Yıllar sonra Barış'ı görmek ikimizi de garip bir hisse sürüklemişti. Peki Barış'ı nasıl kurtaracaktık? Esra ne olacaktı? Hiçbir fikrim yoktu. Bildiğim tek bir şey vardı. Bu okuldan onlarla birlikte çıkacaktım. Tek bir parça halinde.
Barış: Ege? Can? Son anlarımda sizi görmek çok güzel.
Can: Saçmalama Barış. Buradan çıkacağız.
Barış: Ne? Lütfen beni de götürün. Ölmek istemiyorum.
Ege: Sence neden burada olabiliriz?
Barış: Okulu bastıkları için.
Can: Hayır oğlum ne alaka. Seni kurtarmaya geldik.
Barış: Geldik derken?
Ege: Okulu ilk bastıkları an Can ile birlikte kaçtık. Evde haberlerde seni görünce geri geldik.
Barış: Benim için böyle bir riske mi girdiniz yani?!
"SIRADAKİ!"
"Hayır! Lütfen! Ölmek istemiyorum! Lütfen beni öldürmeyin! Lütfen! Lütfen!"
Sırası gelen bir çocuğun bağırışlarını duyunca kendimize geldik.
Barış: Alp!
Barış'ın bağırmasıyla birlikte hepimiz Barış'a baktık.
Barış: Alp benim kardeşim!
Barış'ın çığlıkları salonda yankılanırken Can, ben ve Esra birbirimize baktık.
Barış ciddi anlamda acı çekiyordu, ve ona destek olmamız, sahip çıkmamız gerekiyordu.
Ege: Can,Esra hemen takip edin beni!
Yandaki silahlı adamların bizi göreceğini biliyorduk, ama umursamadan geldiğimiz kapıdan geri çıktık.
Koşarak kaçtığımız sırada arkada adamlar bağırmaya başlıyordu:
'GELİN BURAYA'
Havaya ateş açarak bizi korkutmaya çalışıyorlardı ama biz koşarak okulun yangın merdiveninden bahçeye çıktık, işte orada!
Barış: ALP!
Barış bağırınca onu sessizleştirip sakinleştirdik ve yangın merdiveninin aralanan kapısını tamamen açtık.
Hiçbir planımız yoktu.
Esra Barış'a kızmaya başladı: Barış! bak, yaşadıklarının zor olduğunu görebiliyorum, ama lütfen ses çıkarma, herşey yoluna girecek.
Esra ne kadar kaygılı ve telaşlı olsada bizi sakinleştirme ve motive etme konusunda iyiydi.
Adamlar bize silahları dayadı,o sırada kaostan faydalanıp yan taraftan kaçan rehineleri gördük, en azından onlar kurtulmuştu. Polisler onları dışarıdan arabalara bindiriyordu, polisler okulun içine bile girememişti, ne kadar garipti?
Başımıza silah dayalı olsa da adamlar gözlerini kaçan rehinelere dikmiş ne yapacaklarını düşünüyorlardı.
Aralarından biri bağırdı:
''NE BEKLİYORSUNUZ? KOŞUN!''
Adamlar kaçan rehinelere doğru koşarken biz de arka tarafa doğru koşmaya başladık.
Ve büyük bir silah sesi yükseldi
Gözlerini arkasına diken Barış, acı ve öfke dolu bir çığlık attı.
Barış: KARDEŞİMM!!!
Barış'ın çektiği acıyı yaşamayan kimse anlayamazdı, ne ben, ne Can, ne Esra, nede herhangi biri.
Barış yere doğru yığılan kanlar içindeki kardeşine doğru koşarken Can saniyesinde Barış'ın kolunu tuttu ve kendine çekti, ordan kaçarak uzaklaştık.
Barış gözlerindeki yaşlarla zorunda olduğu için koşarken enerjisi bitik bir durumdaydı. Onu yıllar sonra görmenin şokunu mu yaşamalıydım? Yoksa şu an yaşadıklarımızın mı?
Esra: Siz nereden kaçmıştınız saldırı ilk olduğunda?Can: Arka bahçeden.
Üçümüz de aynı anda arka bahçeye koşarken Can ve ben aynı zamanda Barış ı kolundan tutup çekiyorduk. Bitmiş haldeydi. Yürüyemiyordu, konuşamıyordu, tepki veremiyordu.
En önde Esra, arkada biz üçümüz ilerliyorduk. Bir anda Esra durdu ve geri çekildi. Biz de ona uyduk.
Esra: Korumalar bekliyor.
Can: Ne yapacağız?
Esra: Bir süre saklanmamız gerekiyor. Aklımda bir yer var. Gelin.
Ardından adamların arkamızdan koştuğunu gördüm. Bunu dördümüzde görmüştük. Esra önde koşarken birden sağa saptı ve okula girip koridorda koşmaya başladı. Biz ise bir planımız olmadığı için Esra'yı takip ediyorduk. Arkadaki adamlar seslenmeye başladı: Durun, yoksa ateş açacağız!
Umurumuzda olmamıştı. Fazla mı cesurduk yoksa fazla mı aptaldık?
Esra birden sola sapıp adamların görüş alanından çıktı. Anında yine döndü ve dördümüz kendimizi bilişim sınıfında bulduk, Esra "Çabuk!" diye fısıldadıktan sonra sıraların arkasında ve yanlarında saklandık. Adamların koşarak koridoru gezdiklerini görünce küçük de olsa bir tebessüm almıştı yüzümü.Can: Helal be Esra!
Can'ın fısıldamasının ardından adamlardan biri kapının önünde aniden durdu. Hepimiz sustuk. Kalplerimiz bile atmıyordu. Nefeslerimizi tutmuştuk.
Adam birkaç saniye içeri baktıktan sonra yürümeye devam etti ve uzaklaştı.
Cidden bizi görmemişti! Sıraların arkasında saklanmıştık ve bizi görmemişti!
Dördümüz de yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladık ve hepimizden derin bir oh sesi geldi.
Ege: Çok yakındı.
Barış hala olayın şoku içindeydi ve hiç konuşmuyordu. gözlerini yere dikmişti ve düşüncelere dalıyordu.
Üçümüz de onun yanına gidip onu rahatlatmaya çalıştık.
Can: Biliyorum, çok zor. Buna dayanmak çok zor. Sonuçta kardeşin öldü.
Barış düzeltti: Benim yüzümden ö-öldü.
Barış zar zor kekeleyerek konuştuğunda hepimiz aynı anda cevap verdik.
"Hayır!"
Tek bildiğimiz buradan çıkmak zorunda olduğumuzdu, peki ya;
Barış nasıl buraya gelmişti?
Anneme ve babama ne olmuştu?
Barış'ın kardeşi gerçekten ölmüş müydü?
Buradan sağ çıkabilecekmiydik?
Kafamdaki bunun gibi binlerce soruyla nefes almak bile beni rahatsız ediyordu sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Kaçışı
FantasyEn iyi arkadaşlar Ege ve Can sabah okula gidiyor ve kendilerini bir saldırının içerisinde buluyorlar, olaylar hızla gelişirken fantastik bir hikaye ortaya çıkıyor...