👟8👟

119 18 40
                                    

Her yanı süsleyen ışıklar yıldızları yere indirmişler gibi aydınlatıyordu yolları. Akşamları pencerenin önünde salonun sıcaklığında dışarının ne kadar soğuk olduğunu unutuyordu onları izlerken. Fillerin ülkesinde hiç bu kadar ışığı bir arada görmemişti. Asker William ona ışıkları yakmanın tehlikeli olduğunu daha önce başlarına gelen olaylarla anlatmıştı. Düşman uçakları ışıkların olduğu yeri hedef alıyordu doğrudan. Ne çok düşman olduğunu düşünürdü o zamanlar. Yerin altından gerillalar çıkıyor, gökten Ruslar uçaklarla bombalar atıyordu. Kaç tane düşmanları olduğunu sormuştu Willam'a. "Çook!" demişti William, "senin küçük turşu parmakların yetmez onları saymaya".

William da Amerikalıydı. Newyork diye başkent kadar büyük bir şehirde sigortacılık yapan babası ve moda denen giysiler diken annesi vardı. Ailesi savaşa gitmesini hiç istememişti. Onun yerine para vereceklerdi fakat William gerçek bir erkeğin onuru olduğunu söylerdi, bu yüzden asker olmuştu. Asker olunca bir sürü de düşmanı olmuştu. Vietkonglar, Ruslar, Çinliler, kominist olan herkes onun düşmanıydı. Kominist ülkesinin nerede olduğunu sormuştu, her yerde en çok da kuzeyde demişti William. Willam'ın tüccar dedeleri uzun uzun yıllar önce tıpkı Albertini'nin dedeleri gibi fakat İngiltere denen bir ülkeden göçmüşlerdi ve onlar da amerikanca konuşuyorlardı. Uzun boylu, sarışın, hem kahve hem yeşil renkliydi gözleri. Hemşireler bunun güzel olduğunu söylerdi ama kendisi biraz korkardı çünkü çok fazla düşmanı olan askerler çabuk ölürlerdi. Albertini böyle derdi. Düşmanları bu kadar kafaya takmak sadece ölüm getirirdi.

Albertini'nin sesini duyar gibi olduğu ışıklardan Jongin'in sesi ile ayırdı gözlerini.

"Ödevini bitirdin mi?"

"Hiç yapasım yoktur" dedi iç çekerek. Yumuk elleri yanaklarına yaslı yeniden ışıklara döndü.

"Öğretmen bana da kızıyor sen yapmayınca. Bitir hadi!"

KyungSoo bir iç çekişle karşılık verdi.

"Yeni yıla ne kadar kaldı? Keşke bu ışıkları hiç kaldırmasalar."

Minderde ikinci bir ağırlıkla çöküntü oldu, perdenin altından Jongin de yanına geldi. Kendisi gibi dirseklerini cama, yumuk ellerini yanaklarına yaslayarak ışıkları izlemeye koyuldu o da. Birbirine değen omuzlarından onun her zaman sıcacık oluşunu hissetti. Biraz daha yaslandı büyüğünün sıcaklığına.

"Yeni yıldan bir hafta sonra kaldırıyorlar. Daha çok var."

"O kadar da çok değil" dedi KyungSoo iç çekerek, "sadece iki haftacık."

Jongin bu iç çekişleri tanıyordu,"orayı mı özledin yine? Orda ne var ki bu kadar özleyecek? Savaş varmış orda, korkmuyor musun?"

"Hatırlamıyorum.." dedi KyungSoo kısılan sesiyle. Kollarını yatırdı, başını yasladı. Buğulanan camı silerek ışıkları yeniden ortaya çıkardı.

"Senin düşmanın var mı hiç Jongin abi?"

"Sevmediğim oğlanlar var ama hiç düşmanım yoktur."

"Kkamugi çetesi bile mi?"

"Onlar bana karışmaz ki?"

"Ama bana karışıyorlar. Onlar benim düşmanım. Senin de düşmanın olmaz mı?"

"Biraz yaramazlar ama düşman olacak kadar değil" dedi Jongin, emin olmaya çalışırken KyungSoo koluna elini yasladı.

Toy SoldiersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin