Eve gider gitmez yatağıma uzanıp senaryoyu okumaya başladım. Tamam, itiraf etmek gerekirse senaryo pek de güzel değildi. Ama yine de Oğuz'u arayıp teklifini düşüdüğümü ve kabul ettiğimi söyledim. Bunun üzerine yarın çekimlerin başlayacağını söyleyip telefonu kapatı. Çok acıkmıştım o yüzden inip bir şeyler atıştırdım. Akşam erken yatmalıydım, yarın şiş gözlerle kamera karşısına geçemezdim. Hemen pijamalarımı giydim ve yatağın içine girdim. Bu kısa film işini bu kadar çabuk kabul etmeme şaşırıyordum, ben temkinli bir insandım, tanımadığım ortamlarda rahat davranamazdım. Halbuki yarın gireceğim ortamda tek tanıdığım Oğuz vardı. Ona da ne kadar tanımak denebilirse artık. Bunları düşündükçe stres olmaya başladım ama içimden bir ses iyi geçeceğini söylüyordu.
***
Sabah kalktım ve hemen ılık bir duş aldım. Ardından kahvaltımı yapıp hemen evden çıktım. Gideceğim yer çok uzak değildi ama hava biraz soğuk olduğu için otobüse indim. Otobüsten indiğim ve içimin biraz rahatladığı daha iki dakika olmamıştı bir araba bana çamur sıçratarak geçti. Hayır yani, bir kere de başıma şöyle şeyler gelmese olmayacak mıydı? Avazım çıktığı kadar hayvan diye bağırdım. Ben kelime dağarcığımdaki en pis kelimeleri kullanırken adam arabasını kenara çekti ve arabadan indi. Hayır, bir de kadınlara laf ederler araba kullanamıyorsunuz diye. Adama bakmak için kafamı kaldırmamla susmam bir oldu. Karşımda bana alaycı gözlerle bakan kişi Oğuz'un ta kendisiydi. Ne diyeceğimi bilemeden öylece bakakaldım. Kendini gülmemek için zor tutuyormuş gibi dudaklarını biribirine bastırdı ve "İyi misin?" diye sordu.
"İyi gibi mi gözüküyorum? Of, şu halime bir bak ya!" diye cıyaklayınca kendini tutamayıp kıkırdadı. Komik mi, der gibi en sert bakışlarımdan birini atınca sustu neyse ki. Hayret bir şey ya, bir de gülüyor. "Ben şimdi böyle mi oynayacağım, pis pis mi?"
"Atla, yoldan alırız bir şeyler." dedi ve itiraz beklemeyen bir tavırla arkasını dönüp arabaya soğuk bir tavırla doğru yürüdü. Daha 10 saniye önce gülen adam gitmiş, yerine buz gibi bir adam gelmiş. İnsan bir özür diler ama, dedim içimden.
Arabaya doğru yürümeye başladım ama içim hiç rahat değildi. Yakınlarda bir mağazaya geldik ama gelene kadar tek bir kelime bile etmedi, ben de ağzımı açmaya çekindim doğrusu. Alışverişi pek sevmezdim üstelik zamanımız da kısıtlı olduğundan elime gelen en sade kazak ve kotu alıp kabine girdim. Koyu yeşil kazak hafif kızılımsı saçlarım ve ela gözlerime uyum sağlamıştı. Kot ise üzerime tam oturmuştu. Aynada şöyle bir kendime baktım da; Oldukça sadeydim ama yine de çekici görünüyordum. Uzun bacaklarım vardı, beyaz, hafif soluk bir ten rengim vardı. Sivri yüz hatlarım beni çekici kılan en büyük özelliklerimden biriydi. Aynada kendimi tartarken dışarıdan Oğuz seslendi. "Alt tarafı bir kot ve kazak giyeceksin, bu kadar uzun sürmemeli." Ne yüzsüz çocuktu bu, sen gel üstümü başımı mahvet sonra da mızmızlan. Derin bir nefes alıp kabinden çıkıp arabaya bindim. Oğuz da ödemeyi yapıp geldi.
Çekim yapılacak yere vardığımızda Oğuz arabadan indi ve bembeyaz tenli, siyah saçlı bir çocukla el sıkıştı ve konuşmaya başladı. Oldukça çekici bir çocuktu. Açıkcası daha kalabalık olacağımızı düşünmüştüm ama bizimle beraber en fazla 10 kişi falan ederdik. Ürkek bir şekilde arabadan inememle herkesin bana dönmesi bir oldu. Mahcup bir şekilde elimi kaldırıp "Merhaba, ben Deniz." diyebildim sadece. Az önceki çekici çocuk yanıma gelip elini uzattı. "Ben de Sarp, yönetmen benim." diyip içten bir şekilde gülümsedi. Çok tatlı bir çocuktu. Ben de gülümseyerek elimi uzattım. "Memnun oldum."
"Gel de seni diğerleriyle tanıştırayım, bu Lal," Kumral, uzun boylu ve güler yüzlü bir kız elini kaldırdı ve selam verdi. "bu Ege," Bu seferde kısa boylu ama oldukça iyi bir vücudu olan çocuk hafif çapkın bir gülümsemeyle selam verdi. "bu Ceren," Bu kız sadece kaşlarını oynatmakla yetindi ve kafasını çevirdi. "bu da Ozan." Ozan, çok aşırı fazla çekiciydi. Kahverengi, şekilli gözler, hafif dolgun dudaklar, çıkık elmacık kemikleri, kumral saçlar ve hafif kavruk teniyle gerçekten yakışıklıydı. Bana baktı ve dudağının bir ucunu kıvırarak bana selam verdi. Ben Ozan'a dalmışken gözüm birden yana kaydı. Ceren, ellerini Oğuz'a dolamış ona bakıyordu. Oğuz ise biraz rahatsız görünüyordu, hiç Ceren'e bakmıyordu. Sanki ondan kurtulmanın bir yolunu arıyordu. Ceren uzun boylu ve zayıf bir kızdı. Beline kadar sarı, parlak saçları, yeşil gözleri vardı. Oldukça güzel ve seksi bir vücudu olduğu kadar iticiydi de. Beni pek sevmediğini hemen gözlerinden anlamıştım. Ben bunları düşünürken yanıma Sarp ve Ozan geldi. "Deniz, az önce dediğim gibi bu Ozan ve senaryoda sana eşlik edecek. O senin rol arkadaşın." Ne, ne, ne? Ozan benim rol arkadaşım mı? Dün akşam o kadar saçma bulduğum senaryoya şimdi şükrediyordum çünkü senaryo bir sevgili hakkındaydı. Rol icabı bile olsa bu çocuk benim sevgilim olacaktı. Belki de şansım geri dönüyordu.