10.Bölüm | Tanrının Bedeni

218 16 2
                                    

Beynimdeki inanılmaz acıyla uyandım. Göz kapaklarım ağrıyordu bedenim yatağa kenetlenmişçesine kendini özgür bırakmıştı.
Sağ elimi saç diplerime götürdüm, saç diplerime kadar saf acı vardı başka hiç bir şey yoktu. Bedenimde gereksiz bir heves ve tutku dans ediyordu, buda beni tehlikeli bir şeyler yapmaya teşvik ederdi genelde ama beyaz duvarlarla kaplı bir yerde bu pek mümkün değildi,
tabi halisünasyonlar görüp kendini tanrı olduğuna sizi inandırmış,türünün ne olduğunu bilmediğiniz bir canlı tarafından izlenmiyorsanız veya yastığınızın altında bi bok anlamadığınız bi kitap yoksa...

Evet bende hepsi var, belkide daha fazlası olacak ,kim bilir.

Ayaklarımı yatağın soğuk bölümlerinde bir kaç saniye gezdirdim ve yataktan doğruldum.

Hala beynimi inleten ağrının nedenini bilmiyordum ama şimdi kafamı koparıp atmama ramak kalmıştı.
Yatağın minderinin altındaki kitaba uzandım aldım ellerimi hafif kabarık, garip harflerde gezdirmeye başladım... işte bu evet!
Yine bi sikim olmadı aman ne aksiyon.

Odanın köşesine geçtim oturdum,kalktım dolaştım. Bildiğiniz sıkıcı ne kadat aktivite varsa yaptım ve ruh enerjimi orada tükettim resmen.

Birden oda gözlerimde döndüü döndüü..hey bu şey tam anlamıyla diskoya dönmüştü..(pat!)

Gözlerimi açtığımda farklı bir yerdeydim. Farklı bir yer.
Sevinçten elim ayağım titrerken aynı zamanda nerde olduğumu anlamaya çalışıyordum.
Yaklaşık iki-üç saniye sonra fark ettim kendi bedenimde değildim hasssiktir.
Bu ne lan. İnsan bedeninde bile değildim sanırım. Ben tanrımın bedenindeydim.
Bedenimi her kıpordattığımda resmen duygusal anlamda kaldıramayacak kadar ağır şeyler hissediyordum.

Bir yerlerde şu an birisi ağlıyordu kırılmış kalbi her zerresine kadar saç tellerine kirpik uçlarına kadar hissetmiş,hissettim.

Biri doğdu başka bir yerlerde ilk nefesini aldı gözlerini açtı gördü kaderi yazıldı ve mühürlendi, sonuçları.mühürledim.

Birisi öldü dünyanın bedenine gömdüler. Göğüs kafesine gelen kurşun tek tek derisinin her zerresini deldi ve geçti kaburgaları kırıldı tam kalbiyle buluştu kurşun pompalanan kanlar kadar çoşkulu bir korkuyla sesini çıkarmaya çalıştı kadın başaramadı canı yandı,yandı canım.

Bir kelebeğin kanat çırpışları yankılandı kulağımda,bir kadının çığlığını duydum.
Yere düştü yağmur,yandı ateş, özgürleşti bulut, parlado yıldız. Düştüm. Yandım. Özgürleştim. Parladım.

Her şeyi ama her şeyi her salisede yine ve yeniden hissettim soluduğum hava daha bir farklı adımlarım daha sert, bakışlarım daha kendinden emindi.

Ve aynı zamanda ben sadece hissetmedim.
O kelebeği ben yarattım. Kadının ölmesini ben istedim ve yarattım . Bebeğin doğmasını ve birilerinin acı çekmesini.Ben sadece istedim ve yarattım.

Bütün her şey ellerimdeydi yada pençelerimde mi demeliydim.

Karanlık bir yerdeydim saf karanlık vardı etrafta ne ev,ne ağaç,ne de bir kuş vardı.
Kısacası normal bir yerde olmadığımı anladım.

Sağ tarafımda bir portal vardı. Merak ettim ama denemek istemedim.

İlerledim. Duvarlar biraz daha grimsi hale geldi havada sabit duran her bir zerresi farklı bir renk saçan küreler vardı. Etrafı aydınlatıyolardı anlaşılan.

Koridorda birileri vardı, hissetmiştim kenara geçip göz ucuyla izledim ulan o kadat tanrıyım göremiyomuydum ben iki üç adım ilerisini. Neyse.

Bir sürü farklı yaratık vardı anlaşılan burda. Lan korkmuyordum ki, çıktım saklandığım yerden.

İlerledim koridorun sonunda bir kapı vardı aynı filmlerdeki gibi kesin bi bokluklar vardır orda neyse.

İlerledim önüne geldiğimde kapının tokmağının yerinde o karmakarışık harfleri gördüm. Şu sonuçları mühürlemeye yarayan kitaptaki harfler gibi.

Pençelerimi üstünde gezdirdim ve merak duygum uyandı,bedenim kapının açılmasını emretti sonuçları ne olursa olsun o kapıyı açmayı istedim.

Sanırım kitabın olayıda buydu istemen yeterdi sadece ama bunun bir sonucu olduğunı bilecektin ve ne olursa olsun isteyecektin.

Kapı bir anda yok oldu ilerledim içeri girdiğimde kapı eski yerini aldı.

Bu ne lan!!

İçerisi beden kaynıyordu,insanlar bir ağcın köklerine benzeyen bişeyle sarılmışlar ve öylece duruyorlardı her birinin tılsımı vardı tam kafalarının bir kaç santim üstünde parlak şekilde duruyorlardı.

Yukarıda ise "Ruhlarını teslim edenlerin farklı bedenler giydirildiği yer" yazıyordu. Sanırım benim gibi bir sürü insan vardı.insan ordusu.

Hızlı gözlerle bakındım bedenim oradaydı , mühürümün ışığı sönüktü sanırım şu an burda ruhları bulunan insanların mührünün ışığı yanmıyordu.

İlerleyip farklı bedenlerde göz gezdirdim.

Hey hey bu Hannah!
Nasıl yani odamı benim gibiydi yok daha neler.

Neyse siktir edin daha önemlisi mührünün ışığı yanmıyordu!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 01, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PSYCHOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin