👟 4 👟

1K 142 63
                                    

Yorganın dışındaki kolları açık pencereden esen gece serinliği ile üşüyünce sadece parmakları yorganın ucunu tutacak kadar sokuldu. Gecede yankılanan kurbağa seslerine karışan böcek seslerinin yokluğu Jinhyuk amcası ışığı söndürdüğünden beri gözlerinde iki damla yaş olarak yığılmış boğazını acıtıyordu. Annesine sarılıp uyusaydı tıpkı o fillerin ülkesindeki gibi sıcacık olurdu. Şu köpek ulumaları ile daha çok üşüyordu.

Yatağın diğer ucunda yatan çocuğa doğru kaydı bir parça.

Kendisini odasına almak istememiş, birlikte uyumamak için bağırıp çağırıp ağlamıştı. Jinhyuk amcası onunla uzun uzadıya konuşunca ağlamaktan kızaran yüzü, gözleri ile ona odasının kapısını açmıştı.

KyungSoo odadaki tek nefes, tek sıcaklık olan çocuğun eline uzandı, gevşekçe tuttu. Annesi hastaların başını beklerken yanında uyuyamadığı zamanlar asker John abisi elini böyle tutar, öylece uyurlardı. Asker John'un uzun kolları vardı. Diğer yataktan kendi yatağına uzanan eli güven ve sıcaklık verirdi. Bu güveni bir de pilav yerken hissederdi KyungSoo. Ama bu akşam yediği pilav fillerin ülkesindekinden çok farklıydı.
Jongin abisinin elleri de aker John'un ellerinden farklıydı. Küçüktü, yumuşaktı. Kesikler, yaralar, tüfeğin aşındırdığı nasırlar yoktu. Barut kokmuyordu. Uyanık olsa belki elini tutturmazdı. Çünkü ellerini ne kadar yıkadıysa da ona iğrenerek bakıyor, onu pis buluyordu. Halbuki Yeonhee annesi onu tertemiz yıkamış, yeni giysiler giydirmişti.

Jongin abisinin elini tutarken kalbinden çözülen huzursuzlukla kolayca uykuya daldı KyungSoo.

Omzundaki dürtü ile gözlerini ovuşturarak ağır ağır araladı. Mavi bir fil hortumu ile omzuna dokunuyordu. KyungSoo hayretle doğrularak uzandığı otların arasından kalktı. Geniş yapraklı, yüksek ağaçlardan ormanda yine o filler ülkesinde olduğunu farkedince sevinçle oraya buraya koşuşturdu KyungSoo.

"Geri mi geldim ben?" gözlerine inanamayarak file döndü.

"İlk defa mavi fil görüyorum.." ona temkinli adımlarla yaklaşarak kendisine uzanan mavi hortumuna kısadan boyuyla ayaklarının ucunda yükselerek dokundu.

"Yumurta gibi kokuyorsun, haşlanmış yumurta gibi."

Fil, hortumunu beline sarıp onu havaya kaldırınca çığlığı bastı KyungSoo.

"Bırak beni! Beni yeme, bırak!
Baba! Baba!"

Fil onu geniş ve eğri, kambur sırtına bırakınca, KyungSoo'nun bağrışları kesildi. Filin sırtında iken her yeri görebiliyordu. Sol yanında uzanan ormanların ötesindeki askeriyede annesi yaralılara ilaç veriyor, babası kendisi gibi çekik gözlü askerlere ve sarı sarı Amerikan askerlerine talim yaptırıyordu. Üzerlerinden uçaklar uçuyor, bıraktıkları bombalardan sonra kopan gürültüde göğe simsiyah dumanlar yükseliyordu. Dumanlar her yeri sararken sadece sağ yanından öteye geçmediğini farketti KyungSoo. Uçaklar da sağ yanından öteye geçmiyordu. Uçakların okyanusta uçamadığını düşündü. Dumanlar da uçamıyor olabilirdi. Okyanusun ötesine gözlerini kısarak bakınca orada Jinhyuk amcası ile geldiği şehri gördü. Renkli renkli arabaların arasında tanklar ve filler yoktu. Kimse asker giyimli değildi. Sokaklarda oynayan çocuklar, oyunlarını bırakarak okyanusun kıyısına dizildiler. KyungSoo onlara üstünde oturduğu fili gösterdi.

"Bakın! Burada filler var demiştim! Mavi fil bile var!"

Çocukların arasından sıyrılan esmerce oğlanı görünce sevinçle haykırdı KyungSoo.

Toy SoldiersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin