👟 5 👟

919 126 51
                                    

Rüyasında mavi filleri görmeyeli günler hızlı geçiyordu KyungSoo için. Kara gözleri geceye karışıp sabahı buluyor, gün ışığı, oyunlarıyla uçuşan saçlarında parlayıp sönerken yine akşam düşüyordu. Bir civciv büyütmüş, bisikletten artık düşmez olduğu için Jinhyuk babası yandaki destek tekerleklerini çıkarmıştı. Incheon'da yaz sıcakları sönmeye akçaağaçların yaprakları sararmaya yüz tutmuş, güz serinliği gecelerde kendini hissettirir olmuştu.
Annesi için ağlamasa, uykularında baba diyerek uyanmasa da kucağında tavuğu ile gezen çocuğun düşük, dar omuzlarına sinen kimsesizlik Jinhyuk'u arayışlara itiyordu.

"Onu da okula kaydettirelim diyorum. Ne dersin?"

Yeonhee elindeki nakışı bırakarak açık pencereden, dışarıda oynayan çocuğa baktı.

"Buralı çocuklara ayak uyduramıyor hâlâ. Dayak yemesinden korkuyorum."

Jinhyuk bulmacasında sığdıramadığı sayılara baktı. Hangisini yazsa tutmuyor, kaç adım gerisine dönmek zorunda kaldığı bir karmaşaya düşüyordu.

"Elbet yeni arkadaşları da olur. Olmaz mı, hı?"

Kadın omuz silkip gergefine döndü.

"Sanki beni dinliyorsun da. Ordudan ayrılmadın gitti. Minseok amcaların dükkanını tutsaydık kendi işimiz olurdu." dilini ısırmışçasına can havliyle susuverdi.

Jinhyuk sıkıntı ile kırışan alnını kaşıdı. Sigarasından son nefesi çekip tablada söndürdü. Sehpaya dökülen külleri diğeri görmeden geçiştirme bir silişle izlerini kaybettirdi.

Dilindekileri döküp dökmemek arasında kaldıysa da eşinin yine "bu garibi hiç getirmeyecektin buralara.." sözlerini edeceğini bildiğinden sustu.

"Çocukları biraz dolaştırmaya çıkacağım."

Salonun eşiğine ulaşmamıştı ki karısının "dolaşmaya nereye?" sorgusu ile duraksadı, "belki dağa götürürüm, derede suyla oynarlar. Vakit erken daha."

Kadın gergefini bırakarak doğruldu eşinin ardı sıra.

"Yiyecek bir şeyler de koyayım. Çabuk acıkıyorlar."

Jinhyuk eşinin ardından minnet dolu bir gülüşle daldı. Yokluğunda her şeye dayanmak zorunda kalan kadının sabrı artık sırça küp olmuş en ufak ağırlıkta çatırdıyordu. Yine de merhametli yüreği onu yeniden ayağa kaldırıyordu.

Bir hasır çantayı eline tutuşturan kadına oltasını gösterdi gülümseyerek.

"Şanslıysam akşama balık da getirmeye çalışırım."

Kadın güldüğünde Jinhyuk hâlâ sevildiğini gördü ışıldayan gözlerde.
Omuzlarına bıraktığı yük yüzünden zaman zaman tereddüte düşüyor, bir gün pes etmesinden korkuyorduysa da Yeonhee'yi yine orda elini tutarken buluyordu.

"Çocuklara yedek kıyafet de koydum. Havlu da var. Islanırlarsa değiştirirsin. Jongin çabuk üşütür."

Elinden yakalayıp kendine çektiği kadını yanağından öptüğünde basamakları tırmanan adım sesleri ile telaşla ayrıldılar.

"Baba! Benim tavuğum yem yemiyor."

Jinhyuk esmer yanakları okşayarak küçük ellere uzandı.

Toy SoldiersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin