı.. Sadık dostu.. Ancak o da yardım edemezdi. Onu da katarlardı ve döverlerdi sonuna dek.
Git! Git Changbin!
İçinden bağırıyordu ancak çenesine ve boğazına yediği levyeyle sesi gırtlağına hapsolmuştu ve dışarı çıkamıyordu.
Changbin'in bağırışlarını duydu. Ardından onun da acı inlemeleri kulağında yankılandı. Hayır, tek dostunu da onların elinde feda edemezdi. Hayır, olamazdı değil mi? Yalvardı Tanrı'ya, onu hayatının sonuna dek lanetlemiş, cezalandırmış olan Tanrı'ya bir umut yakardı. Hayır, yakarışları boşunaydı çünkü zalim Tanrı ona kulaklarını kapamıştı sonsuza dek.
Yüzüne inen sert çizmelerle kapandı gözleri. Dayanamamıştı vücudu bu kadar acıya.
[...]
"Sağ ayağı, sol üst bacağı, burnu, iki parmağı ve göğüs kafesinde kırık var. İki el bir ayak bileğinde ve sağ omzunda çıkık var. Ayrıca birçok yeri derince çizilmiş. Her yerine toplam 89 dikiş atıldı. Birçok yerinde ezilme ve morarma var, dudağı ve kaşı patlamış. Morarmaların çoğu çürükleşmiş."
"Siz.. Ciddi misiniz..? Gerçek değil değil mi..? Bu kadar zarar gelmediğini söyleyin..lütfen doktor.."
"Maalesef, sadece ciddiyetimi takındım Bayan Jessica. Uzun aylar hastanede kalması gerekecek. Hayati tehlikesi var, çünkü zayıf bünyeli bir çocuk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue'r |Chanlix ✔️
Fiksi PenggemarFelix, okulun yolu için adımladığı bir gün, yaya geçidinin karşısında mavi saçlı bir çocuk görür. Blue is the Warmest Color filminden esinlenilmiştir. 🎉 #3 Skzship