Ay'ın geceye saçtığı mavi ışık karşımda duran, uzun boylu, siyah saçlı geniş omuzlu bedenin yüzüne vuruyordu. Yüzüne bakınca bile hayranlık uyandırabiliyordu. Siyah uzun saçlarını bağlamış üzerini tamamen siyah giyinmiş, tişörtünün üzerine parlayan siyah bir deri ceket geçirmişti. Ay onun yüzüne vurduğunda resmen göz kamaştırıyordu.
Dur bir dakika o da mı bana zarar verecekti? Bana saldıracak mıydı? Kokusu her yeri kaplamıştı resmen. Gözlerim yaydığı koku ile daha çok ağırlaşıyordu. Bayılıyor gibiydim.
"Hey, iyi misin? Bir saldıraya uğradın şimdi seni götüreceğiz." sesi çok kulağa dolgun geliyordu. "Benim adım Park Seonghwa shot bölgesinin lideriyim. Seni bizim bölgeye götüreceğiz sakın korkma."
Araya tanıdık bir ses girmişti. "Felix! Onu acilen götürmemiz lazım ben Minho'ya haber vereceğim." abimin adını duydum. Onu nerden tanıyorlardı? Abimin bu vampirlerle ne işi olabilirdi ki? Daha bölgemizi bile bulamamıştık buraya yeni geldiğimiz için tanımıyorduk kimseyi. Ama abim? Gözlerim daha fazla dayanamayıp kapanmıştı.
Kendime geldiğimde başımda iki erkek, bir kız duruyordu. Birinin yüzü tanıdıktı ama hala kendime gelemediğim için hatırlamıyordum. Gözlerimde ki bulanıklık kaybolduğunda tanıdık yüzün kuzenim Hoongjong olduğunu anlamıştım. Bana gülümsüyordu. "Felix iyi misin?" dedi bana yanındaki mavi saçlı çocuk. Beni nerden tanıyordu? "Waow! Patron baksana mükemmel çilleri var." uzun saçlı kız suratıma daha çok yaklaştığında ürkerek geri çekildim. "Nayeon onu korkutuyorsun."
Hoongjong yavaşça oturmama yardım etmişti. İçeride üç kişi olduğunu düşünüyordum ama Minho hyung ve gece gördüğüm o adam vardı.. Adı Seonghwa olan. "Daha iyi misin?" abim yanıma gelerek bana sarılmıştı ama tüm vücudum ağrıyordu. Sanki bir kamyon devrilmişti üzerime.
"Evet iyiyim."
"Yeniden selam, dün gece bir saldıraya uğradın. Girilmemesi gereken bir bölgeye girdiğin için olmuş olmalı. Buraya yeni geldiğiniz için bilmemen normal ama başkalarının bölgesine girersen seni sağ bırakmazlar seni dün gece çok zor kurtardık yoksa bedenin parçalar halinde olacaktı." diyerek bana bakmıştı Seonghwa.
"Teşekkür ederim.."
"Felix burası bizim yeni bölgemiz. Bu yüzden korkma onlar kötü insanlar değil, Seonghwa ile daha önce iş yaptım." abim saçlarımı öptüğünde gülümseyerek başımı sallamıştım.
"Bir sorun var Hwa hyung." mavi saçlı çocuk elindeki kağıtlar ile ona yaklaşmıştı.
"Ne sorunu Jeongin?"
Kağıtta yazanları okuduğunda yüzü kireçe dönmüştü. Onlar neydi ki bu hale geldi benim hakkımda bir problem mi vardı?
"Sen.. Sen thruna mısın?" Seonghwa bana şaşkınca bakarken benden korktuğunu anlamıştım. Yüzünden her şey belli oluyordu.
"Seonghwa sorun yok. Burada kimseye zarar verecek biri değil Felix o benim kuzenim ilaç alıyor zaten kendini kontrol etmek için." Hoongjong hyung onu sakinleştirmek için dudaklarını öptüğünde aklıma evli olduğu gelmişti.
"Thruna görüyorum ilk defa oha! Ve çok güzelsin! Bir kız kadar hatta daha fazla!" Nayeon yüzüme bağırdığında suratımı ekşitip abimin kollarının arasına girdim.
"Bizim için sorun yok ama diğer bölgeler burda olduğunu öğrenirse savaş çıkar. Gerçi savaşa her zaman hazırım orası ayrı konu." Seonghwa hyung kendini överken kapı açılmıştı. Başımı o tarafa çevirmiştim bu Bang Chris hyungtu küçükken sürekli beraber oynardık. Beni gördüğünde bana gülümsemişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/293020962-288-k68295.jpg)