-
TAEHYUNG
Jimin'in attığı mesajdan sonra her şeyi bırakarak yan tarafımızda bulunan eve doğru koşmuştum. Merdivenleri inerken hissettiğim telaşı başka ne zaman hissettiğimi hiç hatırlamıyorum. Annemin adımı seslenmelerini es geçmiş ve terliklerimle evlerimizin arasında bulunan kapıyı aşarak zile basmaya başlamıştım.
Parmağımı zilden çekmeden deli gibi basarken bir yandan da yerimde duramadan kımıldanıyordum. Kalbim deli gibi atıyordu ve içeriden gelen bağırışma seslerini duyduğum an yumruklarım da devreye girmişti.
Jungkook'un çığlıkları kulaklarıma ulaşırken kalbimin binlerce parçaya bölündüğünü hissediyordum. Canı çok acıyordu ve canım çok acıyordu. Oysa ki her şey yoluna giriyor diye düşünmüştük. Sadece yarım saat önce birbirimizi sevdiğimizi söyleyerek mesajlaşmıştık. Şimdi neden böyle olmuştu ki?
Açılan kapıyla gözleri yaşlardan parlayan Jimin karşıma çıkmıştı. Hiç beklemeden içeri doğru koşturmuş ve gördüğüm manzara ile şok içinde kalmıştım. Salonun içi darmadağındı, koltuklar yerlerinden kaymış, hemen köşede bulunan masa yere devrilmiş ve üzerinde ki vazo ise içeri girdiğim anda sevgilimin elinden fırlayarak televizyonun ekranı ile buluşarak parçalara ayrılmıştı.
"Senden nefret ediyorum! Hayatımı mahvettin, beni kendimden bile soğuttun!" Jungkook bağırmaktan tahriş olmuş sesi kulaklarıma dolduğunda vücudum titredi. Mahvoluyordu, mahvoluyordu ve bunu engelleyemiyordum.
"J-jungkook." derken sesim ortamda bulunan onca sesin arasında kaybolup gitmişti. Birkaç adım atarak ona yaklaşmaya çalıştım fakat asla yerinde durmuyor karşısında ona ifadesiz suratıyla bakan annesine karşı o etrafta turluyordu. Aniden koltuğa doğru bir tekme savurduğunda koltuk ileri doğru kaymış ve ortama bir çığlık daha bırakmıştı.
"Jungkook!" dedim tekrar, sesim bu sefer yüksek çıkmış ve dikkatini çekmeyi başarmıştı. Bakışları bana döndüğünde ağlamaktan kızarmış olan yüzüyle karşılaştım. Gözleri, burnunun ucu ve yanakları kıpkırmızıydı. "Jungkook, sakin olmalısın, tamam mı?" diye mırıldandığımda kafasını hızla iki yana sallamış ve bakışları tekrar annesini bulurken eliyle yüzünü sıvazlayıp devam etmişti.
"Olmaz, duramam." Sesi çok kırgındı. O kadar kırgındı ki bunun yükünü kalbimde hissedebilmiştim. O sadece annesinin ona karşı olan davranışlarını hak etmeyen ufacık bir çocuktu. "Duramam ki, o benim hayatımı mahvederken durmadı." Ardından bana döndürdü kafasını. "Durmadı, Taehyung, durmadı."
"Evet, belki o durmadı ama biz durabiliriz Jungkook. Biraz dinlenmek istemez misin?" Ses tonumu oldukça sakin tutmaya ve onu korkutmamaya çalışıyordum. Bilinci yerinde değildi. Ani bir şeyler yapmasından ve kendine yeniden zarar vermesinden korkuyordum. Dayanamazdım o zaman. Ona bir zarar gelmesine izin veremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
want to live | taekook
FanficJeon Jungkook sadece ölmek istiyordu. -İçeriğinde intihar ile ilgili olaylar var, etkilenebilecek olanların okumaması tavsiye edilir. texting instagram